Sureler
Mealler
Önceki
Hicr Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Allah'ın emri mutlaka gelecektir. Onu acele ederek istemeyin. Allah onların kendisine ortak koştukları şeylerin hepsinden yücedir.
2 Allah, melekleri ve vahy meleğini, insanları "Ben, Allah dan başka ilah yok, yalnızca benden sakının" mesajı ile uyarsınlar diye, kendisinin seçmiş olduğu kullarından dilediğine indirir
3 Allah gökleri ve yeri amaçladığı planına uygun bir şekilde (hak ile) yaratmıştır. O, onların ortak koştuklarından çok çok yücedir.
4 Allah insanı bir damla sudan yarattığı halde, insan hemen yaratanına karşı hasım kesiliyor.
5 (Etinden, sütünden, güçlerinden ve derilerinden faydalandığınız) Evcil hayvanları sizin için yaratmış, onlardan elbise yaparak ısınır, başka şekilde faydalanır ve etlerinden de yersiniz.
6 (Bu hayvanları) Akşam eve getirdiğinizde ve sabah çayıra saldığınızda, sizin hoşunuza giden güzellikler var.
7 Ancak çok büyük sıkıntılarla ulaşabileceğiniz yerlere yüklerinizi bu hayvanlar taşır. Rabbiniz (size karşı) çok şefkatli ve çok merhametlidir.
8 Atları, katırları ve eşekleri sizin onları binek olarak kullanmanız ve aynı zamanda sizin için bir güzellik olması için yaratmıştır. Allah bilmediğiniz daha pek çok şeyleri de yaratmıştır.
9 Yolun doğru olanını belirlemek Allah'a aittir. O yolun farklı alternatifleri de var. Allah dilerse sizi toplu halde doğru yola iletir.
10 Gökten sizin için su indiren (yağmuru yağdıran) O dur. O su, sizin, ağaçların (bitkiler) ve otlattığınız hayvanların içeceğidir.
11 O suyla (Allah) sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve her türlü meyveler bitirir. Düşünebilen bir topluluk için bunlarda alınacak ibretler vardır.
12 Yine Allah geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize (kullanmanıza) amade kıldı. Yıldızlarda O nun emri ile sizin hizmetinizdedir. Aklını kullanan bir toplum için, bunlarda da ibretler vardır.
13 Yeryüzünde sizin faydalanmanız için, çeşitli ve renkleri farklı bitkileri yetiştirmiştir. Bunlarda da (Rabbinin büyüklüğünü) hatırlayanlar için ibret alınacak çok şeyler var.
14 Taze etler yemeniz, üzerlerinize taktığınız süsleri çıkarmanız için, Allah denizi de sizin kullanımınıza sunmuştur. Lütfundan rızık aramanız için kullandığınız gemilerin, denizlerde farklı yerlere gittiğini görürsün ki, belki (Rabbinize) şükredersiniz.
15 Yer yüzüne sizin için referans olsun diye dağlar, nehirler ve yollar yerleştirdik ki, (gideceğiniz) yollarınızı onlarla doğru bulursunuz.
16 Ve (başka) işaretleri (koyduk), yıldızlar ile gidecekleri yollarını doğru bulsunlar.
17 Hiç yaratan ile, yaratamayan bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?
18 Eğer Allah'ın sizin için yarattığı nimetlerini, saymaya kalksanız, kesinlikle sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
19 Allah, sizin içinizde gizlediklerinizi de bilir, açıkça söylediklerinizi de bilir.
20 Allah dan başka dua ettikleriniz (yardıma çağırdıklarınız) hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlar.
21 (Dua ettiğiniz) Ölüler yaşayanlar değiller ki, ne zaman diriltilecekler! Nereden bilsinler?
22 İlahınız tek bir ilah dır. Ahiret gününe inanmayanlar, kendilerini büyük gördükleri için, kalpleri hep inkar içerisindedir.
23 Ama hiç şüphe yok ki Allah onların içlerinde sakladıklarını da, açıkça söylediklerini de bilir. Elbet ki O, büyüklük taslayanları sevmez.
24 Kendini beğenmişlere "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğu zaman, "Öncekilerin masallarını" derler.
25 Onlar (vahye, öncekilerin masalları diyenler) kıyamet gününe kadar, bu ortaya attıkları sözün vebalini yüklensinler ve ayrıca cehalet içerisindeki, bu sözle saptırdıkları kimselerin vebalini de taşısınlar. Yüklendikleri şeyler ne kadar kötü.
26 Onlardan öncekiler de pek çok tuzaklar (hileler) hazırladı. Allah da oturdukları binalarına (azap emrini) vermiş, binalarının tavanları da üzerlerine çöküvermiş ve böylece azap, onlara bilmedikleri bir yerden gelivermiştir.
27 Sonra Allah, kıyamet günü onları alçaltacak ve "Sizlerin, farklı farklı ilahlar kabul edip bana ortak koştuklarınız nerede?" diye soracak. Kendilerine ilim verilenler "Bu gün alçaklık ve kötülükler, hakkı inkar edenlerin üzerine olacak" derler.
28 Meleklerin canlarını aldığı, kendi kendilerine haksızlık yapanlar "Biz kötü bir şey yapmıyorduk" diyerek güvencede olmaları için mazeret atarlar. Halbuki Allah onların ne yaptığını en iyi bilendir.
29 "Sürekli kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Allah'a karşı büyüklük taslayanlar için, kalınacak yer olarak ne kadar kötü bir yer."
30 Allah dan korunanlara "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğunda, onlar "iyilikler" indirdi derler. Dünyada iken iyi ve faydalı şeyler yapanlar için güzellikler olup, ahiret yurdunda da onlar için daha güzel şeyler var. Allah dan korunanların kalacakları yerler ne kadar güzel.
31 Sürekli olarak kalacakları, altlarından ırmakların aktığı adn bahçelerine (cennetlere) girerler. Orada onların diledikleri her şey var. İşte, Allah'ın korunanlar için verdiği karşılık böyledir.
32 Melekler, ter temiz olarak canlarını aldıklarına "Allah'ın güven ve selameti sizin üzerinize olmak üzere, yaptıklarınızın karşılığı olarak bahçelere (cennetlere) girin" derler.
33 Onlar (hala) meleklerin kendilerine gelmelerini veya Rabbinin azabının gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekilerde böyle yapmışlardı. Allah, onlara haksızlık yapmadı. Ancak onlar kendi kendilerine haksızlık yaptılar.
34 Böylece, yaptıklarının karşılığında onlara kötülükler isabet etti ve alay ettikleri şeylerde onların üzerine hak oldu.
35 Allah'a ortak koşanlar "Allah dileseydi, biz ve atalarımız ondan başka hiçbir şeye kulluk etmez ve onun haram ettiğinden başka şeyleri de haram etmezdik" dediler. İşte, onlardan öncekilerde bu şekilde yapmıştı. Elçilere düşen, yalnızca açıkça tebliğ etmektir.
36 Her toplum (ümmet) içerisine "Yalnızca Allah'a kulluk edin ve Allah'a karşı gelen her türlü azgınlardan da uzak durun" diyen elçiler gönderdik. O toplum içerisinden Allah'ın doğru yola ilettikleri olduğu gibi, sapıklık içerisinde bırakılmalarını hak edenler de oldu. Yer yüzünü şöyle bir dolaşın bakalım da, yalanlayanların durumu ne hale gelmiş, görün.
37 Onların doğru yola gelmeleri için, ne kadar çaba gösterirsen göster, şüphesiz ki Allah, sapıklık yolunu seçenleri, doğru yola iletmez ve onların bu hususta hiçbir yardımcıları da yoktur.
38 Birde, Allah'ın ölenleri yeniden diriltmeyeceğine dair, Allah adına yemin edip duruyorlar. Tam tersine, Allah'ın yeniden diriltme sözü, mutlak gerçekleşecektir. Ama insanların pek çoğu bunu bilmiyor.
39 (Bu diriliş) Onların aralarında ihtilaf edip çekiştiği konuların, açıkça ortay çıkması ve gerçekleri inkar edenlerin kesinlikle yalancı olduklarını bilmeleri içindir.
40 Dikkat edin! Biz bir şeyin olmasını dilediğimizde ki sözümüz, yalnızca ona "Ol" deriz, o da hemen olur.
41 Zulüm ve baskı gördükten sonra, Allah yolunda hicret edenleri, dünyada daha güzel yerlere yerleştiririz. Ahiret yurdundaki karşılıklarının daha büyük olduğunu bir bilseler.
42 İşte, Allah'a olan inançlarında direnç (sabır) gösterenler ve yalnızca Allah'a güvenip dayananlar bunlardır.
43 Senden öncede birtakım adamlara vahyederek, onları da (kendi toplumlarına) göndermiştik. Eğer (bu konuları) bilmiyorsanız zikir ehline (vahiy kültüründen haberdar olanlara) sorun.
44 (O adamlar toplumlarına) Açık deliller ve vahy den oluşan sayfalarla gönderildiler. Sana da, öğütlerle dolu kitabı, onlara indirilenleri açıkça bildirmen için indirdik ki, belki üşünürler.
45 Sürekli olarak inananlara tuzak ve hileler kuranlar, Allah'ın onları yere batırmasından veya onların haberlerinin olmadığı bir zamanda, azapla yakalamasından güvende mi oldular?
46 Veya bir dönüşüm içinde (normal yaşantı anında) oldukları bir sırada (yakaladığında), bu durumda onların Allah'ı engelleyecek güçleri var mı?
47 En çok korktukları bir sırada, onları yakalamayacağından emin mi oldular? Senin Rabbin kullarına karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.
48 Onlar Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmıyorlar mı? Rablerinin yanında kendi acizliklerini bilerek, gölgelerinin sağdan ve soldan saygı ile secde ederek eğildiğini görürler.
49 Göklerde ve yerde olan canlılardan ve meleklerden her biri, Rablerine karşı büyüklük taslamadan, O na secde edip kapanırlar.
50 Her şeyin üzerinde olan Rablerinden korkarak, emredildikleri şeyleri kayıtsız yaparlar.
51 Allah onlara "İki ilah edinmeyin. Yalnızca tek ilah O dur, ancak benden korkun" demiştir.
52 Göklerde ve yerlerde olan her şeyin sahibi O dur. Sürekli ve değişmez kuralların konulduğu yegane din de O na aittir. O halde, sakınacağınız Allah dan başkaları mı var?
53 Sizin elinizde olan her nimet Allah dandır. Size bir zarar dokunduğunda, O na yönelirsiniz.
54 Üzerinizden size dokunan zararı kaldırdığında, sizden bir gurup, hemen Rablerine ortaklar koşmaya başlar.
55 Sizlere verdiğimiz nimetleri inkar edin ve onlarla bir zaman yaşayın. Ama sonra bunların (inkar etmenizin) karşılığını öğreneceksiniz.
56 Bizim kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, (mahiyetlerini ve yetkilerini) bilmedikleri kimselere (şunlarda bize rızık veriyor diye) pay çıkartıyorlar. Allah'a yemin olsun ki uydurduğunuz her şey hakkında mutlaka sorguya çekileceksiniz.
57 Kızlar Allah'a aittir yakıştırmasını yapıyorlar. Allah, onların canlarının istediği şeylere sahip olmaktan çok uzaktır.
58 Onlardan birisine kız çocuğu olduğu müjdesi verildiğinde, öfkelenerek, yüzü simsiyah kesilir.
59 Aldığı kötü haberden dolayı, toplum içerisinde utana utana o kız çocuğunu evinde tutsun mu? Yoksa onu toprağa mı saklasın (gömsün)? İkilemi içerisinde kalır. Verdikleri karar ne kadar da kötü.
60 Kötü misaller (kararlar) vermek ahiret'e inanmayanların yaptığıdır. Güçlü ve her şeyin hükmünü veren Allah ise en yüce misalleri verendir.
61 Eğer Allah insanları yaptıkları zulümden dolayı hemen yakalasa idi, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı.Yalnızca belirlenmiş bir vakte kadar onlara süre tanıyor. Zamanları dolduğunda ne bir saat geciktirilirler, nede bir saat öne alınırlar.
62 Hoşlarına gitmeyen şeyleri ve ağızlarıyla uydurdukları yalanları Allah'a nispet ediyorlar ve güzel olan şeyleri de kendileri sahipleniyorlar. Şurası muhakkak ki ateş onlarındır ve hesap günü onlarla hiç ilgilenilmez.
63 Allah'a yemin olsun ki senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Şeytan (aldatıcı güçler) onlara yaptıklarını süslü gösterdi. Bu gün (hesap günü) onların sığındıkları şeytandır ve onlar için acıklı bir azap vardır.
64 Kitabı sana, ihtilaf içerisinde olanların ayrılığa düştükleri konuları açıklaman için indirdik. O kitabın içeriğinde, inanan bir toplum için doğru yolu gösteren ve onlar için rahmet dolu ayetler vardır.
65 Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra, o suyla yeryüzünü diriltir. İşiten bir toplum için bunda alınacak ibretler vardır.
66 Evcil hayvanlarda da sizin için ibret var. Yedikleri ile kan arasından oluşan ve karınlarından çıkan, içenler için, katkısız, lezzetli ve içimi kolay olan sütlerini size içiririz.
67 Hurma ve üzümlerin meyvelerinden sarhoş edici içkiler elde ettiğiniz gibi, onlardan güzel rızıklar (yiyecekler) da hazırlarsınız. Aklını kullanan bir toplum için bunlarda da alınacak ibretler var.
68 Rabbin arıya "Dağlarda veya ağaçlarda veya insanların yükseklere hazırladıkları yerler (kovanlar) da evler edinin" diye vahy etti.
69 Sonra "Her türlü meyveden yiyin ve Rabbinin her türlü yollarına boyun eğerek gidin" dedik. Arıların karınlarından çeşitli renklerde, insanlar için şifa olan bir içecek (bal) çıkar. Düşünebilen bir toplum için bunlarda alınacak ibretler var.
70 Allah sizi yaratıp sonrada sizi öldürür. Sizin içinizden ömrünün en düşkün (rezil) çağına kadar yaşattığı ve bildiği şeyleri bilmez duruma gelen kimseler var. Allah her şeyi bilen ve her şeyi ona göre planlayandır.
71 Allah, sizin bir kısmınızı, rızık olarak bir kısmınıza üstün tuttu. Kendilerine fazla rızık verilenler, sorumlulukları altındakileri rızıklandırmaktan kaçınıyorlar. Halbuki rızıklanma hususunda eşittiler. Onlar Allah'ın nimetlerini inkar mı ediyorlar?
72 Allâh size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve eşlerinizden de size oğullar ve torunlar yarattı ve sizi güzel rızıklarla besledi. Böyle iken onlar, bâtıla inanıp da Allâh'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?
73 Göklerde ve yerde hiçbir şeye rızık verme yeterliliğine sahip olmayan ve güç yetiremeyen, Allah dan başkalarına kulluk ediyorlar.
74 Allah'ı misaller vererek anlatmayın. Allah her şeyi bilir, siz bilemezsiniz.
75 Allah size hiçbir şeye gücü yetmeyen köle insanla, kendisine güzel bir rızık verdiğimiz ve bu rızıklardan gizli ve açık ihtiyaç sahiplerine veren iki insanı misal veriyor. Şimdi bu ikisi eşit midir? Hamd (övgü) bütünüyle Allah'a aittir. Ama onların çoğu bunu bilmiyor.
76 (Yine) Allah iki adamı misal olarak anlatıyor. İkisinden birisi dilsiz ve hiçbir şeye gücü yetmiyor. Sahibi onu hangi işe yönlendirse bir işe yaramıyor. Birde doğru bir yol üzerinde olup, adaletli olmayı emreden diğer bir adam var. Şimdi bu iki kişi eşit midir?
77 Göklerin ve yerlerin bilinmeyenlerinin (gayb) bilgisi Allah'a aittir. Kıyamet saatinin oluşması, bir göz açıp kapaması, hatta ondan daha yakındır. Allah elbetteki her şeyi bir plan üzerine yapandır.
78 Allah, sizler henüz hiçbir şey bilmezken, annelerinizin karnından sizi çıkarandır. Şükredesiniz diye size, kulak, göz ve kalp vermiştir.
79 Göğün boşluğunda, yaratanının emriyle uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları (havada) tutan Allah dır. Bu gözlemlemede, inanan bir toplum için alınacak ibretler vardır.
80 Allah, evlerinizi sükunet içinde dinlenebileceğiniz mekanlar kıldı. Göçebe hayatı yaşadığınızda veya sabit bir yere yerleştiğinizde kolayca taşıyabileceğiniz hafiflikte, hayvanların derilerinden evler (çadırlar) yapmanızı sağladı (öğretti)
81 Allah, yarattığı varlıklardan (rahatlayabileceğiniz) gölgeler var etmiş, dağlardan sığınacağınız yerler meydana getirmiş ve sıcaktan korunacağınız elbiseler yapmayı ve yine bu elbiselerle tehlikelerden korunmayı öğretmiştir. Böylece Allah üzerinize nimetlerini tamamladı ki, belki O nun koyduğu kurallara teslim olursunuz.
82 Allah'ın (senin elçiliğinle bildirdiği) bu mesajlarından yüz çevirirlerse, yalnızca sana düşen açık ve anlaşılır bir şekilde anlatmaktır.
83 Onlar Allah'ın nimetlerini çok iyi bildikleri halde, sonradan o nimetleri inkar ediyorlar. Onların (insanların) pek çoğu hakkı (gerçekleri) kabul etmeyenlerdir.
84 O gün (hesap günü) her toplumun içerisinden şahitler getiririz ki, inkar edenlerin gereksiz konuşmalarına ve kendilerine göre mazeret uydurmalarına izin verilmez.
85 Kendilerine haksızlık yapanlar (zalimler) azabı gördüklerinde, bundan sonra azap onlardan hafifletilmez ve onların yüzüne de hiç bakılmaz.
86 Yine Allah'a ortak koşanlar, kendilerini Allah'a ortak koştukları kimseleri gördüklerinde "Ey Rabbimiz! Seni bırakıp da, kendilerinden yardım talep (dua) ettiklerimiz işte bunlar" derler ve onlara "Sizler gerçekten yalancılarmışsınız" diye laf atarlar.
87 Onlar (dünyada iken yapmaları gerekirken) hesap günü Allah'a teslim olduklarını bildirirler. Ama dünyada iken uydurdukları her şey onlardan uzaklaşmıştır.
88 İnkar edenlere ve Allah yolundan insanları çevirenlere, Allah'ın dininde kargaşa (fesat) çıkarmalarından dolayı, artırarak azap üstüne azap vereceğiz.
89 O (hesap) gün her toplum içinden, onlara şahitlik yapacak kendi içlerinden bir şahit getireceğiz ve müslümanlar için müjde, rahmet ve doğru yolu gösteren sana indirdiğimiz kitap ile, her şeyin açıklandığına dair bunlara şahitlik yapman için, senide şahit olarak getireceğiz.
90 Allah, adaletli olmayı, insanlara iyilikler yapılmasını, akrabaların ihtiyaçlarının karşılanmasını emrediyor ve hayasızlığın, çirkin şeylerin yapılmasını ve (Allah'a) isyan etmeyi yasaklıyor. Düşünesiniz diye Allah size böyle öğütler veriyor.
91 Antlaşma yaptığınızda, Allah ile yaptığınız antlaşmalara uyun. Allah'ı kefil göstererek, sağlam bir şekilde yaptığınız yeminleri bozmayın. Yaptığınız şeylerin hepsini Allah biliyor.
92 Sağlamca örgüsünü ördükten sonra, örgüsünü söken kadınlar gibi olmayın. Siz diğer inanç sahiplerinden (Yahudi, Mecusi, Ateist, Hıristiyan, Budist) sayıca kalabalık olmanızdan dolayı, yeminlerinizi aranızda bir topluluğa galebe çalmak için vasıta (baskı) olarak kullanıyorsunuz. Allah yeminlerinizle sizi deniyor. Aranızda ihtilaf ettiğiniz konuları, kıyamet gününde elbetteki açıklayacaktır.
93 Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak, Allah isteyeni sapıklık içinde bırakır, isteyeni de doğru yola iletir. Şüphesiz ki yaptığınız her şeyden sorulacaksınız.
94 Aranızda yeminlerinizi istismar vasıtası olarak kullanmayın. Ayaklarınız sağlamca bastıktan sonra kaydırırsınız ve Allah yolundan sapmanızdan dolayı da çok kötü bir azap tadarsınız. Aynı zamanda sizin için (kıyamet günü) büyük bir azap vardır.
95 Allah ile yaptığınız antlaşmaları çok ucuz bir değer karşılığında satmayın. Eğer bilirseniz, Allah'ın yanında elde edecekleriniz daha hayırlıdır.
96 (Antlaşmaları bozarak) Elde ettikleriniz tükenir. Halbuki Allah'ın katında elde ettikleriniz kalıcıdır. Sabredip inançlarından taviz vermeyenlere (sabır edenlere), yaptıklarının en güzeli ile elbette karşılık vereceğiz.
97 Erkeklerden veya kadınlardan Allah'a inanmış olarak, kim doğru ve güzel işler yaparsa, onlara tertemiz bir hayat yaşatırız ve hesap gününde de yaptıklarının en güzeli ile karşılığını kesinlikle veririz.
98 Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
99 Şeytanın, inananlar ve Allah'a güvenip dayananlar üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
100 Onun güç yetirdiği kimseler, ancak Kur'an dan yüz çevirenler ve Allah'a ortak koşanlardır.
101 Allah, ne indirdiğini bildiği halde, biz bir ayetin yerine başka bir ayeti değiştirdiğimizde "Sen ancak uyduruyorsun" derler. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
102 Onlara "Rabbinden gerçek olarak (hiçbir değişikliğe uğratmadan), inananların imanlarını güçlendirmek, doğru yolu göstermek ve teslim olanları müjdelemek için, Kur'an'ı Ruh-ul Kudüs indirmiştir" de.
103 Onların "Ona (Muhammed'e) bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Halbuki (Muhammed'e) Öğretmekle itham ettikleri kişinin dili yabancı bir dil. Ama bu (Kur'an) açıkça Arapça dil.
104 Allah'ın ayetlerine inanmayan kimseleri Allah asla doğru yola iletmez ve inanmayanlar içinde acıklı bir azap vardır.
105 Allah'ın ayetlerine inanmayan kimseler (Allah adına) yalan uyduruyorlar. İşte böyleleri yalancıdırlar.
106 Kalbi iman ile dolu olduğu halde inkar etmeye zorlananların dışında, kim imanından sonra inkar eder ve kalbini küfre açarsa, onlar üzerine Allah dan bir öfke ve büyük bir azap vardır.
107 İşte bu (duruma düşmelerinin sebebi), ahiret hayatına karşılık, dünya hayatını daha çok sevmelerindendir. Şüphesiz ki Allah hakkı inkar edenler topluluğunu doğru yola iletmez.
108 Doğrulardan habersiz olduklarından dolayı, Allah'ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler de böyleleridir.
109 Şurası kesindir ki onlar ahirette kaybedenlerden olacaklar.
110 Sonra senin Rabbinin, başlarına gelen belalardan (fitne) sonra, oraları terk edip hicret edenler, mücadele edenler (savaşanlar) ve başlarına gelenlere sabredenler için (bağışlaması var). Elbette ki Rabbin bağışlayan ve merhametli olandır.
111 O gün (kıyamet günü) her nefis, kendini kurtarmanın mücadelesini vererek gelir. Ama her nefse yapmış olduklarının karşılığı ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazlar.
112 Allah size bir kasabanın misalini verir. Herkes güven içinde ve bulundukları durumdan memnun, rızıkları her yerden bolca gelirken, sonra onlar Allah'ın nimetlerini inkara kalkıştılar. Allah da onlara yaptıklarının karşılığında, açlık ve korku azabını tattırmıştı.
113 Halbuki onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti de onlar, o elçiyi yalanlamıştı. Zulümlerine devam ettikleri bir zamanda onları azap yakalamıştı.
114 Allah'ın size rızık olarak verdiklerinin helal ve temiz olanlarından yiyin. Eğer yalnızca O na kulluk etmek istiyorsanız, nimetlerinden dolayı Allah'a şükredin.
115 Allah size ölü etini (leş), kanı, domuz etini ve Allah dan başkası adına kesilenleri yemeyi yasaklıyor. Kim zorda kalırsa onların haramlılığına (helal etmeye kalkarak) isyan etmemek ve haddi aşmamak koşuluyla yiyebilir. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
116 Dillerinizde yalanları alışkanlık haline getirip, Allah adına yalan söyleyerek, rast gele bu helaldir, şu haramdır demeyin. Allah adına yalan söyleyenler, asla kurtuluşa eremezler.
117 (Bu şekilde yalanlarla) Bir müddet yaşayıp giderler ama onlar için acıklı bir azap vardır.
118 Yahudi olanlara da daha önceden, sana anlattıklarımızı haram etmiştik. Allah onlara zulmetmedi ama, (Bu yasaklara uymamalarından dolayı) onlar kendi nefislerine zulüm ettiler.
119 Sonra Rabbin, bilgisizce kötülük yapan ve yaptığı kötülükten sonra tövbe edip doğru işler yapanların (tövbelerini kabul eder). Şüphesiz ki senin Rabbin tövbeden sonra bağışlayıcı ve merhametlidir.
120 İbrahim, Allah'a gönülden kulluk eden, O na hiçbir şeyi ortak koşmayan tek bir ümmetti. Aynı zamanda İbrahim hiçbir zaman müşriklerden olmadı.
121 O nun nimetine şükreden bir kul oldu. Rabbi onu seçti ve dosdoğru bir yola iletti.
122 Ona dünyada güzellikler verdik ve ahirette de o salihlerden oldu.
123 Sonra sana da, Allah'a kesinlikle ortak koşmayan İbrahim'in dinine uy diye vahyettik. İbrahim asla müşriklerden değildi.
124 Allah'ın (koyduğu emirler ve yasakları) dini hakkında ihtilaf edenleri ayırmak için, cumartesi günü (avlanma) yasağı koyduk. Allah onların ihtilaf ettikleri konularda kıyamet günü hükmünü verecektir.
125 Sen, Rabbinin yoluna hikmetli sözler ve güzel öğütler vererek davet et. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Rabbin kendi yolundan sapanları ve kendi yoluna uyanları en iyi bilendir.
