Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Kıyamet apansız gerçekleştiği zaman, ona, yalandır diyen bulunmaz.
2 Onun gerçekleşeceği konusunda da yalandır, denilemez.
3 Kâfirleri ve fâsıkları alçaltır, mü’minleri yükseltir.
4 Yer şiddetle sarsılır, yerinden oynar.
5 Dağlar parçalanıp toz duman olarak serpilir.
6 Hepsi havada uçuşan zerreler haline gelir.
7 Siz de üç ayrı grup olursunuz.
8 Sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenler, güçlü hale gelenler, hayırlı sonuca kavuşanlar! Ne mutlu, sağduyulu hareket edip hayırlı sonuca kavuşanlara!
9 Sağduyularına kulak vermeyerek, Allah’ın kitabını inkâr edip, burunlarının doğrusuna gidenler, zaafa uğrayanlar kötü sonuçla karşılaşanlar! Ne bedbahttır hak yoldan uzaklaşarak kötü sonuçla karşılaşanlar!
10 Hayır işlerinde önde olanlar, mükâfat almada önde olanlar.
11 İşte bunlar, gözde olanlardır.
12 Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.
13 Çoğu önceki ümmetlerdendir.
14 Birazı da sonraki ümmetlerden.
15 Mücevherât ile işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
16 Karşılıklı koltuklara oturup yaslanırlar.
17 Huzurlarında, ebedî yurdun ebedî genç hizmetkârları dolaşır.
18 Maîn çeşmesinden, meşrubat pınarlarından, ırmaklarından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle dolaşırlar.
19 İçtikçe lezzetleri eksilmez, toplumları perişan edilmez, başları ağrımaz, sarhoş olmazlar, akıllarına zarar gelmez, içtikleri de tükenmez.
20 Hizmetkârlar, Cennet ehlinin beğendikleri meyvalarla dolaşırlar.
21 Onların canlarının çektiği kuş etleriyle dolaşırlar.
22 İri, güzel gözlü hûriler vardır.
23 Gün yüzü görmemiş saklı inciler misalidirler.
24 Bunlar Cennet ehlinin işledikleri devamlı, bilinçli amellerin mükâfatıdır.
25 Orada, bâtıl, yalan, taahhüde sadakatsizlik, boş, manasız, çirkin söz ve birbirlerine günah işletecek davet işitmezler.
26 Söylenen yalnızca: 'Selâm size, selâmette olun, selâmete erdiniz.' 'Selâm size, selâmette olun selâmete erdiniz'dir.
27 Sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenler, güçlü hale gelenler, hayırlı sonuca kavuşanlar! Ne mutlu, sağduyulu hareket edip hayırlı sonuca kavuşanlara!
28 Dalbastı kirazlar arasındadırlar.
29 Akasyalar, muz bahçeleri içindedirler.
30 Uzun, koyu gölgelerdedirler.
31 Çağlayan suların kenarındadırlar.
32 Bol meyvalar arasındadırlar.
33 Kesmeye ihtiyaç olmayan, tükenmeyen, alınmasına engel olunmayan meyvalar arasındadırlar.
34 Hasletleri yükseltilmiş, ahlâklı, asâletli, eşsiz güzellikte, albenisine söz söylenmeyen eşlerinin arasındadırlar.
35 Gerçekte biz kadınları yepyeni bir yaratılışta, bambaşka bir güzellikte yarattık.
36 Hepsini bekâr kızlar haline getirdik.
37 Güzel, cilveli, nazlı, edalı, cıvıl cıvıl edebî konuşan, yaşları aynı, eşlerini çılgınca seven kadınlar haline getirdik.
38 Bütün bunlar, sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, hayırlı sonuca kavuşanlar içindir.
39 Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.
40 Birçoğu da sonraki ümmetlerdendir.
41 Sağduyularına kulak vermeyerek, Allah’ın kitabını inkâr edip, burunlarının doğrusuna gidenler, zaafa uğrayanlar, kötü sonuçla karşılaşanlar! Ne bedbahttır hak yoldan uzaklaşarak kötü sonuçla karşılaşanlar!
42 İçlerine işleyen ateş ve kaynar su içindedirler.
