Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 92
87. Allah —ki O'ndan başka boyun eğilecek, emrine kayıtsız şartsız itaat edilecek hiçbir otorite, hiçbir ilâh yoktur— gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan Diriliş Günü'nde hepinizi bir araya toplayacak ve yaptıklarınızın hesabını bir bir soracaktır. Bunu bizzat Allah söylüyor; Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?
Peygamber (sav) Medine'ye hicret edip orada İslâm toplumunun çekirdeğini oluşturduktan sonra, Mekke'de ve Arabistan'ın diğer bölgelerinde yaşayan tüm Müslümanların Medine'ye hicret etmeleri konusunda genel bir çağrı yaptı. Ancak gerçekten hicret etmeye güç yetiremeyenler mazur görüldüler (Nisa, 4/97). Müslümanların çoğu bu çağrıya uysalar da, bazıları hicret etme imkânına sahip oldukları halde yurtlarını, akrabalarını, çıkarlarını İslâm'dan daha çok sevdikleri için emre itaat etmediler. Önceden olduğu gibi kabileleriyle birlikte yaşamaya, onların İslâm ve Müslümanlar aleyhinde yaptıkları bütün düşmanca hareketlerde rol almaya devam ettiler. Müslümanlardan bazıları onlara düşman muamelesi yapılması gerektiğini söylerken, bazıları aksini iddia ediyor ve iki taraf arasında sert tartışmalar yaşanıyordu. Bunun üzerine, mümin olduğunu söylediği halde düşman cephesinde yer alan böyle kimselere karşı nasıl tavır takınılması gerektiğini bildiren aşağıdaki ayetler nazil oldu:
88. Ey iman edenler! Allah doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan bu kadar net çizgilerle ayırmışken, neden münafıklar hakkında iki grubaayrılıp yersiz ve kırıcı tartışmalara giriyorsunuz? Nasıl oluyor da, zalimlerin safında yer alan sözde müminler hakkında, "Acaba bunları mümin kardeşlerimiz olarak mı göreceğiz, yoksa onlara kâfir muamelesi mi yapacağız? Bunlardan birini düşman saflarında gördüğümüzde onunla savaşacak mıyız, yoksa onu bırakacak mıyız?" diye tereddüde düşüyorsunuz? Oysa Allah, işledikleri günahlar sebebiyle onları yeniden inkâra döndürerek baş aşağı etmiştir!
Allah'ın sapmış dediği kimselerin hidayet üzere olduklarını mı söylemek istiyorsunuz? Kur'an'ın ölçülerine göre hak yoldan sapmış olanları, nasıl hidayet üzere görebilirsiniz? Bizzat Allah'ın doğru yoldan saptıklarını söylediği bu münafıkları hâlâ mümin kabul edecek, onlara dost ve kardeş muamelesi mi yapacaksınız? Hayır; Allah kimi sapkın olarak nitelemişse, artık onun hidayet üzere sayılması için hiçbir gerekçe, hiçbir yol bulamazsın.
89. Bazılarınızın iyi niyetle Müslüman zannettiği o münafıklar, asıl niyetlerini içlerinde gizliyorlar. Onlar sizin de kendileri gibi İslam'dan dönüp inkâra saplanmanızı ve böylece aynı duruma düşmenizi istiyorlar. O hâlde bunlar, zulüm sistemini ayakta tutan bir tuğla olmaktan vazgeçip Allah uğrunda İslâm diyarına hicret etmedikleri ve müminlerin safında yerlerini almadıkları sürece, onlardan hiçbirisini dost edinmeyin ve yardımına koşulması gereken bir din kardeşi olarak görmeyin!
Şayet bu uyarılara aldırmayıp Peygamber'in hicret emrinden yüz çevirecek olurlarsa, o zaman onları savaş meydanında gördüğünüz yerde diğer düşman askerlerine yaptığınız gibi yakalayıp esir edin, gerekirse öldürün! Ayrıca, onlardan hiçbirini kendinize müttefik, dost ve yardımcı edinmeyin!
90. Ancak aranızda antlaşma bulunan dost ve müttefik bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi halklarıyla savaşmayı içlerine sindiremedikleri için yanınıza gelen vetarafsız kalmak istediklerini söyleyen kimseler bunun dışındadır.
Onlara dostça muamelede bulunun. Düşünün ki, eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de, çevrenizde bunca düşman varken, bir de onlar sizinle savaşırlardı. O hâlde, onlar sizinle savaşmaktan uzak durup size barış ve dostluk elini uzatırlarsa, onlara karşı savaşmakonusunda Allah size hiçbir yetki vermemiştir.
91. Bir de, hem sizden hem de kendi toplumlarından gelecek tehlikelere karşı güvende olmak isteyen; ama ne zaman Müslümanlara karşı savaş, saldırı ve fitneye çağırılsalar, hemen o fitnenin içine dalıveren diğer bazı kimseler de göreceksiniz.
Eğer bunlar sizinle savaşmaktan veya düşmanlarınıza yardım etmekten uzak durmaz, sizinle barışa yanaşmaz ve ellerini fitne fesattan çekmezlerse, onları savaş meydanında gördüğünüz yerde yakalayıp esir edin; gerekirse öldürün! İşte bunlar, kendilerine karşı savaşmanız konusunda size açıkça yetki verdiğimiz kimselerdir.
Bir de, hicret etmeye gücü yetmediği için düşman diyarında yaşamak zorunda kalan Müslümanlar var ki, onlara zarar vermemek için son derece dikkatli olmalısınız: