Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 568
35. Bugün artık burada O’nun bir dostu olmaz.
36. Yiyecek olarak da cehennemliklerin irininden başka bir şey bulunmaz.
37. Onu, büyük şirk suçunu işleyenlerden başkası yemez.
38. (38-39) Yok, yok! Gördüğünüz ve göremediğiniz âlemlere yemin olsun ki!
39. (38-39) Yok, yok! Gördüğünüz ve göremediğiniz âlemlere yemin olsun ki!
40. Bu Kur’ân, pek kerim bir Resulün sözüdür.
41. O, bir şairin sözü değildir, inanmanız ne de az sizin!
42. O bir kâhinin sözü de değil! Ne de az düşünüyorsunuz!
43. O, Rabbülâlemin’den indirilen bir derstir.
44. (44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.
45. (44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.
46. (44-46) Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.
47. Sizden kimse de buna mani olamazdı.
48. Şüphesiz o müttakiler için bir irşaddır.
49. Elbette sizden bazılarının Peygamberi "yalancı" saydığını biliriz.
50. (50-51) Şüphesiz o, kâfirler için büyük bir pişmanlık ve karşılaşacakları kesin bir gerçektir.
51. (50-51) Şüphesiz o, kâfirler için büyük bir pişmanlık ve karşılaşacakları kesin bir gerçektir.
52. O halde, (ey şanlı Elçi)! Haydi sen de Rabbinin yüce adını zikret!
1. Biri çıkıp gelecek azabı sordu.
2. O azap ki onu, kâfirlerden uzaklaştıracak hiçbir kuvvet yoktur.
3. Çünkü bu azap, yüceler yücesi Allah’tan gelecektir.
4. Melekler ve Rûh, O’nun Arş’ına; miktarı ellibin sene olan bir günde yükselirler.
5. O halde sen, müşriklerin eziyetlerine güzelce sabret. Çünkü azabın inmesi yaklaşmaktadır.
6. (6-7) Onlar, o günü çok uzakta zannediyorlar, ama Biz yakın olduğunu biliyoruz.
7. (6-7) Onlar, o günü çok uzakta zannediyorlar, ama Biz yakın olduğunu biliyoruz.
8. O gün gök erimiş maden gibi olur,
9. Dağlar ise atılmış rengârenk yüne döner.
10. (10-14) Birbirlerine gösterildikleri halde hiçbir candan dost, dostunun hâlini sormaz. Her mücrim o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak oğullarını, eşini, kardeşini, kendisine sahip çıkan sülalesini, hatta dünyada olanların tamamını verip de kurtulmak ister.