43 Yüksek hararetli kapkara dumandan bir gölgededirler.
44 Gölge ne serindir, ne faydalı.
45 Onlar, bundan önce, varlık içinde, sefahata dalmışlardı.
46 Büyük günahlar işlemekte ısrar ediyorlardı.
47 Devamlı: 'Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz mi, yeniden diriltileceğiz?' diyorlardı.
48 'Önceki atalarımız da mı diriltilecek?'
49 'Önceki nesiller de, sonraki nesiller de elbette diriltilecek.' de.
50 'Belli bir günün belli vaktine mutlaka toplanıp getirilecekler.'
51 Dahası, siz, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk hayat yaşayanlar, Kur’ân’ı ve peygamberleri yalanlayanlar!
52 Elbette bir bitkiden, kaktüsten yiyeceksiniz.
53 Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
54 Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.
55 Susuzluk illetine tutulmuş develer gibi içeceksiniz.
56 Herkesin, vahyedilen dinin, şeriatın, İslâmî sorumluluğun hesabını vereceği, yalnız ilâhi mevzuatın yürürlükte olduğu gün, onların ziyâfeti budur.
57 Sizi, biz yarattık biz. Peygamberleri tasdik etmeniz gerekmez miydi?
58 Rahimlere attığınız, ektiğiniz meni üzerinde hiç düşündünüz mü?
59 Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
60 Aranızda ölümü takdir eden, planlayan biziz. Bizim önümüze geçilemez, biz âciz duruma düşürülemeyiz.
61 Sizin yerinize, benzerlerinizi getirmekte; sizi, bilmediğiniz bir âlemde, bilmediğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte de âciz duruma düşürülemeyiz.
62 Andolsun, ilk yaratılışı biliyorsunuz, düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
63 Ektiğiniz tohumlar üzerinde hiç düşündünüz mü?
64 Onu siz mi yetiştiriyorsunuz, yoksa yetiştiren biz miyiz?
65 Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, onu kuru bir çöp haline getirirdik. Şaşırır, hayret eder dururdunuz!
66 'Doğrusu, borç altına girdik, zarardayız.'
67 'Daha doğrusu yoksul kaldık.' derdiniz.
68 İçtiğiniz su üzerinde hiç düşündünüz mü?
69 O suyu yağmur yüklü bulut kümelerinden indirip depolayan siz misiniz, yoksa biz mi indirip depoluyoruz?
70 Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, onu tuzlu ve acı yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
71 Çakarak, sürterek yaktığınız ateş üzerinde hiç düşündünüz mü?
72 Onun ağacını siz mi yetiştirdiniz, yoksa yetiştiren biz miyiz?
73 Biz onu, ibret almanız için planlayıp hazırladık. Çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.
74 Öyleyse ulu Rabinin adını tesbihe, zikre devam et.
75 Başka söze gerek yok. Kur’ân’ın indiği yerlere, Kur’ân ezberleyen hâfızlara, Kur’ân yazılan sahifelere, Kur’ân ahkâmının uygulandığı ülkelere, yıldızların bulunduğu yerlere yemin ederim.
76 Eğer bilirseniz, bu çok büyük bir yemindir.
77 Bu, elbette, faydalı, feyizli, bereketli, cazibesi yüksek, asâletli, bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, okunan Kur’ân’dır.
78 Korunan ve iyi muhafaza edilen bir kitapta yazılıdır.
79 Tertemiz olan meleklerden başkası ona el süremeyecek, emin elçiden, masum peygamberden başkası onu dile getiremeyecek, şirkten ve inkârdan arınan temiz mü’minlerden başkası eline alıp faydalanamayacak, mânalarına nüfuz edemeyecek, sevabına nail olamayacaktır.
80 Âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi tarafından bölüm bölüm indirilmiş bir kitaptır.
81 Şimdi siz bu sözle, bu kelâmla mı, göstermelik, gayr-i ciddi, küçümseyerek ilgileniyorsunuz?
82 Size ihsan ettiği rızık ve servet, size lütfettiği kitabınız Kur’ân için şükürler edeceğinize, hâlâ kendinizi Allah’ın nimetlerine nankörlük eden, yalanlayan kimseler durumunda mı bırakıyorsunuz?
83 Hele can boğaza dayanmaya görsün!
84 O zaman acz içinde bakar durursunuz.
85 O anda, biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
86 Demek ki, Allah’ın emirlerine uymuyor ve itaatsizliğinizden dolayı sorguya suale maruz kalmayacağınızı, cezalandırılmayacağınızı düşünüyorsunuz.
87 Eğer diriltilme ve hesaba çekilmenin olmayacağı iddianızda doğru iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirin.
88 Şunu kesinlikle ifade edelim ki, ölen kişi Allah’a yakın olanlardan, gözde kullardan ise, ona güzel şeyler vardır.
89 Ona rahmet, rahatlık, güzel rızık, nimetler ve güzel kokularla dolu Cennet vardır.
90 Eğer ölen sağduyulu hareket ederek, Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenlerden, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenlerden, hayırlı sonuca kavuşanlardan ise, ona selâm, selâmet dilekleri, selâmet haberleri vardır.
91 'Sağduyulu hareket ederek, Allah’ın kitabına iman edip hayata geçiren, birbirlerine sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye eden, hayırlı sonuca ulaşan herkesten sana selâm olsun, selâmette ol, selâmettesin' denir.
92 Eğer ölen, peygamberleri yalanlayanlardan, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk yaşayanlardan ise, ona ziyâfet vardır.
93 Kaynar su ziyâfeti vardır.
94 Kaynayan, köpüren Cehennem’e yaslanma iltifatı vardır.
95 Bu sûrede sana vahyedilenler, kesinkes doğru bilgilerdir, gerçeklerdir.
96 O halde ulu Rabbinin adını tesbihe zikre devam et.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ 1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ 2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ 3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ 4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ 5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ 6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ 7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ 8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ 9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ 10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ 11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ 12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ 15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ 16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ 17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ 18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ 19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ 20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ 21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ 22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ 23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ 25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً 26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ 27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ 28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ 29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ 30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ 31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ 32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ 33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ 34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ 35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ 36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ 37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟ 38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ 39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ 40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ 41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ 42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ 43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ 44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ 45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ 46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ 47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ 48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ 49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ 50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ 51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ 52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ 53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ 54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ 55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ 56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟ 57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ 58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ 59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ 60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ 61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ 62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ 63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ 64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ 65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ 66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ 67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ 68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ 69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ 70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ 71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ 72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ 73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟ 74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ 75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ 76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ 77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ 78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ 79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ 81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ 83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ 84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ 85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ 86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ 88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ 89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ 90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ 91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ 92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ 93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ 94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ 95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ 96
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ
Kıyamet apansız gerçekleştiği zaman, ona, yalandır diyen bulunmaz.
1
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ
Onun gerçekleşeceği konusunda da yalandır, denilemez.
2
خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ
Kâfirleri ve fâsıkları alçaltır, mü’minleri yükseltir.
3
اِذَا رُجَّتِ الْاَرْضُ رَجاًّۙ
Yer şiddetle sarsılır, yerinden oynar.
4
وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَساًّۙ
Dağlar parçalanıp toz duman olarak serpilir.
5
فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثاًّۙ
Hepsi havada uçuşan zerreler haline gelir.
6
وَكُنْتُمْ اَزْوَاجاً ثَلٰثَةًۜ
Siz de üç ayrı grup olursunuz.
7
فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ
Sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenler, güçlü hale gelenler, hayırlı sonuca kavuşanlar! Ne mutlu, sağduyulu hareket edip hayırlı sonuca kavuşanlara!
8
وَاَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ
Sağduyularına kulak vermeyerek, Allah’ın kitabını inkâr edip, burunlarının doğrusuna gidenler, zaafa uğrayanlar kötü sonuçla karşılaşanlar! Ne bedbahttır hak yoldan uzaklaşarak kötü sonuçla karşılaşanlar!
9
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ
Hayır işlerinde önde olanlar, mükâfat almada önde olanlar.
10
اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ
İşte bunlar, gözde olanlardır.
11
ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ
Nimetlerle dolu Cennetlerdedirler.
12
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Çoğu önceki ümmetlerdendir.
13
وَقَل۪يلٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Birazı da sonraki ümmetlerden.
14
عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ
Mücevherât ile işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
15
مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ
Karşılıklı koltuklara oturup yaslanırlar.
16
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ
Huzurlarında, ebedî yurdun ebedî genç hizmetkârları dolaşır.
17
بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
Maîn çeşmesinden, meşrubat pınarlarından, ırmaklarından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle dolaşırlar.
18
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَۙ
İçtikçe lezzetleri eksilmez, toplumları perişan edilmez, başları ağrımaz, sarhoş olmazlar, akıllarına zarar gelmez, içtikleri de tükenmez.
19
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ
Hizmetkârlar, Cennet ehlinin beğendikleri meyvalarla dolaşırlar.
20
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ
Onların canlarının çektiği kuş etleriyle dolaşırlar.
21
وَحُورٌ ع۪ينٌۙ
İri, güzel gözlü hûriler vardır.
22
كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ۬ الْمَكْنُونِۚ
Gün yüzü görmemiş saklı inciler misalidirler.
23
جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Bunlar Cennet ehlinin işledikleri devamlı, bilinçli amellerin mükâfatıdır.
24
لَا يَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْواً وَلَا تَأْث۪يماًۙ
Orada, bâtıl, yalan, taahhüde sadakatsizlik, boş, manasız, çirkin söz ve birbirlerine günah işletecek davet işitmezler.
25
اِلَّا ق۪يلاً سَلَاماً سَلَاماً
Söylenen yalnızca: 'Selâm size, selâmette olun, selâmete erdiniz.' 'Selâm size, selâmette olun selâmete erdiniz'dir.
26
وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ
Sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenler, güçlü hale gelenler, hayırlı sonuca kavuşanlar! Ne mutlu, sağduyulu hareket edip hayırlı sonuca kavuşanlara!
27
ف۪ي سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ
Dalbastı kirazlar arasındadırlar.
28
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ
Akasyalar, muz bahçeleri içindedirler.
29
وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ
Uzun, koyu gölgelerdedirler.
30
وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ
Çağlayan suların kenarındadırlar.
31
وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ
Bol meyvalar arasındadırlar.
32
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍۙ
Kesmeye ihtiyaç olmayan, tükenmeyen, alınmasına engel olunmayan meyvalar arasındadırlar.
33
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ
Hasletleri yükseltilmiş, ahlâklı, asâletli, eşsiz güzellikte, albenisine söz söylenmeyen eşlerinin arasındadırlar.
34
اِنَّٓا اَنْشَأْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ
Gerçekte biz kadınları yepyeni bir yaratılışta, bambaşka bir güzellikte yarattık.
35
فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَاراًۙ
Hepsini bekâr kızlar haline getirdik.
36
عُـرُباً اَتْـرَاباًۙ
Güzel, cilveli, nazlı, edalı, cıvıl cıvıl edebî konuşan, yaşları aynı, eşlerini çılgınca seven kadınlar haline getirdik.
37
لِاَصْحَـابِ الْيَم۪ينِۜ ۟
Bütün bunlar, sağduyulu hareket ederek Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenler, hayırlı sonuca kavuşanlar içindir.
38
ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّل۪ينَۙ
Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.
39
وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِر۪ينَۜ
Birçoğu da sonraki ümmetlerdendir.
40
وَاَصْحَابُ الشِّمَالِۙ مَٓا اَصْحَابُ الشِّمَالِۜ
Sağduyularına kulak vermeyerek, Allah’ın kitabını inkâr edip, burunlarının doğrusuna gidenler, zaafa uğrayanlar, kötü sonuçla karşılaşanlar! Ne bedbahttır hak yoldan uzaklaşarak kötü sonuçla karşılaşanlar!
41
ف۪ي سَمُومٍ وَحَم۪يمٍۙ
İçlerine işleyen ateş ve kaynar su içindedirler.
42
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍۙ
Yüksek hararetli kapkara dumandan bir gölgededirler.
43
لَا بَارِدٍ وَلَا كَر۪يمٍ
Gölge ne serindir, ne faydalı.
44
اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُتْرَف۪ينَۚ
Onlar, bundan önce, varlık içinde, sefahata dalmışlardı.
45
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظ۪يمِۚ
Büyük günahlar işlemekte ısrar ediyorlardı.
46
وَكَانُوا يَقُولُونَ اَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَۙ
Devamlı: 'Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz mi, yeniden diriltileceğiz?' diyorlardı.
47
اَوَاٰبَٓاؤُ۬نَا الْاَوَّلُونَ
'Önceki atalarımız da mı diriltilecek?'
48
قُلْ اِنَّ الْاَوَّل۪ينَ وَالْاٰخِر۪ينَۙ
'Önceki nesiller de, sonraki nesiller de elbette diriltilecek.' de.
49
لَمَجْمُوعُونَ اِلٰى م۪يقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
'Belli bir günün belli vaktine mutlaka toplanıp getirilecekler.'
50
ثُمَّ اِنَّكُمْ اَيُّهَا الضَّٓالُّونَ الْمُكَذِّبُونَۙ
Dahası, siz, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk hayat yaşayanlar, Kur’ân’ı ve peygamberleri yalanlayanlar!
51
لَاٰكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍۙ
Elbette bir bitkiden, kaktüsten yiyeceksiniz.
52
فَمَالِـؤُ۫نَ مِنْهَا الْبُطُونَۚ
Karınlarınızı onunla dolduracaksınız.
53
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَم۪يمِۚ
Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.
54
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِۜ
Susuzluk illetine tutulmuş develer gibi içeceksiniz.
55
هٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدّ۪ينِۜ
Herkesin, vahyedilen dinin, şeriatın, İslâmî sorumluluğun hesabını vereceği, yalnız ilâhi mevzuatın yürürlükte olduğu gün, onların ziyâfeti budur.
56
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ۟
Sizi, biz yarattık biz. Peygamberleri tasdik etmeniz gerekmez miydi?
57
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تُمْنُونَۜ
Rahimlere attığınız, ektiğiniz meni üzerinde hiç düşündünüz mü?
58
ءَاَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
59
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَۙ
Aranızda ölümü takdir eden, planlayan biziz. Bizim önümüze geçilemez, biz âciz duruma düşürülemeyiz.
60
عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ اَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ ف۪ي مَا لَا تَعْلَمُونَ
Sizin yerinize, benzerlerinizi getirmekte; sizi, bilmediğiniz bir âlemde, bilmediğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte de âciz duruma düşürülemeyiz.
61
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْاَةَ الْاُو۫لٰى فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
Andolsun, ilk yaratılışı biliyorsunuz, düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
62
اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَۜ
Ektiğiniz tohumlar üzerinde hiç düşündünüz mü?
63
ءَاَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُٓ اَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
Onu siz mi yetiştiriyorsunuz, yoksa yetiştiren biz miyiz?
64
لَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَاماً فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, onu kuru bir çöp haline getirirdik. Şaşırır, hayret eder dururdunuz!
65
اِنَّا لَمُغْرَمُونَۙ
'Doğrusu, borç altına girdik, zarardayız.'
66
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
'Daha doğrusu yoksul kaldık.' derdiniz.
67
اَفَرَاَيْتُمُ الْمَٓاءَ الَّذ۪ي تَشْرَبُونَۜ
İçtiğiniz su üzerinde hiç düşündünüz mü?
68
ءَاَنْتُمْ اَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ اَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
O suyu yağmur yüklü bulut kümelerinden indirip depolayan siz misiniz, yoksa biz mi indirip depoluyoruz?
69
لَوْ نَشَٓاءُ جَعَلْنَاهُ اُجَاجاً فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olsaydı, onu tuzlu ve acı yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?
70
اَفَرَاَيْتُمُ النَّارَ الَّت۪ي تُورُونَۜ
Çakarak, sürterek yaktığınız ateş üzerinde hiç düşündünüz mü?
71
ءَاَنْتُمْ اَنْشَأْتُمْ شَجَرَتَـهَٓا اَمْ نَحْنُ الْمُنْشِؤُ۫نَ
Onun ağacını siz mi yetiştirdiniz, yoksa yetiştiren biz miyiz?
72
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعاً لِلْمُقْو۪ينَۚ
Biz onu, ibret almanız için planlayıp hazırladık. Çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.
73
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ۟
Öyleyse ulu Rabinin adını tesbihe, zikre devam et.
74
فَلَٓا اُقْسِمُ بِمَوَاقِـعِ النُّجُومِۙ
Başka söze gerek yok. Kur’ân’ın indiği yerlere, Kur’ân ezberleyen hâfızlara, Kur’ân yazılan sahifelere, Kur’ân ahkâmının uygulandığı ülkelere, yıldızların bulunduğu yerlere yemin ederim.
75
وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظ۪يمٌۙ
Eğer bilirseniz, bu çok büyük bir yemindir.
76
اِنَّهُ لَقُرْاٰنٌ كَر۪يمٌۙ
Bu, elbette, faydalı, feyizli, bereketli, cazibesi yüksek, asâletli, bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, okunan Kur’ân’dır.
77
ف۪ي كِتَابٍ مَكْنُونٍۙ
Korunan ve iyi muhafaza edilen bir kitapta yazılıdır.
78
لَا يَمَسُّهُٓ اِلَّا الْمُطَهَّرُونَۜ
Tertemiz olan meleklerden başkası ona el süremeyecek, emin elçiden, masum peygamberden başkası onu dile getiremeyecek, şirkten ve inkârdan arınan temiz mü’minlerden başkası eline alıp faydalanamayacak, mânalarına nüfuz edemeyecek, sevabına nail olamayacaktır.
79
تَنْز۪يلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi tarafından bölüm bölüm indirilmiş bir kitaptır.
80
اَفَبِهٰذَا الْحَد۪يثِ اَنْتُمْ مُدْهِنُونَۙ
Şimdi siz bu sözle, bu kelâmla mı, göstermelik, gayr-i ciddi, küçümseyerek ilgileniyorsunuz?
81
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَـكُمْ اَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Size ihsan ettiği rızık ve servet, size lütfettiği kitabınız Kur’ân için şükürler edeceğinize, hâlâ kendinizi Allah’ın nimetlerine nankörlük eden, yalanlayan kimseler durumunda mı bırakıyorsunuz?
82
فَلَوْلَٓا اِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَۙ
Hele can boğaza dayanmaya görsün!
83
وَاَنْتُمْ ح۪ينَئِذٍ تَنْظُرُونَۙ
O zaman acz içinde bakar durursunuz.
84
وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْكُمْ وَلٰـكِنْ لَا تُبْصِرُونَ
O anda, biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.
85
فَلَوْلَٓا اِنْ كُنْتُمْ غَيْرَ مَد۪ين۪ينَۙ
Demek ki, Allah’ın emirlerine uymuyor ve itaatsizliğinizden dolayı sorguya suale maruz kalmayacağınızı, cezalandırılmayacağınızı düşünüyorsunuz.
86
تَرْجِعُونَـهَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
Eğer diriltilme ve hesaba çekilmenin olmayacağı iddianızda doğru iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirin.
87
فَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Şunu kesinlikle ifade edelim ki, ölen kişi Allah’a yakın olanlardan, gözde kullardan ise, ona güzel şeyler vardır.
88
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَع۪يمٍ
Ona rahmet, rahatlık, güzel rızık, nimetler ve güzel kokularla dolu Cennet vardır.
89
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِۙ
Eğer ölen sağduyulu hareket ederek, Allah’ın kitabına iman edip hayata geçirenlerden, birbirlerine, sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye edenlerden, hayırlı sonuca kavuşanlardan ise, ona selâm, selâmet dilekleri, selâmet haberleri vardır.
90
فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ اَصْحَابِ الْيَم۪ينِ
'Sağduyulu hareket ederek, Allah’ın kitabına iman edip hayata geçiren, birbirlerine sabrederek mücadeleyi, merhametli davranmayı tavsiye eden, hayırlı sonuca ulaşan herkesten sana selâm olsun, selâmette ol, selâmettesin' denir.
91
وَاَمَّٓا اِنْ كَانَ مِنَ الْمُكَذِّب۪ينَ الضَّٓالّ۪ينَۙ
Eğer ölen, peygamberleri yalanlayanlardan, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk yaşayanlardan ise, ona ziyâfet vardır.
92
فَنُزُلٌ مِنْ حَم۪يمٍۙ
Kaynar su ziyâfeti vardır.
93
وَتَصْلِيَةُ جَح۪يمٍۙ
Kaynayan, köpüren Cehennem’e yaslanma iltifatı vardır.
94
اِنَّ هٰذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَق۪ينِۚ
Bu sûrede sana vahyedilenler, kesinkes doğru bilgilerdir, gerçeklerdir.
95
فَسَبِّـحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظ۪يمِ
O halde ulu Rabbinin adını tesbihe zikre devam et.
96

Sureler

Mealler
Hadid Suresi
Sonraki