|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ (1-3) Kiyamet koptugunda kimini alcaltacak ve kimini yukseltecek olan o hadisenin yalan olmadigi ortaya cikacaktir. |
1 |
|
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ (1-3) Kiyamet koptugunda kimini alcaltacak ve kimini yukseltecek olan o hadisenin yalan olmadigi ortaya cikacaktir. |
2 |
|
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ (1-3) Kiyamet koptugunda kimini alcaltacak ve kimini yukseltecek olan o hadisenin yalan olmadigi ortaya cikacaktir. |
3 |
|
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ (4-7) Ey insanlar! Yer sarsildikca sarsildigi, daglar ufalandikca ufalanip da toz duman haline geldigi zaman, siz de uc sinif olursunuz. |
4 |
|
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ (4-7) Ey insanlar! Yer sarsildikca sarsildigi, daglar ufalandikca ufalanip da toz duman haline geldigi zaman, siz de uc sinif olursunuz. |
5 |
|
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ (4-7) Ey insanlar! Yer sarsildikca sarsildigi, daglar ufalandikca ufalanip da toz duman haline geldigi zaman, siz de uc sinif olursunuz. |
6 |
|
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ (4-7) Ey insanlar! Yer sarsildikca sarsildigi, daglar ufalandikca ufalanip da toz duman haline geldigi zaman, siz de uc sinif olursunuz. |
7 |
|
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ Iyi isler islediklerini belirtmek icin, amel defterleri sagdan verilenler; ne mutlu o sagcilara! |
8 |
|
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ Kotuluk islediklerini belirtmek uzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazik o solculara! |
9 |
|
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ Iyilik islemekte onde olanlar, karsiliklarini almakta da onde olanlardir. |
10 |
|
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ (11-12) Naim cennetlerinde Allah'a en cok yaklastirilmis olanlar iste bunlardir. |
11 |
|
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ (11-12) Naim cennetlerinde Allah'a en cok yaklastirilmis olanlar iste bunlardir. |
12 |
|
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ (13-14) Onlarin buyuk kismi eski ummetlerden, bir kismi da sonrakilerdendir. |
13 |
|
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ (13-14) Onlarin buyuk kismi eski ummetlerden, bir kismi da sonrakilerdendir. |
14 |
|
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ (15-16) Murassa tahtlara karsilikli olarak yaslanirlar. |
15 |
|
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ (15-16) Murassa tahtlara karsilikli olarak yaslanirlar. |
16 |
|
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ (17-21) Olumsuz gencler yanlarinda, bas agrisi ve donmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmus kaseler, ibrikler, kadehler; sececekleri meyveler, arzulayacaklari kus eti ile dolasirlar. |
17 |
|
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ (17-21) Olumsuz gencler yanlarinda, bas agrisi ve donmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmus kaseler, ibrikler, kadehler; sececekleri meyveler, arzulayacaklari kus eti ile dolasirlar. |
18 |
|
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ (17-21) Olumsuz gencler yanlarinda, bas agrisi ve donmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmus kaseler, ibrikler, kadehler; sececekleri meyveler, arzulayacaklari kus eti ile dolasirlar. |
19 |
|
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ (17-21) Olumsuz gencler yanlarinda, bas agrisi ve donmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmus kaseler, ibrikler, kadehler; sececekleri meyveler, arzulayacaklari kus eti ile dolasirlar. |
20 |
|
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ (17-21) Olumsuz gencler yanlarinda, bas agrisi ve donmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmus kaseler, ibrikler, kadehler; sececekleri meyveler, arzulayacaklari kus eti ile dolasirlar. |
21 |
|
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ (22-24) Islediklerine karsilik olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gozluler vardir. Orada bos ve gunaha sokacak bir soz duymazlar. |
22 |
|
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ (22-24) Islediklerine karsilik olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gozluler vardir. Orada bos ve gunaha sokacak bir soz duymazlar. |
23 |
|
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ (22-24) Islediklerine karsilik olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gozluler vardir. Orada bos ve gunaha sokacak bir soz duymazlar. |
24 |
|
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ N/A |
25 |
|
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً Sadece selama karsilik selam sozu isitirler. |
26 |
|
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ Defterleri sagdan verilenler; ne mutlu o sagcilara! |
27 |
|
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
28 |
|
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
29 |
|
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
30 |
|
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
31 |
|
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
32 |
|
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
33 |
|
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ (28-34) Onlar dikensiz sedir agaclari, salkimlari sarkmis muz agaclari, uzamis golge altinda, caglayarak akan sular kenarlarinda; bitip tukenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasinda; yuksek dosekler uzerindedirler. |
34 |
|
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ (35-38) Biz ceylan gozluleri, defterleri sagdan verilenler icin yeniden yaratmisizdir; onlari bakire, eslerine duskun ve hepsini bir yasta kilmisizdir. * |
35 |
|
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ (35-38) Biz ceylan gozluleri, defterleri sagdan verilenler icin yeniden yaratmisizdir; onlari bakire, eslerine duskun ve hepsini bir yasta kilmisizdir. * |
36 |
|
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ (35-38) Biz ceylan gozluleri, defterleri sagdan verilenler icin yeniden yaratmisizdir; onlari bakire, eslerine duskun ve hepsini bir yasta kilmisizdir. * |
37 |
|
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ (35-38) Biz ceylan gozluleri, defterleri sagdan verilenler icin yeniden yaratmisizdir; onlari bakire, eslerine duskun ve hepsini bir yasta kilmisizdir. * |
38 |
|
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ (39-40) Bunlarin bir kismi eski ummetlerden, bir kismi da sonrakilerdendir. |
39 |
|
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ (39-40) Bunlarin bir kismi eski ummetlerden, bir kismi da sonrakilerdendir. |
40 |
|
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ Defterleri soldan verilenler; ne yazik o solculara! |
41 |
|
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ (42-44) Insanin icine isleyen bir sicaklik ve kaynar su icinde, serinligi ve hoslugu olmayan kara bir dumanin golgesinde bulunurlar. |
42 |
|
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ (42-44) Insanin icine isleyen bir sicaklik ve kaynar su icinde, serinligi ve hoslugu olmayan kara bir dumanin golgesinde bulunurlar. |
43 |
|
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ (42-44) Insanin icine isleyen bir sicaklik ve kaynar su icinde, serinligi ve hoslugu olmayan kara bir dumanin golgesinde bulunurlar. |
44 |
|
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ (45-46) Cunku onlar, bundan once, dunyada, nimet icinde bulunurlar iken, buyuk gunah islemekte direnir dururlardi. |
45 |
|
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ (45-46) Cunku onlar, bundan once, dunyada, nimet icinde bulunurlar iken, buyuk gunah islemekte direnir dururlardi. |
46 |
|
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ soyle soylerlerdi: «Oldugumuzde, toprak ve kemik yigini oldugumuzda mi, biz mi tekrar dirilecegiz?» |
47 |
|
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ «nce gelip gecmis babalarimiz mi?» |
48 |
|
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ (49-50) De ki: «suphesiz oncekiler de, sonrakiler de belli bir gunun belirli bir vaktinde toplanacaklardir.» |
49 |
|
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ (49-50) De ki: «suphesiz oncekiler de, sonrakiler de belli bir gunun belirli bir vaktinde toplanacaklardir.» |
50 |
|
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ Sonra, siz ey sapiklar, yalanlayanlar! |
51 |
|
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ Dogrusu zakkum agacindan yiyeceksiniz. |
52 |
|
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ Karinlarinizi onunla dolduracaksiniz; |
53 |
|
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ Onun uzerine kaynar su iceceksiniz; |
54 |
|
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ Hem de susamis develerin suya saldirisi gibi iceceksiniz; |
55 |
|
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ Iste onlara, ceza gunu sunulacak konukluk budur. |
56 |
|
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz? |
57 |
|
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ (58-59) Soyleyin; akittiginiz meniden insani yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayiz? |
58 |
|
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ (58-59) Soyleyin; akittiginiz meniden insani yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayiz? |
59 |
|
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ (60-61) Olumu aranizda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldirip benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediginiz sekilde var etmeyi dilesek kimse onumuze gecemez. |
60 |
|
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ (60-61) Olumu aranizda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldirip benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediginiz sekilde var etmeyi dilesek kimse onumuze gecemez. |
61 |
|
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ And olsun ki, ilk yaratmayi bilirsiniz, yine de dusunmez misiniz? |
62 |
|
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ (63-64) Soyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yok Biz mi bitiriyoruz? |
