Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 99
128. Şayet bir kadın, kocasınıntavır ve davranışlarından, kendisine artık değer vermemeye veya yeterinceilgi göstermeyerek ondan yüz çevirmeyebaşladığını hissederse, taraflardan birinin veya her ikisinin karşılıklı fedakârlıklarlaanlaşıp uzlaşmalarında her ikisine de günah yoktur. Yani kocasının tutum ve davranışlarından rahatsız olan bir kadının şikâyetini dile getirmesi, hakkını araması, kocasıyla oturup bu meseleleri tartışması, –kadına neredeyse hiçbir hak tanımayan, onun erkekten hak talep etmesini bile edepsizlik olarak gören Cahiliye zihniyetinin tam aksine– ayıp ve günah değildir. Erkek açısından da eşinin taleplerini dikkate alması onur kırıcı bir davranış değildir. Tam tersine, her iki tarafın da arzu ve beklentilerini açık yüreklilikle dile getirip ortak bir çözüme ulaşmak için uzlaşmaya çalışmaları en güzelidir.
Çünkükarşılıklı konuşarak belli şartlarda anlaşıp barışmak, öfke ve nefret duygularıyla hareket etmekten yahutgeçimsizliğe düşüp boşanmaktan daha iyidir.
Unutmayın ki, nefisler bencillik, açgözlülük ve cimriliğe yatkın halde yaratılmıştır. Yani Allah insanoğlunu "çıkarlarına sahiplenen", "menfaatlerini koruyan" bir varlık olarak yaratmıştır. Esasında faydalı ve gerekli olan bu duygular, aynı zamanda kişiyi zulüm ve haksızlığa sürükleme potansiyeline de sahiptir. Onun için böyle anlaşmazlık durumlarında her iki taraf karşısındakinin arzu ve beklentilerini de dikkate almalı, realiteyi görerek ortak bir uzlaşma noktası bulmaya çalışmalıdır. Kadın da erkek de kendi beklentilerinden biraz fedakârlıkta bulunabilmelidir.
Ey müminler! Eşlerinize güzellikle davranır ve onları üzmekten, haklarını çiğnemekten sakınırsanız, Allah bunun mükâfatını size mutlaka verecektir. Hiç şüphesiz Allah, yapıp ettiğiniz her şeyden haberdardır.
Kur'an'ın ilk muhatabı olan Arap toplumunda, birden fazla kadınla evlilik oldukça yaygındı. Yüce Allah bir yandan tek eşliliği ideal aile düzeni olarak teşvik edip (Nisa, 4/3, 129) çok eşliliği aşama aşama azaltırken, bir yandan da çok eşliliğe dayalı aile düzenin getirdiği sorunlara acil ve gerçekçi çözümler sunarak buyurdu ki:
129. Ey müminler! Birden fazla kadınla evlendiğiniz takdirde, ne kadar isteseniz de eşleriniz arasında her birine hak ettiği ilgi, sevgi ve şefkati gösterme konusunda tam olarak adaleti sağlayamazsınız. O hâlde, çok eşliliğin omzunuza yükleyeceği külfet ve sorumluluğun bilincinde olun! Önemli bir zorunluluk olmadıkça tek eşliliği tercih edin. Bir zorunluluktan dolayı birden fazla kadınla evlenmiş iseniz, eşleriniz arasında tam olarak adaleti sağlayamasanız bile, hiç değilse bütün ilginizi içlerinden birine yöneltip de diğerini askıda kalmış yani kocası hem var hem yok gibi tamamen ihmal edilmiş bir halde bırakmayın.
Ey müminler! Eğer eşlerinize karşı güzellikle davranır, elinizden geldiğince eksikliklerinizi tamamlamaya, hatalarınızı telafi etmeye çalışarak hal ve hareketinizi düzeltir ve bile bilegünaha girmekten, haksızlık yapmaktan sakınırsanız, Allah ufak tefek kusurlarınızı bağışlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
130. Demek ki karı koca arasında meydana gelebilecek anlaşmazlıklarda hemen boşanma yoluna gidilmemeli, toplumun temel taşı olan ailenin parçalanmaması için her türlü tedbire başvurulmalıdır. Fakateşler arasında sevgi ve huzur kalmamış, evlilik hayatı adeta işkenceye dönüşmüşse, artık bu evliliği zorla devam ettirmenin de bir anlamı yoktur. Zira böyle bir evliliğin devamı daha büyük mahzurlar doğuracaktır. Bu durumda eşler birbirlerini incitmeden, güzellikle evliliği sona erdirip ayrılacak olurlarsa, Allah her ikisine de engin lütuf ve nimetlerinden bahşedecek ve yeni bir aile kurup huzur içinde yaşamaları için fırsat verecektir. Unutmayın ki, Allah lütuf ve merhametiyle sınırsızdır; sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. Her işini hikmet ve adalete göre yapmakta, her konuda doğru ve yerli yerince hüküm vermektedir.
131. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah, sizin ve sahip olduğunuzu zannettiğiniz şeylerin de yaratıcısı ve gerçek sahibidir. Malınız, canınız, aileniz, ruhunuz ve bedeniniz size Allah'ın birer emanetidir. O halde O'nun emanetini O'nun emir ve talimatları doğrultusunda kullanmalısınız.
Bunun içindir ki, hem sizden önce kitap verilen Hristiyan ve Yahudilere ve hem de size, "Allah'tan gelen ilkeler doğrultusunda hayatınıza yön vererek günahın, zulmün ve haksızlığın her çeşidinden titizlikle sakının!" diye emretmişizdir.
Eğer bunca nimetlere karşılık nankörce davranıp O'nun ayetlerini inkâr edecek olursanız, bir kez daha söyleyelim ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü şükür ve övgüye lâyık olandır. Size bunca emir ve talimatları kulluk ve ibadetinize muhtaç olduğu için değil, bilakis sizin bunlara ihtiyacınız olduğu gönderiyor.
132. Evet, şu hakikati tekrar ve tekrar gündeme getirmeli ve tüm ruhunuza, tüm benliğinize nakşetmelisiniz: Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve her konuda emrine uyulacak, sözü dinlenecek güvenilir bir vekil olarak yalnızca Allah yeterlidir.
133. Ey müminler! İşte sizler bu hakikati yaşamak, duymayanlara duyurmak ve bunun gereği olan adalet sistemini yeryüzünde egemen kılmakla görevlisiniz; sakın görevinizi ihmal etmeyin! Ey insanlar; eğer Allah dilerse sizi yok eder ve sizinyerinize, bu görevi hakkıyla yerine getirecek başka toplumlar getirir. Bu nasıl olur demeyin; Allah elbette buna kâdirdir.
134. O halde, sakın ola ki dünyanın gelip geçici nimetlerine heveslenip de Allah yolundaki mücadelenizi terk etmeyin! Kim bu dünyanın nimetlerini istiyorsa, yalnızca Allah'a yönelsin ve O'nun çağrısına kulak versin. Çünkü dünyanın da âhiretin de nimetleri Allah'ın elindedir ve O her şeyi işiten, her şeyi görendir.
İşte bu nimetleri elde etmenin yolu: