Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 (1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
2 (1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
3 (1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
4 (1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
5 İnsan nereden yaratıldığına bir baksın. [746]
6 Atılan bir sudan yaratılmıştır.
7 O su, erkeğin belinden, kadının leğen kemiğinden çıkmaktadır.
8 Şüphesiz Allah'ın, insanı öldükten sonra diriltmeye de gücü yeter.
9 (9-10) Bütün sırların ortaya serileceği o gün, insanın ne bir gücü, ne de bir yardımcısı olacaktır.
10 (9-10) Bütün sırların ortaya serileceği o gün, insanın ne bir gücü, ne de bir yardımcısı olacaktır.
11 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
12 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
13 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
14 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
15 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
16 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
17 (11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ 1
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ 2
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ 3
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ 4
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ 5
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ 6
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ 7
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ 8
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ 9
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ 10
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ 11
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ 12
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ 13
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ 14
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْداًۙ 15
وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ 16
فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً 17
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ
(1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
1
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ
(1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
2
اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ
(1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
3
اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ
(1-4) Göğe ve Târık'a yemin olsun. Târık'ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? Parlayan yıldızdır. Hiçbir kimse yoktur ki başında bir denetleyici bulunmasın. [744] [745]
4
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ
İnsan nereden yaratıldığına bir baksın. [746]
5
خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ
Atılan bir sudan yaratılmıştır.
6
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ
O su, erkeğin belinden, kadının leğen kemiğinden çıkmaktadır.
7
اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ
Şüphesiz Allah'ın, insanı öldükten sonra diriltmeye de gücü yeter.
8
يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ
(9-10) Bütün sırların ortaya serileceği o gün, insanın ne bir gücü, ne de bir yardımcısı olacaktır.
9
فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ
(9-10) Bütün sırların ortaya serileceği o gün, insanın ne bir gücü, ne de bir yardımcısı olacaktır.
10
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
11
وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
12
اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
13
وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
14
اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْداًۙ
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
15
وَاَ‌ك۪يدُ كَيْداًۚ
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
16
فَمَهِّلِ الْـكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْداً
(11-17) Andolsun o dönüşlü göğe, o yarılıp çatlayan yeryüzüne. Şüphesiz Kur'ân, hak ile bâtılı ayıran bir sözdür. O asla bir şaka değildir. Kafirler hep hile/tuzak kuruyorlar. Ben de hilelerine karşılık veririm. Onun için sen kâfirlere mühlet ver, onlara az bir zaman tanı! [747]
17

Sureler

Mealler
A'lâ Suresi
Sonraki