63 |
|
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ (63-64) Soyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yok Biz mi bitiriyoruz? |
64 |
|
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ (65-67) Dilersek Biz onu cercop yapariz, sasar kalirsiniz da soyle dersiniz: «Dogrusu borc altina girdik, hatta yoksun kaldik". |
65 |
|
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ (65-67) Dilersek Biz onu cercop yapariz, sasar kalirsiniz da soyle dersiniz: «Dogrusu borc altina girdik, hatta yoksun kaldik". |
66 |
|
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ (65-67) Dilersek Biz onu cercop yapariz, sasar kalirsiniz da soyle dersiniz: «Dogrusu borc altina girdik, hatta yoksun kaldik". |
67 |
|
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ (68-69) Soyleyin; ictiginiz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz? |
68 |
|
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ (68-69) Soyleyin; ictiginiz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz? |
69 |
|
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ N/A |
70 |
|
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ (71-72) Soyleyin; yaktiginiz atesin agacini var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz? |
71 |
|
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ (71-72) Soyleyin; yaktiginiz atesin agacini var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz? |
72 |
|
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ Biz onu bir ibret ve colde konaklayanlar icin yararli kildik. |
73 |
|
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ Cok buyuk Rabbinin adini tesbih et! * |
74 |
|
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ (75-76) Hayir; yildizlarin yerleri uzerine yemin ederim ki bunun ne buyuk yemin oldugunu bir bilseniz! |
75 |
|
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ (75-76) Hayir; yildizlarin yerleri uzerine yemin ederim ki bunun ne buyuk yemin oldugunu bir bilseniz! |
76 |
|
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ (77-80) Dogrusu bu Kitap, sadece arinmis olanlarin dokunabilecegi, sakli bir Kitap'da mevcudken alemlerin Rabbi tarafindan indirilmis olan Kurani Kerim'dir. |
77 |
|
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ (77-80) Dogrusu bu Kitap, sadece arinmis olanlarin dokunabilecegi, sakli bir Kitap'da mevcudken alemlerin Rabbi tarafindan indirilmis olan Kurani Kerim'dir. |
78 |
|
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ (77-80) Dogrusu bu Kitap, sadece arinmis olanlarin dokunabilecegi, sakli bir Kitap'da mevcudken alemlerin Rabbi tarafindan indirilmis olan Kurani Kerim'dir. |
79 |
|
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ (77-80) Dogrusu bu Kitap, sadece arinmis olanlarin dokunabilecegi, sakli bir Kitap'da mevcudken alemlerin Rabbi tarafindan indirilmis olan Kurani Kerim'dir. |
80 |
|
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ Siz bu sozu mu hor goruyor sunuz? |
81 |
|
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ Rizkiniza sukredeceginiz yere onu vereni mi yalanliyorsunuz? |
82 |
|
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ (83-85) Kisinin cani bogaza dayaninca ve siz o zaman bakip kalirken, Biz o kisiye sizden daha yakinizdir, ama gormezsiniz. |
83 |
|
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ (83-85) Kisinin cani bogaza dayaninca ve siz o zaman bakip kalirken, Biz o kisiye sizden daha yakinizdir, ama gormezsiniz. |
84 |
|
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ (83-85) Kisinin cani bogaza dayaninca ve siz o zaman bakip kalirken, Biz o kisiye sizden daha yakinizdir, ama gormezsiniz. |
85 |
|
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ (86-87) Siz dirilip yaptiklariniza karsilik gormeyeceksiniz ve eger bu sozunuzde samimi iseniz, o cikmak uzere olan cani geri cevirsenize! |
86 |
|
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ (86-87) Siz dirilip yaptiklariniza karsilik gormeyeceksiniz ve eger bu sozunuzde samimi iseniz, o cikmak uzere olan cani geri cevirsenize! |
87 |
|
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ (88-89) Eger olen o kisi, gozdelerden ise, rahatlik, hosluk ve nimet cenneti onundur. |
88 |
|
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ (88-89) Eger olen o kisi, gozdelerden ise, rahatlik, hosluk ve nimet cenneti onundur. |
89 |
|
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ Eger defteri sagdan verilenlerden ise, |
90 |
|
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ «Ey sagcilardan olan kisi, sana selam olsun!» denir. |
91 |
|
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ Eger, sapik yalancilardan ise, |
92 |
|
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ Ona kaynar sudan konukluk sunulur. |
93 |
|
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ Cehenneme sokulur. |
94 |
|
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ Dogrusu kesin gercek budur. |
95 |
|
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ Cok buyuk Rabbinin adini tesbih et! * |
96 |