Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 63
101. Allah'ın âyetleri size okunup dururken, üstelik O'nun Elçisi Muhammed (sav) de nesilden nesile aktarılacak örnek hayatıyla aranızda olduğu hâlde, nasıl olur da kâfirlere özenip inkâra saplanırsınız? Elinizde Allah'ın Kitab'ı ve bu Kitab'ın mükemmel bir açıklayıcısı ve uygulayıcısı olan Peygamber'in Sünnet'i varken, başka kaynaklara yönelip inkâra saplanmanız olacak şey değildir.
İnkâra dönmek istemiyorsanız, yapmanız gereken şudur: Her kim kâfirlere, zalimlere itaatten yüz çevirir ve Allah'a gönülden bağlanarak O'nun yasalarına, hükümlerine bir bütün olarak sımsıkı sarılırsa, işte o, dosdoğru yola erdirilmiş demektir. Kur'ân'ı ve Sünnet'i okuma, anlama ve yaşama gayreti içinde olan müminler her türlü sapma ve yozlaşmadan korunacak, inkâra ve zulme meyletmeksizin dosdoğru yol üzerinde yürümeye devam edecek ve hem dünyada hem âhirette ilâhî lütuf ve nimetlere mazhar olacaklardır. Şu hâlde;
102. Ey iman edenler! Allah'tan hakkıyla sakının! Allah'a, O'nun yüceliğine yaraşır biçimde ve tabii ki gücünüz yettiği ölçüde [43] saygı ve bağlılık gösterin. O'nun hoşnutluğunu kazanmak ve gazabından korunmak için emirlerine uyun, yasakladığı şeylerden sakının! Ve son nefesinize kadar Allah'a kulluk ve itaatten ayrılmayın. Müslüman olarak diriltilip İslâm üzere hesaba çekilmek istiyorsanız İslâm üzere yaşayın ve ancak O'na yürekten boyun eğen Müslümanlar olarak can verin!
103. Hep birlikte Allah'ın ipine, yani göndermiş olduğu Kur'ân'a sımsıkı sarılın; sakın ayrılığa düşüp parçalanmayın! Her biriniz gücünüz yettiğince Kur'an ve onun örnek uygulaması olan Sünnet ile doğrudan irtibata geçerek bu iki kaynağı anlamaya, yaşamaya ve başkalarına tebliğ etmeye gayret edin! Farklı mizaç ve anlayışlardan kaynaklanan farklı bakış açılarını, ihtilafları hoş görün. Temeli Kur'ân ve Sünnet'e dayanan farklı görüşler, sizi asla düşmanlığa ve ayrılığa sürüklemesin.
Allah'ın size bahşetmiş olduğu İslâm, iman ve kardeşlik nimetini hatırlayın: Hani siz İslâm ile tanışmadan önce ırkçılık, kabilecilik, bölgecilik gibi sebeplerle birbirine kan davası güden düşman kabileler ve gruplar idiniz de, Allah kalplerinizi kaynaştırıp birleştirdi ve O'nun nimeti sayesinde hepiniz kardeş oldunuz. Irklarınızın, renklerinizin, dillerinizin ve kültürlerinizin farklılığına rağmen, bir ailenin evlatları gibi birbirini seven, sayan hak ve hukukuna riayet eden uyumlu ve yekpare bir ümmet oldunuz.
Hani siz ateş dolu bir uçurumun tam kenarında parçalanıp yok olmak üzere idiniz de, Allah sizi iman ve İslâm ile şereflendirerek oradan kurtardı.
İşte Allah, öğüt alıp doğru yolu bulasınız diye âyetlerini size böyle açık ve net olarak anlatıyor.
Bunun için, Allah'ın âyetlerini derinlemesine talim etmeli, bir toplum düzeni olarak hayata yansıtmalı ve henüz onunla tanışmamış olan kitlelere, toplumlara duyurmak için çaba harcamalısınız. Fakat düzensiz, başıboş ve dağınık bir toplum bu hedefleri gerçekleştiremez:
104. İçinizden, insanlığı hayra çağıran, Kur'ân'ın ortaya koyduğu ilkeler ve evrensel adalet ölçüleri çerçevesinde iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan ortak bir amaç için bir araya gelmiş düzenli, devamlı, organize bir topluluk bulunsun. İyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve İslâm'ı tebliğ etmek, zaten her Müslüman'ın asli kulluk görevidir. İşte dünyada da âhirette de gerçek anlamda başarı, mutluluk ve kurtuluşa erenler bunlardır.
Eğer bu görevi yerine getirmezseniz, sizden öncekilerin başına gelen felâketler sizin de başınıza gelecektir. O hâlde:
105. Sakın ola ki, kendilerine hakikati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur'ân gibi apaçık belgeler geldikten sonra ayrılığa düşüp dağılan Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmayın! İşte onlara, âhirette büyük bir azap vardır!
106. Bu azap, nice yüzlerin sevinçten ışıl ışıl parlayacağı; nice yüzlerin de utanç ve pişmanlıktan kapkara kesileceği bir günde, yani Hesap Günü'nde gerçekleşecektir. Yüzleri kapkara kesilen o bedbaht kimselere denilecek ki:
"Demek iman ettikten sonra yeniden inkâra saplandınız, öyle mi? O hâlde, inkâr etmenize karşılık korkunç azabı tadın bakalım!"
107. Yüzleri ışıl ışıl parlayanlara gelince, onlar da Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış bir hâlde, O'nun sonsuz lütuf ve rahmetinin tecelli ettiği cennet bahçelerindedirler ve sonsuza dek orada kalacaklardır.
108. Ey Peygamber! İşte bunlar Allah'ın âyetleridir ki, onları sana hak sebebi ile okuyoruz. Biz bu âyetleri sana, hak ve hakikati açıkça ortaya koymak ve hayatın her alanında adaleti, doğruluğu, hakkı, hukuku gerçekleştirmek için gönderiyoruz.Çünkü Allah, her konuda hak ve adaletin gerçekleşmesini ister, âlemlerin özü ve en değerli varlığı olan insanın asla zulme maruz kalmasını, haksızlığa uğratılmasını istemez. Şu hâlde, siz de Allah'ın muradına uygun olarak hakkın hâkim olması için mücadele etmeli, dünyanın gelip geçici menfaatlerini elde etme uğruna zulme meyletmemelisiniz. Unutmayın ki: