|
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla |
|
|
اِذَا الشَّمْسُ كُـوِّرَتْۙۖ Güneş dürüldüğünde (Akıl karşılaştığı gerçeklik ile kaplanıp gücünü yitirdiğinde), |
1 |
|
وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ Yıldızlar karardığında (Düşünme işlevi durup - fikirler ışık tutmaz olduğunda), |
2 |
|
وَاِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْۙۖ Dağlar yürütüldüğünde (organlar çalışmaz olduğunda), |
3 |
|
وَاِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْۙۖ Işar (en gözde develer; zenginlik ve statü nesneleri) başıboş bırakılıp terk edildiğinde (dünya değerlerinden geçildiğinde), |
4 |
|
وَاِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْۙۖ Vahşiler haşrolunduğunda (hayvani duygular toplanıp güçlerini kaybettiklerinde), |
5 |
|
وَاِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْۙۖ Denizler kaynadığında (şartlanma yollu edinilmiş bilgiler açığa çıkan gerçekler karşısında tutuşup kaynadığında), |
6 |
|
وَاِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْۙۖ Nefsler tezvic edildiğinde (bilinçler ölümün bu tadılışıyla birlikte yeni ruh bedenleriyle eşleştirildiğinde), |
7 |
|
وَاِذَا الْمَوْءُ۫دَةُ سُئِلَتْۙ Diri diri toprağa gömülen (kız çocuklara) sorulduğunda, |
8 |
|
بِاَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْۚ "Hangi suçundan dolayı öldürüldü?" diye. |
9 |
|
وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْۙۖ Kaydedilmiş sayfaları açıldığında, |
10 |
|
وَاِذَا السَّمَٓاءُ كُشِطَتْۙۖ Semâ sökülüp giderildiğinde (bilinç muhakemesini yitirdiğinde), |
11 |
|
وَاِذَا الْجَح۪يمُ سُعِّرَتْۙۖ Cahîm tutuşturulup alevlendirildiğinde (pişmanlık yangını alevlendiğinde), (Not: Yaptığımız yorum, âyetlerin kişinin kıyametini sembolize etmesi yönündendir. A. H. ) |
12 |
|
وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۙۖ Cennet yaklaştırıldığında, |
13 |
|
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْۜ Her nefs (bilinç) hazırladığı şeyi bilmiştir (biyolojik bedenli yaşamında yaptıklarının getirisini algılamıştır). |
14 |
|
فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ Kasem ederim El Hünnes olarak (Güneş'in ışığından gündüz görünmeyen yıldızlar), Not: Hz. Âli r. a. "El Hünnes"i şöyle tefsir eder: "Bunlar gündüzün sinen - görünmeyen, geceleyin zâhir olan - çıkan yıldızlardır (gezegenlerdir). " |
15 |
|
اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ El Cevar'e, El Künnes'e (yörüngelerinde seyrederken aynı zamanda burçların etki alanlarında dolaşanlar - gezegenler), |
16 |
|
وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ Geri döndüğünde geceye, |
17 |
|
وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ Teneffüs ettiğinde sabaha, |
18 |
|
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۙ Ki, muhakkak O, şerefli bir Rasûlün sözüdür; |
19 |
|
ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ Kuvvet sahibi (bir Rasûlün)! Arş sahibi'nin indînde güvencede! |
20 |
|
مُطَاعٍ ثَمَّ اَم۪ينٍۜ İtaat edilendir orada (Semâ'da), Emin'dir. |
21 |
|
وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍۚ Sahibiniz (Hz. Muhammed) bir cin etkisi altında olan değildir! |
22 |
|
وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُب۪ينِۚ Andolsun ki Onu apaçık ufuk olarak müşahede etti! |
23 |
|
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَن۪ينٍۚ O, gayb hakkında cimri değildir! |
24 |
|
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۚ Ve O, recm olunmuş (hakikatten uzaklaştırılmış) şeytanın lafı da değildir! |
25 |
|
فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜ O hâlde (Kurân'ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz? |
26 |
|
اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَۙ O âlemler (insanlar) için yalnızca Zikir'dir (hatırlatmadır)! |
27 |
|
لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَسْتَق۪يمَ Sizden bilfiil gerçek üzere yaşamayı dileyenler için! |
28 |
|
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ Rabb-ül âlemîn olan Allâh dilemedikçe, siz dileyemezsiniz! |
29 |