126 Siz karşınızdakileri (kötü sözler söyleyerek) suçlarsanız, onlarda sizin onları suçladığınızın aynıyla suçlarlar (daha kötü sözlerle hakaret ederler). Eğer sabırlı davranırsanız (öfkelerinizi tutarsanız), sabredenler için bu daha hayırlıdır.
127 Sabret. Senin sabır etmen, yalnızca Allah'a güvenmendir. Onların hazırladığı plan ve tuzaklardan dolayı canını sıkma.
128 Allah, kendisinden korunanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
اَتٰٓى اَمْرُ اللّٰهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ 1
يُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرُٓوا اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاتَّقُونِ 2
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ تَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ 3
خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ 4
وَالْاَنْعَامَ خَلَقَهَاۚ لَكُمْ ف۪يهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۖ 5
وَلَكُمْ ف۪يهَا جَمَالٌ ح۪ينَ تُر۪يحُونَ وَح۪ينَ تَسْرَحُونَۖ 6
وَتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغ۪يهِ اِلَّا بِشِقِّ الْاَنْفُسِۜ اِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ 7
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ 8
وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ وَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟ 9
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ 10
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 11
وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ 12
وَمَا ذَرَاَ لَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ 13
وَهُوَ الَّذ۪ي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْماً طَرِياًّ وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 14
وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَاَنْهَاراً وَسُبُلاً لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ 15
وَعَلَامَاتٍۜ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ 16
اَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ 17
وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ 18
وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ 19
وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـٔاً وَهُمْ يُخْلَقُونَۜ 20
اَمْوَاتٌ غَيْرُ اَحْيَٓاءٍۚ وَمَا يَشْعُرُونَۙ اَيَّانَ يُبْعَثُونَ۟ 21
اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ 22
لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِر۪ينَ 23
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ 24
لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ الَّذ۪ينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ۟ 25
قَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتَى اللّٰهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ 26
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ 27
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 28
فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ 29
وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْراًۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ 30
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَۜ كَذٰلِكَ يَجْزِي اللّٰهُ الْمُتَّق۪ينَۙ 31
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 32
هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ 33
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ 34
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬نَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ 35
وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولاً اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللّٰهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُۜ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ 36
اِنْ تَحْرِصْ عَلٰى هُدٰيهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ يُضِلُّ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ 37
وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ لَا يَبْعَثُ اللّٰهُ مَنْ يَمُوتُۜ بَلٰى وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۙ 38
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذ۪ي يَخْتَلِفُونَ ف۪يهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِب۪ينَ 39
اِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ اِذَٓا اَرَدْنَاهُ اَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟ 40
وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا فِي اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَۙ 41
اَلَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ 42
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالاً نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ 43
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ 44
اَفَاَمِنَ الَّذ۪ينَ مَكَرُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ يَخْسِفَ اللّٰهُ بِهِمُ الْاَرْضَ اَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَۙ 45
اَوْ يَأْخُذَهُمْ ف۪ي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَۙ 46
اَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلٰى تَخَوُّفٍۜ فَاِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ 47
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلٰى مَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّؤُ۬ا ظِلَالُهُ عَنِ الْيَم۪ينِ وَالشَّمَٓائِلِ سُجَّداً لِلّٰهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ 48
وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ 49
يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟ 50
وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ 51
وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّ۪ينُ وَاصِباًۜ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ 52
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ ثُمَّ اِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَاِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَۚ 53
ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ 54
لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ 55
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَص۪يباً مِمَّا رَزَقْنَاهُمْۜ تَاللّٰهِ لَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ 56
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ 57
وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِالْاُنْثٰى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَداًّ وَهُوَ كَظ۪يمٌۚ 58
يَتَوَارٰى مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُٓوءِ مَا بُشِّرَ بِه۪ۜ اَيُمْسِكُهُ عَلٰى هُونٍ اَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ 59
لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِۚ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰىۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟ 60
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ 61
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ 62
تَاللّٰهِ لَقَدْ اَرْسَلْـنَٓا اِلٰٓى اُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 63
وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا ف۪يهِۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ 64
وَاللّٰهُ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ۟ 65
وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِه۪ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَناً خَالِصاً سَٓائِغاً لِلشَّارِب۪ينَ 66
وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخ۪يلِ وَالْاَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَراً وَرِزْقاً حَسَناًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ 67
وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ 68
ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاًۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ 69
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ قَد۪يرٌ۟ 70
وَاللّٰهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍ فِي الرِّزْقِۚ فَمَا الَّذ۪ينَ فُضِّلُوا بِرَٓادّ۪ي رِزْقِهِمْ عَلٰى مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَهُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌۜ اَفَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ 71
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ 72
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقاً مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ شَيْـٔاً وَلَا يَسْتَط۪يعُونَۚ 73
فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ 74
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً عَبْداً مَمْلُوكاً لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقاً حَسَناً فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِراًّ وَجَهْراًۜ هَلْ يَسْتَوُ۫نَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 75
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً رَجُلَيْنِ اَحَدُهُمَٓا اَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلٰى مَوْلٰيهُۙ اَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍۜ هَلْ يَسْتَو۪ي هُوَۙ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِۙ وَهُوَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟ 76
وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ 77
وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـٔاًۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 78
اَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ 79
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَناً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْاَنْعَامِ بُيُوتاً تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ اِقَامَتِكُمْۙ وَمِنْ اَصْوَافِهَا وَاَوْبَارِهَا وَاَشْعَارِهَٓا اَثَاثاً وَمَتَاعاً اِلٰى ح۪ينٍ 80
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ اَكْنَاناً وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمُ الْحَرَّ وَسَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمْ بَأْسَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ 81
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ 82
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّٰهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَاَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟ 83
وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ 84
وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ 85
وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا شُرَكَٓاءَهُمْ قَالُوا رَبَّـنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُرَكَٓاؤُ۬نَا الَّذ۪ينَ كُنَّا نَدْعُوا مِنْ دُونِكَۚ فَاَلْقَوْا اِلَيْهِمُ الْقَوْلَ اِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَۚ 86
وَاَلْقَوْا اِلَى اللّٰهِ يَوْمَئِذٍۨ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ 87
اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَاباً فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ 88
وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يداً عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟ 89
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ 90
وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْك۪يدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَف۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ 91
وَلَا تَكُونُوا كَالَّت۪ي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ اَنْكَاثاًۜ تَتَّخِذُونَ اَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ اَنْ تَكُونَ اُمَّةٌ هِيَ اَرْبٰى مِنْ اُمَّةٍۜ اِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّٰهُ بِه۪ۜ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ 92
وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ 93
وَلَا تَتَّخِذُٓوا اَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّٓوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ 94
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ اِنَّمَا عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ 95
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 96
مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 97
فَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ 98
اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ 99
اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟ 100
وَاِذَا بَدَّلْـنَٓا اٰيَةً مَكَانَ اٰيَةٍۙ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مُفْتَرٍۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 101
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ 102
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّهُمْ يَقُولُونَ اِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌۜ لِسَانُ الَّذ۪ي يُلْحِدُونَ اِلَيْهِ اَعْجَمِيٌّ وَهٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُب۪ينٌ 103
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۙ لَا يَهْد۪يهِمُ اللّٰهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 104
اِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ 105
مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ 106
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ 107
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ 108
لَا جَرَمَ اَنَّهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ 109
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 110
يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ 111
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً قَرْيَةً كَانَتْ اٰمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْت۪يهَا رِزْقُهَا رَغَداً مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِاَنْعُمِ اللّٰهِ فَاَذَاقَهَا اللّٰهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ 112
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ 113
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ 114
اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 115
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ 116
مَتَاعٌ قَل۪يلٌۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ 117
وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ 118
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ 119
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتاً لِلّٰهِ حَن۪يفاًۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ 120
شَاكِراً لِاَنْعُمِهِۜ اِجْتَبٰيهُ وَهَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ 121
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ 122
ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِـعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ 123
اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ 124
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ 125
وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ 126
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ 127
اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ 128
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
اَتٰٓى اَمْرُ اللّٰهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah'ın emri mutlaka gelecektir. Onu acele ederek istemeyin. Allah onların kendisine ortak koştukları şeylerin hepsinden yücedir.
1
يُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرُٓوا اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاتَّقُونِ
Allah, melekleri ve vahy meleğini, insanları "Ben, Allah dan başka ilah yok, yalnızca benden sakının" mesajı ile uyarsınlar diye, kendisinin seçmiş olduğu kullarından dilediğine indirir
2
خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ تَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Allah gökleri ve yeri amaçladığı planına uygun bir şekilde (hak ile) yaratmıştır. O, onların ortak koştuklarından çok çok yücedir.
3
خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ
Allah insanı bir damla sudan yarattığı halde, insan hemen yaratanına karşı hasım kesiliyor.
4
وَالْاَنْعَامَ خَلَقَهَاۚ لَكُمْ ف۪يهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۖ
(Etinden, sütünden, güçlerinden ve derilerinden faydalandığınız) Evcil hayvanları sizin için yaratmış, onlardan elbise yaparak ısınır, başka şekilde faydalanır ve etlerinden de yersiniz.
5
وَلَكُمْ ف۪يهَا جَمَالٌ ح۪ينَ تُر۪يحُونَ وَح۪ينَ تَسْرَحُونَۖ
(Bu hayvanları) Akşam eve getirdiğinizde ve sabah çayıra saldığınızda, sizin hoşunuza giden güzellikler var.
6
وَتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغ۪يهِ اِلَّا بِشِقِّ الْاَنْفُسِۜ اِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ
Ancak çok büyük sıkıntılarla ulaşabileceğiniz yerlere yüklerinizi bu hayvanlar taşır. Rabbiniz (size karşı) çok şefkatli ve çok merhametlidir.
7
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Atları, katırları ve eşekleri sizin onları binek olarak kullanmanız ve aynı zamanda sizin için bir güzellik olması için yaratmıştır. Allah bilmediğiniz daha pek çok şeyleri de yaratmıştır.
8
وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ وَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟
Yolun doğru olanını belirlemek Allah'a aittir. O yolun farklı alternatifleri de var. Allah dilerse sizi toplu halde doğru yola iletir.
9
هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ
Gökten sizin için su indiren (yağmuru yağdıran) O dur. O su, sizin, ağaçların (bitkiler) ve otlattığınız hayvanların içeceğidir.
10
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
O suyla (Allah) sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve her türlü meyveler bitirir. Düşünebilen bir topluluk için bunlarda alınacak ibretler vardır.
11
وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ
Yine Allah geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize (kullanmanıza) amade kıldı. Yıldızlarda O nun emri ile sizin hizmetinizdedir. Aklını kullanan bir toplum için, bunlarda da ibretler vardır.
12
وَمَا ذَرَاَ لَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُخْتَلِفاً اَلْوَانُهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ
Yeryüzünde sizin faydalanmanız için, çeşitli ve renkleri farklı bitkileri yetiştirmiştir. Bunlarda da (Rabbinin büyüklüğünü) hatırlayanlar için ibret alınacak çok şeyler var.
13
وَهُوَ الَّذ۪ي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْماً طَرِياًّ وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Taze etler yemeniz, üzerlerinize taktığınız süsleri çıkarmanız için, Allah denizi de sizin kullanımınıza sunmuştur. Lütfundan rızık aramanız için kullandığınız gemilerin, denizlerde farklı yerlere gittiğini görürsün ki, belki (Rabbinize) şükredersiniz.
14
وَاَلْقٰى فِي الْاَرْضِ رَوَاسِيَ اَنْ تَم۪يدَ بِكُمْ وَاَنْهَاراً وَسُبُلاً لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۙ
Yer yüzüne sizin için referans olsun diye dağlar, nehirler ve yollar yerleştirdik ki, (gideceğiniz) yollarınızı onlarla doğru bulursunuz.
15
وَعَلَامَاتٍۜ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ
Ve (başka) işaretleri (koyduk), yıldızlar ile gidecekleri yollarını doğru bulsunlar.
16
اَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Hiç yaratan ile, yaratamayan bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?
17
وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ
Eğer Allah'ın sizin için yarattığı nimetlerini, saymaya kalksanız, kesinlikle sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
18
وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
Allah, sizin içinizde gizlediklerinizi de bilir, açıkça söylediklerinizi de bilir.
19
وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْـٔاً وَهُمْ يُخْلَقُونَۜ
Allah dan başka dua ettikleriniz (yardıma çağırdıklarınız) hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlar.
20
اَمْوَاتٌ غَيْرُ اَحْيَٓاءٍۚ وَمَا يَشْعُرُونَۙ اَيَّانَ يُبْعَثُونَ۟
(Dua ettiğiniz) Ölüler yaşayanlar değiller ki, ne zaman diriltilecekler! Nereden bilsinler?
21
اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَالَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ
İlahınız tek bir ilah dır. Ahiret gününe inanmayanlar, kendilerini büyük gördükleri için, kalpleri hep inkar içerisindedir.
22
لَا جَرَمَ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِر۪ينَ
Ama hiç şüphe yok ki Allah onların içlerinde sakladıklarını da, açıkça söylediklerini de bilir. Elbet ki O, büyüklük taslayanları sevmez.
23
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۙ قَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَۙ
Kendini beğenmişlere "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğu zaman, "Öncekilerin masallarını" derler.
24
لِيَحْمِلُٓوا اَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيٰمَةِۙ وَمِنْ اَوْزَارِ الَّذ۪ينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَزِرُونَ۟
Onlar (vahye, öncekilerin masalları diyenler) kıyamet gününe kadar, bu ortaya attıkları sözün vebalini yüklensinler ve ayrıca cehalet içerisindeki, bu sözle saptırdıkları kimselerin vebalini de taşısınlar. Yüklendikleri şeyler ne kadar kötü.
25
قَدْ مَكَرَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتَى اللّٰهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
Onlardan öncekiler de pek çok tuzaklar (hileler) hazırladı. Allah da oturdukları binalarına (azap emrini) vermiş, binalarının tavanları da üzerlerine çöküvermiş ve böylece azap, onlara bilmedikleri bir yerden gelivermiştir.
26
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ
Sonra Allah, kıyamet günü onları alçaltacak ve "Sizlerin, farklı farklı ilahlar kabul edip bana ortak koştuklarınız nerede?" diye soracak. Kendilerine ilim verilenler "Bu gün alçaklık ve kötülükler, hakkı inkar edenlerin üzerine olacak" derler.
27
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Meleklerin canlarını aldığı, kendi kendilerine haksızlık yapanlar "Biz kötü bir şey yapmıyorduk" diyerek güvencede olmaları için mazeret atarlar. Halbuki Allah onların ne yaptığını en iyi bilendir.
28
فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
"Sürekli kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Allah'a karşı büyüklük taslayanlar için, kalınacak yer olarak ne kadar kötü bir yer."
29
وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْراًۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ
Allah dan korunanlara "Rabbiniz ne indirdi?" diye sorulduğunda, onlar "iyilikler" indirdi derler. Dünyada iken iyi ve faydalı şeyler yapanlar için güzellikler olup, ahiret yurdunda da onlar için daha güzel şeyler var. Allah dan korunanların kalacakları yerler ne kadar güzel.
30
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَۜ كَذٰلِكَ يَجْزِي اللّٰهُ الْمُتَّق۪ينَۙ
Sürekli olarak kalacakları, altlarından ırmakların aktığı adn bahçelerine (cennetlere) girerler. Orada onların diledikleri her şey var. İşte, Allah'ın korunanlar için verdiği karşılık böyledir.
31
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Melekler, ter temiz olarak canlarını aldıklarına "Allah'ın güven ve selameti sizin üzerinize olmak üzere, yaptıklarınızın karşılığı olarak bahçelere (cennetlere) girin" derler.
32
هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Onlar (hala) meleklerin kendilerine gelmelerini veya Rabbinin azabının gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekilerde böyle yapmışlardı. Allah, onlara haksızlık yapmadı. Ancak onlar kendi kendilerine haksızlık yaptılar.
33
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟
Böylece, yaptıklarının karşılığında onlara kötülükler isabet etti ve alay ettikleri şeylerde onların üzerine hak oldu.
34
وَقَالَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَٓا اٰبَٓاؤُ۬نَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِه۪ مِنْ شَيْءٍۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ
Allah'a ortak koşanlar "Allah dileseydi, biz ve atalarımız ondan başka hiçbir şeye kulluk etmez ve onun haram ettiğinden başka şeyleri de haram etmezdik" dediler. İşte, onlardan öncekilerde bu şekilde yapmıştı. Elçilere düşen, yalnızca açıkça tebliğ etmektir.
35
وَلَقَدْ بَعَثْنَا ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ رَسُولاً اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَۚ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللّٰهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُۜ فَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ
Her toplum (ümmet) içerisine "Yalnızca Allah'a kulluk edin ve Allah'a karşı gelen her türlü azgınlardan da uzak durun" diyen elçiler gönderdik. O toplum içerisinden Allah'ın doğru yola ilettikleri olduğu gibi, sapıklık içerisinde bırakılmalarını hak edenler de oldu. Yer yüzünü şöyle bir dolaşın bakalım da, yalanlayanların durumu ne hale gelmiş, görün.
36
اِنْ تَحْرِصْ عَلٰى هُدٰيهُمْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ يُضِلُّ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ
Onların doğru yola gelmeleri için, ne kadar çaba gösterirsen göster, şüphesiz ki Allah, sapıklık yolunu seçenleri, doğru yola iletmez ve onların bu hususta hiçbir yardımcıları da yoktur.
37
وَاَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ لَا يَبْعَثُ اللّٰهُ مَنْ يَمُوتُۜ بَلٰى وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَۙ
Birde, Allah'ın ölenleri yeniden diriltmeyeceğine dair, Allah adına yemin edip duruyorlar. Tam tersine, Allah'ın yeniden diriltme sözü, mutlak gerçekleşecektir. Ama insanların pek çoğu bunu bilmiyor.
38
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذ۪ي يَخْتَلِفُونَ ف۪يهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِب۪ينَ
(Bu diriliş) Onların aralarında ihtilaf edip çekiştiği konuların, açıkça ortay çıkması ve gerçekleri inkar edenlerin kesinlikle yalancı olduklarını bilmeleri içindir.
39
اِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ اِذَٓا اَرَدْنَاهُ اَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟
Dikkat edin! Biz bir şeyin olmasını dilediğimizde ki sözümüz, yalnızca ona "Ol" deriz, o da hemen olur.
40
وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا فِي اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَلَاَجْرُ الْاٰخِرَةِ اَكْبَرُۢ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَۙ
Zulüm ve baskı gördükten sonra, Allah yolunda hicret edenleri, dünyada daha güzel yerlere yerleştiririz. Ahiret yurdundaki karşılıklarının daha büyük olduğunu bir bilseler.
41
اَلَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
İşte, Allah'a olan inançlarında direnç (sabır) gösterenler ve yalnızca Allah'a güvenip dayananlar bunlardır.
42
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالاً نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَۙ
Senden öncede birtakım adamlara vahyederek, onları da (kendi toplumlarına) göndermiştik. Eğer (bu konuları) bilmiyorsanız zikir ehline (vahiy kültüründen haberdar olanlara) sorun.
43
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِۜ وَاَنْزَلْـنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ اِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
(O adamlar toplumlarına) Açık deliller ve vahy den oluşan sayfalarla gönderildiler. Sana da, öğütlerle dolu kitabı, onlara indirilenleri açıkça bildirmen için indirdik ki, belki üşünürler.
44
اَفَاَمِنَ الَّذ۪ينَ مَكَرُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ يَخْسِفَ اللّٰهُ بِهِمُ الْاَرْضَ اَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَۙ
Sürekli olarak inananlara tuzak ve hileler kuranlar, Allah'ın onları yere batırmasından veya onların haberlerinin olmadığı bir zamanda, azapla yakalamasından güvende mi oldular?
45
اَوْ يَأْخُذَهُمْ ف۪ي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَۙ
Veya bir dönüşüm içinde (normal yaşantı anında) oldukları bir sırada (yakaladığında), bu durumda onların Allah'ı engelleyecek güçleri var mı?
46
اَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلٰى تَخَوُّفٍۜ فَاِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ
En çok korktukları bir sırada, onları yakalamayacağından emin mi oldular? Senin Rabbin kullarına karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.
47
اَوَلَمْ يَرَوْا اِلٰى مَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّؤُ۬ا ظِلَالُهُ عَنِ الْيَم۪ينِ وَالشَّمَٓائِلِ سُجَّداً لِلّٰهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ
Onlar Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmıyorlar mı? Rablerinin yanında kendi acizliklerini bilerek, gölgelerinin sağdan ve soldan saygı ile secde ederek eğildiğini görürler.
48
وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
Göklerde ve yerde olan canlılardan ve meleklerden her biri, Rablerine karşı büyüklük taslamadan, O na secde edip kapanırlar.
49
يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟
Her şeyin üzerinde olan Rablerinden korkarak, emredildikleri şeyleri kayıtsız yaparlar.
50
وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ
Allah onlara "İki ilah edinmeyin. Yalnızca tek ilah O dur, ancak benden korkun" demiştir.
51
وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّ۪ينُ وَاصِباًۜ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ
Göklerde ve yerlerde olan her şeyin sahibi O dur. Sürekli ve değişmez kuralların konulduğu yegane din de O na aittir. O halde, sakınacağınız Allah dan başkaları mı var?
52
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللّٰهِ ثُمَّ اِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَاِلَيْهِ تَجْـَٔرُونَۚ
Sizin elinizde olan her nimet Allah dandır. Size bir zarar dokunduğunda, O na yönelirsiniz.
53
ثُمَّ اِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنْكُمْ اِذَا فَر۪يقٌ مِنْكُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ
Üzerinizden size dokunan zararı kaldırdığında, sizden bir gurup, hemen Rablerine ortaklar koşmaya başlar.
54
لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Sizlere verdiğimiz nimetleri inkar edin ve onlarla bir zaman yaşayın. Ama sonra bunların (inkar etmenizin) karşılığını öğreneceksiniz.
55
وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَص۪يباً مِمَّا رَزَقْنَاهُمْۜ تَاللّٰهِ لَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ
Bizim kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden, (mahiyetlerini ve yetkilerini) bilmedikleri kimselere (şunlarda bize rızık veriyor diye) pay çıkartıyorlar. Allah'a yemin olsun ki uydurduğunuz her şey hakkında mutlaka sorguya çekileceksiniz.
56
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ
Kızlar Allah'a aittir yakıştırmasını yapıyorlar. Allah, onların canlarının istediği şeylere sahip olmaktan çok uzaktır.
57
وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِالْاُنْثٰى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَداًّ وَهُوَ كَظ۪يمٌۚ
Onlardan birisine kız çocuğu olduğu müjdesi verildiğinde, öfkelenerek, yüzü simsiyah kesilir.
58
يَتَوَارٰى مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُٓوءِ مَا بُشِّرَ بِه۪ۜ اَيُمْسِكُهُ عَلٰى هُونٍ اَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ
Aldığı kötü haberden dolayı, toplum içerisinde utana utana o kız çocuğunu evinde tutsun mu? Yoksa onu toprağa mı saklasın (gömsün)? İkilemi içerisinde kalır. Verdikleri karar ne kadar da kötü.
59
لِلَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِۚ وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلٰىۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ۟
Kötü misaller (kararlar) vermek ahiret'e inanmayanların yaptığıdır. Güçlü ve her şeyin hükmünü veren Allah ise en yüce misalleri verendir.
60
وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِمْ مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَٓابَّةٍ وَلٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ
Eğer Allah insanları yaptıkları zulümden dolayı hemen yakalasa idi, yeryüzünde hiçbir canlı kalmazdı.Yalnızca belirlenmiş bir vakte kadar onlara süre tanıyor. Zamanları dolduğunda ne bir saat geciktirilirler, nede bir saat öne alınırlar.
61
وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ
Hoşlarına gitmeyen şeyleri ve ağızlarıyla uydurdukları yalanları Allah'a nispet ediyorlar ve güzel olan şeyleri de kendileri sahipleniyorlar. Şurası muhakkak ki ateş onlarındır ve hesap günü onlarla hiç ilgilenilmez.
62
تَاللّٰهِ لَقَدْ اَرْسَلْـنَٓا اِلٰٓى اُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Allah'a yemin olsun ki senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Şeytan (aldatıcı güçler) onlara yaptıklarını süslü gösterdi. Bu gün (hesap günü) onların sığındıkları şeytandır ve onlar için acıklı bir azap vardır.
63
وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا ف۪يهِۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Kitabı sana, ihtilaf içerisinde olanların ayrılığa düştükleri konuları açıklaman için indirdik. O kitabın içeriğinde, inanan bir toplum için doğru yolu gösteren ve onlar için rahmet dolu ayetler vardır.
64
وَاللّٰهُ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَسْمَعُونَ۟
Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra, o suyla yeryüzünü diriltir. İşiten bir toplum için bunda alınacak ibretler vardır.
65
وَاِنَّ لَكُمْ فِي الْاَنْعَامِ لَعِبْرَةًۜ نُسْق۪يكُمْ مِمَّا ف۪ي بُطُونِه۪ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَناً خَالِصاً سَٓائِغاً لِلشَّارِب۪ينَ
Evcil hayvanlarda da sizin için ibret var. Yedikleri ile kan arasından oluşan ve karınlarından çıkan, içenler için, katkısız, lezzetli ve içimi kolay olan sütlerini size içiririz.
66
وَمِنْ ثَمَرَاتِ النَّخ۪يلِ وَالْاَعْنَابِ تَتَّخِذُونَ مِنْهُ سَكَراً وَرِزْقاً حَسَناًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Hurma ve üzümlerin meyvelerinden sarhoş edici içkiler elde ettiğiniz gibi, onlardan güzel rızıklar (yiyecekler) da hazırlarsınız. Aklını kullanan bir toplum için bunlarda da alınacak ibretler var.
67
وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتاً وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ
Rabbin arıya "Dağlarda veya ağaçlarda veya insanların yükseklere hazırladıkları yerler (kovanlar) da evler edinin" diye vahy etti.
68
ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاًۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Sonra "Her türlü meyveden yiyin ve Rabbinin her türlü yollarına boyun eğerek gidin" dedik. Arıların karınlarından çeşitli renklerde, insanlar için şifa olan bir içecek (bal) çıkar. Düşünebilen bir toplum için bunlarda alınacak ibretler var.
69
وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ قَد۪يرٌ۟
Allah sizi yaratıp sonrada sizi öldürür. Sizin içinizden ömrünün en düşkün (rezil) çağına kadar yaşattığı ve bildiği şeyleri bilmez duruma gelen kimseler var. Allah her şeyi bilen ve her şeyi ona göre planlayandır.
70
وَاللّٰهُ فَضَّلَ بَعْضَكُمْ عَلٰى بَعْضٍ فِي الرِّزْقِۚ فَمَا الَّذ۪ينَ فُضِّلُوا بِرَٓادّ۪ي رِزْقِهِمْ عَلٰى مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَهُمْ ف۪يهِ سَوَٓاءٌۜ اَفَبِنِعْمَةِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ
Allah, sizin bir kısmınızı, rızık olarak bir kısmınıza üstün tuttu. Kendilerine fazla rızık verilenler, sorumlulukları altındakileri rızıklandırmaktan kaçınıyorlar. Halbuki rızıklanma hususunda eşittiler. Onlar Allah'ın nimetlerini inkar mı ediyorlar?
71
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ بَن۪ينَ وَحَفَدَةً وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ اَفَبِالْبَاطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَتِ اللّٰهِ هُمْ يَكْفُرُونَۙ
Allâh size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve eşlerinizden de size oğullar ve torunlar yarattı ve sizi güzel rızıklarla besledi. Böyle iken onlar, bâtıla inanıp da Allâh'ın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?
72
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقاً مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ شَيْـٔاً وَلَا يَسْتَط۪يعُونَۚ
Göklerde ve yerde hiçbir şeye rızık verme yeterliliğine sahip olmayan ve güç yetiremeyen, Allah dan başkalarına kulluk ediyorlar.
73
فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Allah'ı misaller vererek anlatmayın. Allah her şeyi bilir, siz bilemezsiniz.
74
ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً عَبْداً مَمْلُوكاً لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقاً حَسَناً فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِراًّ وَجَهْراًۜ هَلْ يَسْتَوُ۫نَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Allah size hiçbir şeye gücü yetmeyen köle insanla, kendisine güzel bir rızık verdiğimiz ve bu rızıklardan gizli ve açık ihtiyaç sahiplerine veren iki insanı misal veriyor. Şimdi bu ikisi eşit midir? Hamd (övgü) bütünüyle Allah'a aittir. Ama onların çoğu bunu bilmiyor.
75
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً رَجُلَيْنِ اَحَدُهُمَٓا اَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلٰى مَوْلٰيهُۙ اَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍۜ هَلْ يَسْتَو۪ي هُوَۙ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِۙ وَهُوَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟
(Yine) Allah iki adamı misal olarak anlatıyor. İkisinden birisi dilsiz ve hiçbir şeye gücü yetmiyor. Sahibi onu hangi işe yönlendirse bir işe yaramıyor. Birde doğru bir yol üzerinde olup, adaletli olmayı emreden diğer bir adam var. Şimdi bu iki kişi eşit midir?
76
وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Göklerin ve yerlerin bilinmeyenlerinin (gayb) bilgisi Allah'a aittir. Kıyamet saatinin oluşması, bir göz açıp kapaması, hatta ondan daha yakındır. Allah elbetteki her şeyi bir plan üzerine yapandır.
77
وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـٔاًۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Allah, sizler henüz hiçbir şey bilmezken, annelerinizin karnından sizi çıkarandır. Şükredesiniz diye size, kulak, göz ve kalp vermiştir.
78
اَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Göğün boşluğunda, yaratanının emriyle uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları (havada) tutan Allah dır. Bu gözlemlemede, inanan bir toplum için alınacak ibretler vardır.
79
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ بُيُوتِكُمْ سَكَناً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنْ جُلُودِ الْاَنْعَامِ بُيُوتاً تَسْتَخِفُّونَهَا يَوْمَ ظَعْنِكُمْ وَيَوْمَ اِقَامَتِكُمْۙ وَمِنْ اَصْوَافِهَا وَاَوْبَارِهَا وَاَشْعَارِهَٓا اَثَاثاً وَمَتَاعاً اِلٰى ح۪ينٍ
Allah, evlerinizi sükunet içinde dinlenebileceğiniz mekanlar kıldı. Göçebe hayatı yaşadığınızda veya sabit bir yere yerleştiğinizde kolayca taşıyabileceğiniz hafiflikte, hayvanların derilerinden evler (çadırlar) yapmanızı sağladı (öğretti)
80
وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمْ مِمَّا خَلَقَ ظِلَالاً وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْجِبَالِ اَكْنَاناً وَجَعَلَ لَكُمْ سَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمُ الْحَرَّ وَسَرَاب۪يلَ تَق۪يكُمْ بَأْسَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْلِمُونَ
Allah, yarattığı varlıklardan (rahatlayabileceğiniz) gölgeler var etmiş, dağlardan sığınacağınız yerler meydana getirmiş ve sıcaktan korunacağınız elbiseler yapmayı ve yine bu elbiselerle tehlikelerden korunmayı öğretmiştir. Böylece Allah üzerinize nimetlerini tamamladı ki, belki O nun koyduğu kurallara teslim olursunuz.
81
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ
Allah'ın (senin elçiliğinle bildirdiği) bu mesajlarından yüz çevirirlerse, yalnızca sana düşen açık ve anlaşılır bir şekilde anlatmaktır.
82
يَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللّٰهِ ثُمَّ يُنْكِرُونَهَا وَاَكْثَرُهُمُ الْكَافِرُونَ۟
Onlar Allah'ın nimetlerini çok iyi bildikleri halde, sonradan o nimetleri inkar ediyorlar. Onların (insanların) pek çoğu hakkı (gerçekleri) kabul etmeyenlerdir.
83
وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
O gün (hesap günü) her toplumun içerisinden şahitler getiririz ki, inkar edenlerin gereksiz konuşmalarına ve kendilerine göre mazeret uydurmalarına izin verilmez.
84
وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا الْعَذَابَ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ
Kendilerine haksızlık yapanlar (zalimler) azabı gördüklerinde, bundan sonra azap onlardan hafifletilmez ve onların yüzüne de hiç bakılmaz.
85
وَاِذَا رَاَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا شُرَكَٓاءَهُمْ قَالُوا رَبَّـنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُرَكَٓاؤُ۬نَا الَّذ۪ينَ كُنَّا نَدْعُوا مِنْ دُونِكَۚ فَاَلْقَوْا اِلَيْهِمُ الْقَوْلَ اِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَۚ
Yine Allah'a ortak koşanlar, kendilerini Allah'a ortak koştukları kimseleri gördüklerinde "Ey Rabbimiz! Seni bırakıp da, kendilerinden yardım talep (dua) ettiklerimiz işte bunlar" derler ve onlara "Sizler gerçekten yalancılarmışsınız" diye laf atarlar.
86
وَاَلْقَوْا اِلَى اللّٰهِ يَوْمَئِذٍۨ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
Onlar (dünyada iken yapmaları gerekirken) hesap günü Allah'a teslim olduklarını bildirirler. Ama dünyada iken uydurdukları her şey onlardan uzaklaşmıştır.
87
اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ زِدْنَاهُمْ عَذَاباً فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ
İnkar edenlere ve Allah yolundan insanları çevirenlere, Allah'ın dininde kargaşa (fesat) çıkarmalarından dolayı, artırarak azap üstüne azap vereceğiz.
88
وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يداً عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يداً عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟
O (hesap) gün her toplum içinden, onlara şahitlik yapacak kendi içlerinden bir şahit getireceğiz ve müslümanlar için müjde, rahmet ve doğru yolu gösteren sana indirdiğimiz kitap ile, her şeyin açıklandığına dair bunlara şahitlik yapman için, senide şahit olarak getireceğiz.
89
اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Allah, adaletli olmayı, insanlara iyilikler yapılmasını, akrabaların ihtiyaçlarının karşılanmasını emrediyor ve hayasızlığın, çirkin şeylerin yapılmasını ve (Allah'a) isyan etmeyi yasaklıyor. Düşünesiniz diye Allah size böyle öğütler veriyor.
90
وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْك۪يدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَف۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
Antlaşma yaptığınızda, Allah ile yaptığınız antlaşmalara uyun. Allah'ı kefil göstererek, sağlam bir şekilde yaptığınız yeminleri bozmayın. Yaptığınız şeylerin hepsini Allah biliyor.
91
وَلَا تَكُونُوا كَالَّت۪ي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ اَنْكَاثاًۜ تَتَّخِذُونَ اَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ اَنْ تَكُونَ اُمَّةٌ هِيَ اَرْبٰى مِنْ اُمَّةٍۜ اِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّٰهُ بِه۪ۜ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ
Sağlamca örgüsünü ördükten sonra, örgüsünü söken kadınlar gibi olmayın. Siz diğer inanç sahiplerinden (Yahudi, Mecusi, Ateist, Hıristiyan, Budist) sayıca kalabalık olmanızdan dolayı, yeminlerinizi aranızda bir topluluğa galebe çalmak için vasıta (baskı) olarak kullanıyorsunuz. Allah yeminlerinizle sizi deniyor. Aranızda ihtilaf ettiğiniz konuları, kıyamet gününde elbetteki açıklayacaktır.
92
وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَلَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak, Allah isteyeni sapıklık içinde bırakır, isteyeni de doğru yola iletir. Şüphesiz ki yaptığınız her şeyden sorulacaksınız.
93
وَلَا تَتَّخِذُٓوا اَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّٓوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۚ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Aranızda yeminlerinizi istismar vasıtası olarak kullanmayın. Ayaklarınız sağlamca bastıktan sonra kaydırırsınız ve Allah yolundan sapmanızdan dolayı da çok kötü bir azap tadarsınız. Aynı zamanda sizin için (kıyamet günü) büyük bir azap vardır.
94
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ اِنَّمَا عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Allah ile yaptığınız antlaşmaları çok ucuz bir değer karşılığında satmayın. Eğer bilirseniz, Allah'ın yanında elde edecekleriniz daha hayırlıdır.
95
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ بَاقٍۜ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذ۪ينَ صَبَرُٓوا اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
(Antlaşmaları bozarak) Elde ettikleriniz tükenir. Halbuki Allah'ın katında elde ettikleriniz kalıcıdır. Sabredip inançlarından taviz vermeyenlere (sabır edenlere), yaptıklarının en güzeli ile elbette karşılık vereceğiz.
96
مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Erkeklerden veya kadınlardan Allah'a inanmış olarak, kim doğru ve güzel işler yaparsa, onlara tertemiz bir hayat yaşatırız ve hesap gününde de yaptıklarının en güzeli ile karşılığını kesinlikle veririz.
97
فَاِذَا قَرَأْتَ الْقُرْاٰنَ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ
Kur'an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
98
اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Şeytanın, inananlar ve Allah'a güvenip dayananlar üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
99
اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟
Onun güç yetirdiği kimseler, ancak Kur'an dan yüz çevirenler ve Allah'a ortak koşanlardır.
100
وَاِذَا بَدَّلْـنَٓا اٰيَةً مَكَانَ اٰيَةٍۙ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُٓوا اِنَّـمَٓا اَنْتَ مُفْتَرٍۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Allah, ne indirdiğini bildiği halde, biz bir ayetin yerine başka bir ayeti değiştirdiğimizde "Sen ancak uyduruyorsun" derler. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
101
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ
Onlara "Rabbinden gerçek olarak (hiçbir değişikliğe uğratmadan), inananların imanlarını güçlendirmek, doğru yolu göstermek ve teslim olanları müjdelemek için, Kur'an'ı Ruh-ul Kudüs indirmiştir" de.
102
وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّهُمْ يَقُولُونَ اِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌۜ لِسَانُ الَّذ۪ي يُلْحِدُونَ اِلَيْهِ اَعْجَمِيٌّ وَهٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُب۪ينٌ
Onların "Ona (Muhammed'e) bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Halbuki (Muhammed'e) Öğretmekle itham ettikleri kişinin dili yabancı bir dil. Ama bu (Kur'an) açıkça Arapça dil.
103
اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۙ لَا يَهْد۪يهِمُ اللّٰهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Allah'ın ayetlerine inanmayan kimseleri Allah asla doğru yola iletmez ve inanmayanlar içinde acıklı bir azap vardır.
104
اِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ
Allah'ın ayetlerine inanmayan kimseler (Allah adına) yalan uyduruyorlar. İşte böyleleri yalancıdırlar.
105
مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِه۪ٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْا۪يمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
Kalbi iman ile dolu olduğu halde inkar etmeye zorlananların dışında, kim imanından sonra inkar eder ve kalbini küfre açarsa, onlar üzerine Allah dan bir öfke ve büyük bir azap vardır.
106
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِۙ وَاَنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
İşte bu (duruma düşmelerinin sebebi), ahiret hayatına karşılık, dünya hayatını daha çok sevmelerindendir. Şüphesiz ki Allah hakkı inkar edenler topluluğunu doğru yola iletmez.
107
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ طَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Doğrulardan habersiz olduklarından dolayı, Allah'ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler de böyleleridir.
108
لَا جَرَمَ اَنَّهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Şurası kesindir ki onlar ahirette kaybedenlerden olacaklar.
109
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Sonra senin Rabbinin, başlarına gelen belalardan (fitne) sonra, oraları terk edip hicret edenler, mücadele edenler (savaşanlar) ve başlarına gelenlere sabredenler için (bağışlaması var). Elbette ki Rabbin bağışlayan ve merhametli olandır.
110
يَوْمَ تَأْت۪ي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
O gün (kıyamet günü) her nefis, kendini kurtarmanın mücadelesini vererek gelir. Ama her nefse yapmış olduklarının karşılığı ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazlar.
111
وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً قَرْيَةً كَانَتْ اٰمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْت۪يهَا رِزْقُهَا رَغَداً مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِاَنْعُمِ اللّٰهِ فَاَذَاقَهَا اللّٰهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Allah size bir kasabanın misalini verir. Herkes güven içinde ve bulundukları durumdan memnun, rızıkları her yerden bolca gelirken, sonra onlar Allah'ın nimetlerini inkara kalkıştılar. Allah da onlara yaptıklarının karşılığında, açlık ve korku azabını tattırmıştı.
112
وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
Halbuki onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti de onlar, o elçiyi yalanlamıştı. Zulümlerine devam ettikleri bir zamanda onları azap yakalamıştı.
113
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالاً طَيِّباًۖ وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Allah'ın size rızık olarak verdiklerinin helal ve temiz olanlarından yiyin. Eğer yalnızca O na kulluk etmek istiyorsanız, nimetlerinden dolayı Allah'a şükredin.
114
اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Allah size ölü etini (leş), kanı, domuz etini ve Allah dan başkası adına kesilenleri yemeyi yasaklıyor. Kim zorda kalırsa onların haramlılığına (helal etmeye kalkarak) isyan etmemek ve haddi aşmamak koşuluyla yiyebilir. Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
115
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ اَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هٰذَا حَلَالٌ وَهٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَۜ
Dillerinizde yalanları alışkanlık haline getirip, Allah adına yalan söyleyerek, rast gele bu helaldir, şu haramdır demeyin. Allah adına yalan söyleyenler, asla kurtuluşa eremezler.
116
مَتَاعٌ قَل۪يلٌۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ
(Bu şekilde yalanlarla) Bir müddet yaşayıp giderler ama onlar için acıklı bir azap vardır.
117
وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُۚ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Yahudi olanlara da daha önceden, sana anlattıklarımızı haram etmiştik. Allah onlara zulmetmedi ama, (Bu yasaklara uymamalarından dolayı) onlar kendi nefislerine zulüm ettiler.
118
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Sonra Rabbin, bilgisizce kötülük yapan ve yaptığı kötülükten sonra tövbe edip doğru işler yapanların (tövbelerini kabul eder). Şüphesiz ki senin Rabbin tövbeden sonra bağışlayıcı ve merhametlidir.
119
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتاً لِلّٰهِ حَن۪يفاًۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ
İbrahim, Allah'a gönülden kulluk eden, O na hiçbir şeyi ortak koşmayan tek bir ümmetti. Aynı zamanda İbrahim hiçbir zaman müşriklerden olmadı.
120
شَاكِراً لِاَنْعُمِهِۜ اِجْتَبٰيهُ وَهَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ
O nun nimetine şükreden bir kul oldu. Rabbi onu seçti ve dosdoğru bir yola iletti.
121
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ
Ona dünyada güzellikler verdik ve ahirette de o salihlerden oldu.
122
ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِـعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفاًۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
Sonra sana da, Allah'a kesinlikle ortak koşmayan İbrahim'in dinine uy diye vahyettik. İbrahim asla müşriklerden değildi.
123
اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
Allah'ın (koyduğu emirler ve yasakları) dini hakkında ihtilaf edenleri ayırmak için, cumartesi günü (avlanma) yasağı koyduk. Allah onların ihtilaf ettikleri konularda kıyamet günü hükmünü verecektir.
124
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ
Sen, Rabbinin yoluna hikmetli sözler ve güzel öğütler vererek davet et. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Rabbin kendi yolundan sapanları ve kendi yoluna uyanları en iyi bilendir.
125
وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ
Siz karşınızdakileri (kötü sözler söyleyerek) suçlarsanız, onlarda sizin onları suçladığınızın aynıyla suçlarlar (daha kötü sözlerle hakaret ederler). Eğer sabırlı davranırsanız (öfkelerinizi tutarsanız), sabredenler için bu daha hayırlıdır.
126
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ
Sabret. Senin sabır etmen, yalnızca Allah'a güvenmendir. Onların hazırladığı plan ve tuzaklardan dolayı canını sıkma.
127
اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
Allah, kendisinden korunanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.
128

Sureler

Mealler
Hicr Suresi
Önceki