Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Hâ. Mim.
2 Kitab'ın indirilişi güçlü ve alim olan Allah tarafındandır.
3 Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah tarafından). O'ndan başka ilâh yoktur. Dönüş O'nadır.
4 Allah'ın ayetleri hakkında inkâr edenlerden başkası mücadele etmez. Artık onların şehirlerde dolaşmaları seni yanıltmasın.
5 Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki fırkalar da yalanladılar. Her ümmet peygamberlerini yakalamaya yeltendi. Hakkı ortadan kaldırmak için batıla dayanarak mücadele ettiler. Böylece ben de onları yakaladım. Benim cezalandırmam (bak) nasıl oldu?
6 Böylece Rabbinin inkâr edenler hakkındaki: 'Onlar ateş halkıdırlar' sözü gerçekleşmiş oldu.
7 Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler ve iman edenler için mağfiret dilerler: 'Rabbimiz! Rahmet ve ilim yönünden her şeyi kuşattın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.
8 Rabbimiz! Onları ve babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları kendilerine vaadettiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz sen güçlüsün, hakimsin.
9 Ve onları kötülüklerden koru. O gün, kimi kötülüklerden korursan ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük kurtuluştur.'
10 İnkâr edenlere şöyle seslenilir: 'Şüphesiz Allah'ın (size) öfkesi sizin kendinize olan öfkenizden daha büyüktür. Çünkü siz imana çağrılıyordunuz da inkâr ediyordunuz.'
11 Derler ki: 'Rabbimiz! Bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin. Artık günâhlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?'
12 'Bu (başınıza gelen), yalnız Allah'a çağrıldığında inkâr ettiğiniz ve O'na ortak koşulduğunda inandığınız içindir. Artık hüküm yüce ve büyük olan Allah'ındır.'
13 O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. (Allah'a) yönelenden başkası öğüt almaz.
14 Kâfirler hoşlanmasalar da siz dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a dua (ibadet) edin.
15 (O) dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi, buluşma günüyle uyarması için kullarından dilediğine emrinden olan Ruh'u indirir.
16 ki o Gün Allah'tan gizli saklı hiçbir şeyleri olmadan (öldükleri yerden) meydana çıkacaklardır. O Gün hükümranlık kimin olacak? Elbette bütün varlıklar üzerinde mutlak otorite Sahibi olan Tek Allah'ın (olacak)!
17 Bugün her cana kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.
18 Onları yaklaşan güne karşı uyar ki, (o zaman) yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostları ne de sözü dinlenir şefaatçileri olur.
19 (Allah) gözlerin hainliklerini ve göğüslerin gizlediklerini bilir.
20 Allah hak ile hükmeder. O'nu bırakıp da taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah duyandır, görendir.
21 Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Ama Allah onları günâhlarından dolayı yakalayıverdi. Onları Allah('ın azabın)dan bir koruyan da olmadı.
22 Bu şundan dolayıydı ki: Peygamberleri onlara açık delillerle geliyorlar, ama onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakaladı. Şüphesiz Allah, güçlü, azabı çetin olandır.
23 Andolsun ki, Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
24 Firavun'a, Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: '(Bu) yalancı bir büyücüdür' dediler.
25 Böylece o, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince: 'Onunla birlikte inananların oğullarını öldürün ve kadınlarını sağ bırakın' dediler. Oysa kâfirlerin oyunları muhakkak boşa çıkar.
26 Firavun dedi ki: 'Beni bırakın Musa'yı öldüreyim de o Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun sizin dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.'
27 Musa dedi ki: 'Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan (Allah)'a sığındım.'
28 Firavun ailesinden imanını gizleyen mü'min bir adam dedi ki: 'Bir adamı 'Rabbim Allah'tır' dediğinden dolayı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlüyse o zaman size vaadettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah aşırıya giden yalancı bir kimseyi doğru yola iletmez.
29 Ey kavmim! Bugün (bu) yerde hükümranlık sizindir; hakim olanlar sizsiniz. Fakat Allah'ın şiddetli azabı bize gelirse ona karşı bize kim yardımcı olur?' Firavun dedi ki: 'Ben size yalnızca gördüğümü [1] gösteriyorum ve sizi ancak doğru yola iletiyorum.'
30 İman eden kişi de dedi ki: 'Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda o fırkaların günü gibi bir günün gelip çatmasından korkuyorum.
31 Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un ve onlardan sonrakilerin durumları gibi. Allah kullar için zulüm istemez.
32 Ey kavmim! Ben sizin hakkınızda o çağrışma gününden korkuyorum.
33 O gün arkanızı dönüp kaçarsınız. Sizi Allah'(ın azabın)dan koruyacak biri de olmaz. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
34 Andolsun daha önce Yusuf da size apaçık deliller getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp durmuştunuz. Sonunda o ölünce: 'Artık ondan sonra Allah bize peygamber göndermeyecek' dediniz. İşte Allah aşırıya giden şüpheci kimseyi böyle saptırır.
35 Onlar ki, kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında da iman edenlerin yanında da büyük bir öfkeye yolaçar. İşte Allah her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.'
36 Firavun dedi ki: 'Ey Hâmân! Benim için bir kule yap; belki o yollara ulaşırım.
37 Göklerin yollarına. Böylece Musa'nın ilâhına çıkarım. Çünkü ben onu yalancı sanıyorum.' İşte bu şekilde Firavun'a kötü işi süslü gösterildi ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un tuzağı muhakkak boşa çıkacaktı.
38 İman eden kişi dedi ki: 'Ey kavmim! Bana uyun sizi doğru yola ileteyim.
39 Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak bir geçinmedir. Ahiret ise işte kalınacak yurt orasıdır.
40 Kim bir kötülük işlerse sadece onun benzeriyle cezalandırılır. Erkek olsun, kadın olsun kim de mü'min olarak bir salih amel işlerse işte onlar cennete girerler; orada hesapsızca rızıklandırılırlar.
41 Ey kavmim! Ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde neden siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
42 Beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında bilgi sahibi olmadığım şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi güçlü, çok bağışlayıcı olan (Allah)'a çağırıyorum.
43 Kesinlikle, sizin beni kendisine çağırdığınız şeyin ne dünyada ne de ahirette çağrıda bulunma (yetki)si vardır. Şüphesiz bizim dönüşümüz Allah'adır. Aşırı gidenler ise, işte onlar ateş halkıdırlar.
44 Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kullarını görmektedir.'
45 Sonunda Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en kötüsü kuşattı.
46 Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin koptuğu gün de: 'Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!' (denir).
47 Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıflar büyüklük taslayanlara derler ki: 'Doğrusu biz size uyanlardık. Şimdi, ateşten bir parçayı bizden savabilir misiniz?'
48 Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: 'Biz hepimiz bunun içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında hüküm vermiştir.'
49 Ateşte olanlar cehennemin bekçilerine derler ki: 'Rabbinize dua edin, bir gün (olsun) bizden azabı hafifletsin.'
50 Onlar: 'Elçileriniz size apaçık delillerle gelmiyorlar mıydı?' derler. 'Evet (geliyorlardı)' derler. (Bunun üzerine) onlar: 'Öyleyse siz dua edin' derler. Ancak inkârcıların duaları hep boşunadır.
51 Şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında da şahitlerin duracakları günde de yardım ederiz.
52 O gün zalimlere özürleri yarar sağlamaz. Lanet onlaradır ve yurdun en kötüsü de onlaradır.
53 Andolsun biz Musa'ya hidayeti verdik. İsrail oğullarına da Kitab'ı miras bıraktık.
54 Akıl sahipleri için bir hidayet ve öğüt olarak.
55 Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Günâhın için bağışlanma dile ve akşam, sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
56 Kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler var ya, onların göğüslerinde erişemeyecekleri bir büyüklükten başka bir şey yok. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O, duyandır, görendir.
57 Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
58 Kör ile gören bir olmaz. İman edip salih ameller işleyenlerle kötülük eden de. Ne kadar da az düşünüyorsunuz.
59 Kıyamet saati muhakkak gelecektir, bunda şüphe yoktur. Ancak insanların çoğu iman etmezler.
60 Rabbiniz dedi ki: 'Bana dua edin duanızı kabul edeyim. Bana ibadetten büyüklenenler [2] küçük düşürülmüş olarak cehenneme gireceklerdir.
61 Geceyi dinlenmeniz için, gündüzü de aydınlatıcı olarak yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah, insanlar için lütuf sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmezler.
62 Rabbiniz Allah işte budur. O her şeyin yaratıcısıdır. O'ndan başka ilâh yoktur. Artık nasıl (haktan) çevriliyorsunuz?
63 İşte Allah'ın ayetlerini bile bile inkâr edenler böyle (haktan) çevrilirler.
64 Allah O'dur ki, sizin için yeri bir karargah, göğü de bir bina yaptı, size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi ve hoş nimetlerden size rızık verdi, işte o Allah'tır Rabbiniz! Ne yücedir O alemlerin Rabbi olan Allah!
65 O diridir, O'ndan başka ilâh yoktur. Şu halde dini yalnız kendisine halis kılarak O'na dua edin. Hamd alemlerin Rabbi Allah'adır.
66 De ki: 'Ben, Rabbimden bana apaçık deliller gelince, sizin Allah'tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan nehyolundum ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.'
67 Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (embriyodan) yaratan O'dur. Sonra sizi bebek olarak çıkarır. Sonra erginlik çağınıza ermeniz, sonra da yaşlılar olmanız için (yaşatıyoruz). İçinizden kimi de daha önce öldürülmektedir. Belli bir süreye erişmeniz için ve olur ki akıl edersiniz diye (böyle yapıyor).
68 Dirilten ve öldüren O'dur. Bir şeye hükmettiği zaman ona 'ol' der, o da oluverir.
69 Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?
70 Ki onlar, Kitab'ı ve peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanladılar. Yakında bilecekler.
71 Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürülürler.
72 Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılırlar.
73 Sonra kendilerine denir ki: 'Ortak koştuklarınız nerede?
74 Allah'tan başka.' Derler ki: 'Bizim yanımızdan kayboldular. Hayır, biz zaten daha önce bir şeye tapmıyorduk.' İşte Allah inkâr edenleri böyle saptırır.
75 'Bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenip azmanızdan dolayıdır.
76 İçinde sonsuza kadar kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin barınakları ne kadar da kötüdür!
77 Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de senin dünya hayatını sona erdirsek de, sonuçta bize döndürülürler.
78 Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan bazılarını sana anlattık bazılarını ise anlatmadık. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mucize getirmesi sözkonusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde hak ile hükmedilir ve işte burada, (hakkı) geçersiz kılmaya çalışanlar hüsrana uğrarlar.
79 Allah, kimine binmeniz kiminden de yemeniz için sizin için hayvanları var edendir.
80 Sizin için onlarda birtakım yararlar vardır. Onların üzerlerinde gönüllerinizdeki bir ihtiyaca ulaşmanız için (onlara binersiniz). Onların ve gemilerin üzerinde taşınırsınız.
81 O, size ayetlerini gösteriyor. Artık Allah'ın hangi ayetlerini inkâr ediyorsunuz?
82 Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden (sayıca) daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha üstün idiler. Ama onların kazandıkları kendilerinden bir şeyi savamadı.
83 Peygamberleri onlara açık delillerle geldiklerinde, onlar kendilerinde olan bilgiyle rahatla(yıp böbürlen)diler. (Ama) alaya almakta oldukları şey onları kuşatıverdi.
84 Zorlu azabımızı gördükleri zaman: 'Yalnız Allah'a iman ettik ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik' dediler.
85 Ancak zorlu azabımızı gördükleri zamanki imanları onlara yarar sağlamadı. (Bu) Allah'ın kulları hakkında uygulanagelen sünnetidir. İşte inkâr edenler burada hüsrana uğramışlardır.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِۙ 2
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَد۪يدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ 3
مَا يُجَادِلُ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ 4
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْاَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْۖ وَهَمَّتْ كُلُّ اُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَاَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ 5
وَكَذٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ اَصْحَابُ النَّارِۢ 6
اَلَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِه۪ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّـنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ 7
رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۚ 8
وَقِهِمُ السَّيِّـَٔاتِۜ وَمَنْ تَقِ السَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ 9
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللّٰهِ اَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ اَنْفُسَكُمْ اِذْ تُدْعَوْنَ اِلَى الْا۪يمَانِ فَتَكْفُرُونَ 10
قَالُوا رَبَّنَٓا اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ اِلٰى خُرُوجٍ مِنْ سَب۪يلٍ 11
ذٰلِكُمْ بِاَنَّـهُٓ اِذَا دُعِيَ اللّٰهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْۚ وَاِنْ يُشْرَكْ بِه۪ تُؤْمِنُواۜ فَالْحُكْمُ لِلّٰهِ الْعَلِيِّ الْكَب۪يرِ 12
هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ رِزْقاًۜ وَمَا يَتَذَكَّرُ اِلَّا مَنْ يُن۪يبُ 13
فَادْعُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ 14
رَف۪يعُ الدَّرَجَاتِ ذُوالْعَرْشِۚ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِۙ 15
يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَۚ لَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْهُمْ شَيْءٌۜ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ 16
اَلْيَوْمَ تُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۜ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ 17
وَاَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْاٰزِفَةِ اِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِم۪ينَۜ مَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ حَم۪يمٍ وَلَا شَف۪يعٍ يُطَاعُۜ 18
يَعْلَمُ خَٓائِنَةَ الْاَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ 19
وَاللّٰهُ يَقْض۪ي بِالْحَقِّۜ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ۟ 20
اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُوا هُمْ اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاٰثَاراً فِي الْاَرْضِ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَاقٍ 21
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّهُ قَوِيٌّ شَد۪يدُ الْعِقَابِ 22
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ 23
اِلٰى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ 24
فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُٓوا اَبْنَٓاءَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَٓاءَهُمْۜ وَمَا كَيْدُ الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ 25
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُون۪ٓي اَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُبَدِّلَ د۪ينَكُمْ اَوْ اَنْ يُظْهِرَ فِي الْاَرْضِ الْفَسَادَ 26
وَقَالَ مُوسٰٓى اِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ۟ 27
وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلاً اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِباً فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقاً يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ 28
يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِر۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللّٰهِ اِنْ جَٓاءَنَاۜ قَالَ فِرْعَوْنُ مَٓا اُر۪يكُمْ اِلَّا مَٓا اَرٰى وَمَٓا اَهْد۪يكُمْ اِلَّا سَب۪يلَ الرَّشَادِ 29
وَقَالَ الَّـذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْاَحْزَابِۙ 30
مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذ۪ينَ مِنْ بَعْدِهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْماً لِلْعِبَادِ 31
وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ 32
يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِر۪ينَۚ مَا لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ عَاصِمٍۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ 33
وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ يُوسُفُ مِنْ قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِمَّا جَٓاءَكُمْ بِه۪ۜ حَتّٰٓى اِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِه۪ رَسُولاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌۚ 34
اَلَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۜ كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ 35
وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ ل۪ي صَرْحاً لَعَلّ۪ٓي اَبْلُغُ الْاَسْبَابَۙ 36
اَسْبَابَ السَّمٰوَاتِ فَاَطَّلِعَ اِلٰٓى اِلٰهِ مُوسٰى وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّهُ كَاذِباًۜ وَكَذٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُٓوءُ عَمَلِه۪ وَصُدَّ عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ اِلَّا ف۪ي تَبَابٍ۟ 37
وَقَالَ الَّـذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ اَهْدِكُمْ سَب۪يلَ الرَّشَادِۚ 38
يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌۘ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ 39
مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَاۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ ف۪يهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ 40
وَيَا قَوْمِ مَا ل۪ٓي اَدْعُوكُمْ اِلَى النَّجٰوةِ وَتَدْعُونَن۪ٓي اِلَى النَّارِۜ 41
تَدْعُونَن۪ي لِاَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَاُشْرِكَ بِه۪ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۘ وَاَنَا۬ اَدْعُوكُمْ اِلَى الْعَز۪يزِ الْغَفَّارِ 42
لَا جَرَمَ اَنَّمَا تَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْاٰخِرَةِ وَاَنَّ مَرَدَّنَٓا اِلَى اللّٰهِ وَاَنَّ الْمُسْرِف۪ينَ هُمْ اَصْحَابُ النَّارِ 43
فَسَتَذْكُرُونَ مَٓا اَقُولُ لَكُمْۜ وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ 44
فَوَقٰيهُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرْعَوْنَ سُٓوءُ الْعَذَابِۚ 45
اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُواًّ وَعَشِياًّۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ 46
وَاِذْ يَتَحَٓاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفٰٓؤُ۬ا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْـبَرُٓوا اِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعاً فَهَلْ اَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَص۪يباً مِنَ النَّارِ 47
قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا كُلٌّ ف۪يهَٓا اِنَّ اللّٰهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ 48
وَقَالَ الَّذ۪ينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْماً مِنَ الْعَذَابِ 49
قَالُٓوا اَوَلَمْ تَكُ تَأْت۪يكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ قَالُوا بَلٰىۜ قَالُوا فَادْعُواۚ وَمَا دُعٰٓـؤُا الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ۟ 50
اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُۙ 51
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِم۪ينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ 52
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْهُدٰى وَاَوْرَثْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَۙ 53
هُدًى وَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ 54
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ 55
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۙ اِنْ ف۪ي صُدُورِهِمْ اِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغ۪يهِۚ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ 56
لَخَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ 57
وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُس۪ٓيءُۜ قَل۪يلاً مَا تَـتَذَكَّرُونَ 58
اِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ 59
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ 60
اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِتَسْكُنُوا ف۪يهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِراًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ 61
ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۢ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ 62
كَذٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذ۪ينَ كَانُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ 63
اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ قَرَاراً وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْۚ فَـتَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ 64
هُوَ الْحَيُّ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ 65
قُلْ اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَمَّا جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ 66
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلاً ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخاًۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُٓوا اَجَلاً مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ 67
هُوَ الَّذ۪ي يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۚ فَاِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟ 68
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِۜ اَنّٰى يُصْرَفُونَۚۛ 69
اَلَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَٓا اَرْسَلْنَا بِه۪ رُسُلَنَا۠ۛ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَۙ 70
اِذِ الْاَغْلَالُ ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُۜ يُسْحَبُونَۙ 71
فِي الْحَم۪يمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَۚ 72
ثُمَّ ق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ 73
مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُوا مِنْ قَبْلُ شَيْـٔاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ الْكَافِر۪ينَ 74
ذٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَۚ 75
اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ 76
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَاِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَاِلَيْنَا يُرْجَعُونَ 77
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلاً مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ۟ 78
اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۘ 79
وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَۜ 80
وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ۗ فَاَيَّ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُنْكِرُونَ 81
اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْهُمْ وَاَشَدَّ قُوَّةً وَاٰثَاراً فِي الْاَرْضِ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ 82
فَلَمَّا جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ 83
فَلَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَا قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِه۪ مُشْرِك۪ينَ 84
فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ ا۪يمَانُهُمْ لَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَاۜ سُنَّتَ اللّٰهِ الَّت۪ي قَدْ خَلَتْ ف۪ي عِبَادِه۪ۚ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ 85
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Hâ. Mim.
1
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِۙ
Kitab'ın indirilişi güçlü ve alim olan Allah tarafındandır.
2
غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَد۪يدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِۜ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ
Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah tarafından). O'ndan başka ilâh yoktur. Dönüş O'nadır.
3
مَا يُجَادِلُ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ اِلَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
Allah'ın ayetleri hakkında inkâr edenlerden başkası mücadele etmez. Artık onların şehirlerde dolaşmaları seni yanıltmasın.
4
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْاَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْۖ وَهَمَّتْ كُلُّ اُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَاَخَذْتُهُمْ۠ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki fırkalar da yalanladılar. Her ümmet peygamberlerini yakalamaya yeltendi. Hakkı ortadan kaldırmak için batıla dayanarak mücadele ettiler. Böylece ben de onları yakaladım. Benim cezalandırmam (bak) nasıl oldu?
5
وَكَذٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنَّهُمْ اَصْحَابُ النَّارِۢ
Böylece Rabbinin inkâr edenler hakkındaki: 'Onlar ateş halkıdırlar' sözü gerçekleşmiş oldu.
6
اَلَّذ۪ينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِه۪ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُواۚ رَبَّـنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْماً فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ
Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler ve iman edenler için mağfiret dilerler: 'Rabbimiz! Rahmet ve ilim yönünden her şeyi kuşattın. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru.
7
رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۚ
Rabbimiz! Onları ve babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları kendilerine vaadettiğin Adn cennetlerine sok. Şüphesiz sen güçlüsün, hakimsin.
8
وَقِهِمُ السَّيِّـَٔاتِۜ وَمَنْ تَقِ السَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟
Ve onları kötülüklerden koru. O gün, kimi kötülüklerden korursan ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük kurtuluştur.'
9
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللّٰهِ اَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ اَنْفُسَكُمْ اِذْ تُدْعَوْنَ اِلَى الْا۪يمَانِ فَتَكْفُرُونَ
İnkâr edenlere şöyle seslenilir: 'Şüphesiz Allah'ın (size) öfkesi sizin kendinize olan öfkenizden daha büyüktür. Çünkü siz imana çağrılıyordunuz da inkâr ediyordunuz.'
10
قَالُوا رَبَّنَٓا اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ اِلٰى خُرُوجٍ مِنْ سَب۪يلٍ
Derler ki: 'Rabbimiz! Bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin. Artık günâhlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?'
11
ذٰلِكُمْ بِاَنَّـهُٓ اِذَا دُعِيَ اللّٰهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْۚ وَاِنْ يُشْرَكْ بِه۪ تُؤْمِنُواۜ فَالْحُكْمُ لِلّٰهِ الْعَلِيِّ الْكَب۪يرِ
'Bu (başınıza gelen), yalnız Allah'a çağrıldığında inkâr ettiğiniz ve O'na ortak koşulduğunda inandığınız içindir. Artık hüküm yüce ve büyük olan Allah'ındır.'
12
هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ رِزْقاًۜ وَمَا يَتَذَكَّرُ اِلَّا مَنْ يُن۪يبُ
O, size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. (Allah'a) yönelenden başkası öğüt almaz.
13
فَادْعُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Kâfirler hoşlanmasalar da siz dini yalnız O'na halis kılarak Allah'a dua (ibadet) edin.
14
رَف۪يعُ الدَّرَجَاتِ ذُوالْعَرْشِۚ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِۙ
(O) dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi, buluşma günüyle uyarması için kullarından dilediğine emrinden olan Ruh'u indirir.
15
يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَۚ لَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْهُمْ شَيْءٌۜ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
ki o Gün Allah'tan gizli saklı hiçbir şeyleri olmadan (öldükleri yerden) meydana çıkacaklardır. O Gün hükümranlık kimin olacak? Elbette bütün varlıklar üzerinde mutlak otorite Sahibi olan Tek Allah'ın (olacak)!
16
اَلْيَوْمَ تُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْۜ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Bugün her cana kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir.
17
وَاَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْاٰزِفَةِ اِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِم۪ينَۜ مَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ حَم۪يمٍ وَلَا شَف۪يعٍ يُطَاعُۜ
Onları yaklaşan güne karşı uyar ki, (o zaman) yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimlerin ne bir dostları ne de sözü dinlenir şefaatçileri olur.
18
يَعْلَمُ خَٓائِنَةَ الْاَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ
(Allah) gözlerin hainliklerini ve göğüslerin gizlediklerini bilir.
19
وَاللّٰهُ يَقْض۪ي بِالْحَقِّۜ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ۟
Allah hak ile hükmeder. O'nu bırakıp da taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah duyandır, görendir.
20
اَوَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ كَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُوا هُمْ اَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَاٰثَاراً فِي الْاَرْضِ فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَاقٍ
Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Ama Allah onları günâhlarından dolayı yakalayıverdi. Onları Allah('ın azabın)dan bir koruyan da olmadı.
21
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَاَخَذَهُمُ اللّٰهُۜ اِنَّهُ قَوِيٌّ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
Bu şundan dolayıydı ki: Peygamberleri onlara açık delillerle geliyorlar, ama onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakaladı. Şüphesiz Allah, güçlü, azabı çetin olandır.
22
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۙ
Andolsun ki, Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
23
اِلٰى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ كَذَّابٌ
Firavun'a, Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: '(Bu) yalancı bir büyücüdür' dediler.
24
فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُٓوا اَبْنَٓاءَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَٓاءَهُمْۜ وَمَا كَيْدُ الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ
Böylece o, kendilerine tarafımızdan hakkı getirince: 'Onunla birlikte inananların oğullarını öldürün ve kadınlarını sağ bırakın' dediler. Oysa kâfirlerin oyunları muhakkak boşa çıkar.
25
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُون۪ٓي اَقْتُلْ مُوسٰى وَلْيَدْعُ رَبَّهُۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اَنْ يُبَدِّلَ د۪ينَكُمْ اَوْ اَنْ يُظْهِرَ فِي الْاَرْضِ الْفَسَادَ
Firavun dedi ki: 'Beni bırakın Musa'yı öldüreyim de o Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun sizin dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.'
26
وَقَالَ مُوسٰٓى اِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ مِنْ كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ الْحِسَابِ۟
Musa dedi ki: 'Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan (Allah)'a sığındım.'
27
وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلاً اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِباً فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقاً يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ
Firavun ailesinden imanını gizleyen mü'min bir adam dedi ki: 'Bir adamı 'Rabbim Allah'tır' dediğinden dolayı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru sözlüyse o zaman size vaadettiklerinin bir kısmı başınıza gelir. Şüphesiz Allah aşırıya giden yalancı bir kimseyi doğru yola iletmez.
28
يَا قَوْمِ لَكُمُ الْمُلْكُ الْيَوْمَ ظَاهِر۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ فَمَنْ يَنْصُرُنَا مِنْ بَأْسِ اللّٰهِ اِنْ جَٓاءَنَاۜ قَالَ فِرْعَوْنُ مَٓا اُر۪يكُمْ اِلَّا مَٓا اَرٰى وَمَٓا اَهْد۪يكُمْ اِلَّا سَب۪يلَ الرَّشَادِ
Ey kavmim! Bugün (bu) yerde hükümranlık sizindir; hakim olanlar sizsiniz. Fakat Allah'ın şiddetli azabı bize gelirse ona karşı bize kim yardımcı olur?' Firavun dedi ki: 'Ben size yalnızca gördüğümü [1] gösteriyorum ve sizi ancak doğru yola iletiyorum.'
29
وَقَالَ الَّـذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْاَحْزَابِۙ
İman eden kişi de dedi ki: 'Ey kavmim! Doğrusu ben sizin hakkınızda o fırkaların günü gibi bir günün gelip çatmasından korkuyorum.
30
مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذ۪ينَ مِنْ بَعْدِهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ يُر۪يدُ ظُلْماً لِلْعِبَادِ
Nuh kavminin, Ad'ın, Semud'un ve onlardan sonrakilerin durumları gibi. Allah kullar için zulüm istemez.
31
وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ
Ey kavmim! Ben sizin hakkınızda o çağrışma gününden korkuyorum.
32
يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِر۪ينَۚ مَا لَكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ عَاصِمٍۚ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
O gün arkanızı dönüp kaçarsınız. Sizi Allah'(ın azabın)dan koruyacak biri de olmaz. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
33
وَلَقَدْ جَٓاءَكُمْ يُوسُفُ مِنْ قَبْلُ بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا زِلْتُمْ ف۪ي شَكٍّ مِمَّا جَٓاءَكُمْ بِه۪ۜ حَتّٰٓى اِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ مِنْ بَعْدِه۪ رَسُولاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌۚ
Andolsun daha önce Yusuf da size apaçık deliller getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp durmuştunuz. Sonunda o ölünce: 'Artık ondan sonra Allah bize peygamber göndermeyecek' dediniz. İşte Allah aşırıya giden şüpheci kimseyi böyle saptırır.
34
اَلَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۜ كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ وَعِنْدَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ
Onlar ki, kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında da iman edenlerin yanında da büyük bir öfkeye yolaçar. İşte Allah her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler.'
35
وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ ل۪ي صَرْحاً لَعَلّ۪ٓي اَبْلُغُ الْاَسْبَابَۙ
Firavun dedi ki: 'Ey Hâmân! Benim için bir kule yap; belki o yollara ulaşırım.
36
اَسْبَابَ السَّمٰوَاتِ فَاَطَّلِعَ اِلٰٓى اِلٰهِ مُوسٰى وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّهُ كَاذِباًۜ وَكَذٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُٓوءُ عَمَلِه۪ وَصُدَّ عَنِ السَّب۪يلِۜ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ اِلَّا ف۪ي تَبَابٍ۟
Göklerin yollarına. Böylece Musa'nın ilâhına çıkarım. Çünkü ben onu yalancı sanıyorum.' İşte bu şekilde Firavun'a kötü işi süslü gösterildi ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un tuzağı muhakkak boşa çıkacaktı.
37
وَقَالَ الَّـذ۪ٓي اٰمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ اَهْدِكُمْ سَب۪يلَ الرَّشَادِۚ
İman eden kişi dedi ki: 'Ey kavmim! Bana uyun sizi doğru yola ileteyim.
38
يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌۘ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ
Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak bir geçinmedir. Ahiret ise işte kalınacak yurt orasıdır.
39
مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزٰٓى اِلَّا مِثْلَهَاۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ ف۪يهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ
Kim bir kötülük işlerse sadece onun benzeriyle cezalandırılır. Erkek olsun, kadın olsun kim de mü'min olarak bir salih amel işlerse işte onlar cennete girerler; orada hesapsızca rızıklandırılırlar.
40
وَيَا قَوْمِ مَا ل۪ٓي اَدْعُوكُمْ اِلَى النَّجٰوةِ وَتَدْعُونَن۪ٓي اِلَى النَّارِۜ
Ey kavmim! Ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde neden siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
41
تَدْعُونَن۪ي لِاَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَاُشْرِكَ بِه۪ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۘ وَاَنَا۬ اَدْعُوكُمْ اِلَى الْعَز۪يزِ الْغَفَّارِ
Beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hakkında bilgi sahibi olmadığım şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi güçlü, çok bağışlayıcı olan (Allah)'a çağırıyorum.
42
لَا جَرَمَ اَنَّمَا تَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْاٰخِرَةِ وَاَنَّ مَرَدَّنَٓا اِلَى اللّٰهِ وَاَنَّ الْمُسْرِف۪ينَ هُمْ اَصْحَابُ النَّارِ
Kesinlikle, sizin beni kendisine çağırdığınız şeyin ne dünyada ne de ahirette çağrıda bulunma (yetki)si vardır. Şüphesiz bizim dönüşümüz Allah'adır. Aşırı gidenler ise, işte onlar ateş halkıdırlar.
43
فَسَتَذْكُرُونَ مَٓا اَقُولُ لَكُمْۜ وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ
Benim size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kullarını görmektedir.'
44
فَوَقٰيهُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرْعَوْنَ سُٓوءُ الْعَذَابِۚ
Sonunda Allah onu, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en kötüsü kuşattı.
45
اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُواًّ وَعَشِياًّۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ
Ateş! Sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin koptuğu gün de: 'Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!' (denir).
46
وَاِذْ يَتَحَٓاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفٰٓؤُ۬ا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْـبَرُٓوا اِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعاً فَهَلْ اَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَص۪يباً مِنَ النَّارِ
Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıflar büyüklük taslayanlara derler ki: 'Doğrusu biz size uyanlardık. Şimdi, ateşten bir parçayı bizden savabilir misiniz?'
47
قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا كُلٌّ ف۪يهَٓا اِنَّ اللّٰهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ
Büyüklük taslayanlar da şöyle derler: 'Biz hepimiz bunun içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar arasında hüküm vermiştir.'
48
وَقَالَ الَّذ۪ينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْماً مِنَ الْعَذَابِ
Ateşte olanlar cehennemin bekçilerine derler ki: 'Rabbinize dua edin, bir gün (olsun) bizden azabı hafifletsin.'
49
قَالُٓوا اَوَلَمْ تَكُ تَأْت۪يكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ قَالُوا بَلٰىۜ قَالُوا فَادْعُواۚ وَمَا دُعٰٓـؤُا الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ۟
Onlar: 'Elçileriniz size apaçık delillerle gelmiyorlar mıydı?' derler. 'Evet (geliyorlardı)' derler. (Bunun üzerine) onlar: 'Öyleyse siz dua edin' derler. Ancak inkârcıların duaları hep boşunadır.
50
اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُۙ
Şüphesiz biz peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında da şahitlerin duracakları günde de yardım ederiz.
51
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِم۪ينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ
O gün zalimlere özürleri yarar sağlamaz. Lanet onlaradır ve yurdun en kötüsü de onlaradır.
52
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْهُدٰى وَاَوْرَثْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَ الْكِتَابَۙ
Andolsun biz Musa'ya hidayeti verdik. İsrail oğullarına da Kitab'ı miras bıraktık.
53
هُدًى وَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ
Akıl sahipleri için bir hidayet ve öğüt olarak.
54
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْاِبْكَارِ
Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Günâhın için bağışlanma dile ve akşam, sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
55
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ اَتٰيهُمْۙ اِنْ ف۪ي صُدُورِهِمْ اِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغ۪يهِۚ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ
Kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler var ya, onların göğüslerinde erişemeyecekleri bir büyüklükten başka bir şey yok. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O, duyandır, görendir.
56
لَخَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
57
وَمَا يَسْتَوِي الْاَعْمٰى وَالْبَص۪يرُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُس۪ٓيءُۜ قَل۪يلاً مَا تَـتَذَكَّرُونَ
Kör ile gören bir olmaz. İman edip salih ameller işleyenlerle kötülük eden de. Ne kadar da az düşünüyorsunuz.
58
اِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
Kıyamet saati muhakkak gelecektir, bunda şüphe yoktur. Ancak insanların çoğu iman etmezler.
59
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟
Rabbiniz dedi ki: 'Bana dua edin duanızı kabul edeyim. Bana ibadetten büyüklenenler [2] küçük düşürülmüş olarak cehenneme gireceklerdir.
60
اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِتَسْكُنُوا ف۪يهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِراًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
Geceyi dinlenmeniz için, gündüzü de aydınlatıcı olarak yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah, insanlar için lütuf sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmezler.
61
ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۢ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ
Rabbiniz Allah işte budur. O her şeyin yaratıcısıdır. O'ndan başka ilâh yoktur. Artık nasıl (haktan) çevriliyorsunuz?
62
كَذٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذ۪ينَ كَانُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ
İşte Allah'ın ayetlerini bile bile inkâr edenler böyle (haktan) çevrilirler.
63
اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ قَرَاراً وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْۚ فَـتَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ
Allah O'dur ki, sizin için yeri bir karargah, göğü de bir bina yaptı, size şekil verdi, sonra da şekillerinizi güzelleştirdi ve hoş nimetlerden size rızık verdi, işte o Allah'tır Rabbiniz! Ne yücedir O alemlerin Rabbi olan Allah!
64
هُوَ الْحَيُّ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
O diridir, O'ndan başka ilâh yoktur. Şu halde dini yalnız kendisine halis kılarak O'na dua edin. Hamd alemlerin Rabbi Allah'adır.
65
قُلْ اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَمَّا جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ
De ki: 'Ben, Rabbimden bana apaçık deliller gelince, sizin Allah'tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan nehyolundum ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.'
66
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلاً ثُمَّ لِتَبْلُغُٓوا اَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخاًۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفّٰى مِنْ قَبْلُ وَلِتَبْلُغُٓوا اَجَلاً مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (embriyodan) yaratan O'dur. Sonra sizi bebek olarak çıkarır. Sonra erginlik çağınıza ermeniz, sonra da yaşlılar olmanız için (yaşatıyoruz). İçinizden kimi de daha önce öldürülmektedir. Belli bir süreye erişmeniz için ve olur ki akıl edersiniz diye (böyle yapıyor).
67
هُوَ الَّذ۪ي يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۚ فَاِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ۟
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir şeye hükmettiği zaman ona 'ol' der, o da oluverir.
68
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِ اللّٰهِۜ اَنّٰى يُصْرَفُونَۚۛ
Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?
69
اَلَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَٓا اَرْسَلْنَا بِه۪ رُسُلَنَا۠ۛ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَۙ
Ki onlar, Kitab'ı ve peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanladılar. Yakında bilecekler.
70
اِذِ الْاَغْلَالُ ف۪ٓي اَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُۜ يُسْحَبُونَۙ
Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürülürler.
71
فِي الْحَم۪يمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَۚ
Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılırlar.
72
ثُمَّ ق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ
Sonra kendilerine denir ki: 'Ortak koştuklarınız nerede?
73
مِنْ دُونِ اللّٰهِۜ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُوا مِنْ قَبْلُ شَيْـٔاًۜ كَذٰلِكَ يُضِلُّ اللّٰهُ الْكَافِر۪ينَ
Allah'tan başka.' Derler ki: 'Bizim yanımızdan kayboldular. Hayır, biz zaten daha önce bir şeye tapmıyorduk.' İşte Allah inkâr edenleri böyle saptırır.
74
ذٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَۚ
'Bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenip azmanızdan dolayıdır.
75
اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
İçinde sonsuza kadar kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin barınakları ne kadar da kötüdür!
76
فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَاِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذ۪ي نَعِدُهُمْ اَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَاِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Şu halde sen sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Onlara vaadettiklerimizin bir kısmını sana göstersek de senin dünya hayatını sona erdirsek de, sonuçta bize döndürülürler.
77
وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلاً مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِـاِذْنِ اللّٰهِۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ۟
Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan bazılarını sana anlattık bazılarını ise anlatmadık. Allah'ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mucize getirmesi sözkonusu olamaz. Allah'ın emri geldiğinde hak ile hükmedilir ve işte burada, (hakkı) geçersiz kılmaya çalışanlar hüsrana uğrarlar.
78
اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۘ
Allah, kimine binmeniz kiminden de yemeniz için sizin için hayvanları var edendir.
79
وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِـعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَۜ
Sizin için onlarda birtakım yararlar vardır. Onların üzerlerinde gönüllerinizdeki bir ihtiyaca ulaşmanız için (onlara binersiniz). Onların ve gemilerin üzerinde taşınırsınız.
80
وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ۗ فَاَيَّ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُنْكِرُونَ
O, size ayetlerini gösteriyor. Artık Allah'ın hangi ayetlerini inkâr ediyorsunuz?
81
اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْهُمْ وَاَشَدَّ قُوَّةً وَاٰثَاراً فِي الْاَرْضِ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden (sayıca) daha çok, daha kuvvetli ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha üstün idiler. Ama onların kazandıkları kendilerinden bir şeyi savamadı.
82
فَلَمَّا جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ
Peygamberleri onlara açık delillerle geldiklerinde, onlar kendilerinde olan bilgiyle rahatla(yıp böbürlen)diler. (Ama) alaya almakta oldukları şey onları kuşatıverdi.
83
فَلَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَا قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِه۪ مُشْرِك۪ينَ
Zorlu azabımızı gördükleri zaman: 'Yalnız Allah'a iman ettik ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik' dediler.
84
فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ ا۪يمَانُهُمْ لَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَاۜ سُنَّتَ اللّٰهِ الَّت۪ي قَدْ خَلَتْ ف۪ي عِبَادِه۪ۚ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ
Ancak zorlu azabımızı gördükleri zamanki imanları onlara yarar sağlamadı. (Bu) Allah'ın kulları hakkında uygulanagelen sünnetidir. İşte inkâr edenler burada hüsrana uğramışlardır.
85

Sureler

Mealler