Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 62
92. Sevdiğiniz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcamadıkça, asla iyiliğe ulaşamazsınız. Açgözlülük ve cimrilik hastalığından kurtulup da servetinizi, sağlığınızı, canınızı... Allah yolunda feda etmeye hazır olmadığınız sürece, O'nun hoşnutluğuna ve cennetine asla ulaşamaz, gerçek anlamda iyilik erdemlilik sahibi olamazsınız. Öyleyse az çok demeyin, Allah yolunda harcayın.
Unutmayın ki, her ne harcarsanız Allah hepsini bilmektedir ve mükâfatını da mutlaka verecektir.
İsrailoğulları, Tevrat'ta yer alan bütün toplumsal ve hukuki düzenlemelerin kıyamete kadar geçerli evrensel kanunlar olduğunu iddia ediyorlar. Bu yüzden, Tevrat'ta geçici olarak yasaklanmış bazı yiyeceklerin helâl olduğu gerçeğini ortaya koyan Kur'ân'ın, önceki ilâhî şeriatlara aykırı hüküm verdiğini ve böylece ‘kendisinden önceki ilâhî kitapları onayladığı' iddiasıyla çeliştiğini öne sürüyorlar. Oysaki:
93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail [40] lâkabıylada bilinenYakup Peygamber'in tedavi, adak, perhiz ve benzeri kişisel sebeplerle kendisine yasakladığı deve eti, deve sütü gibi bazı yiyecekler dışında bütün temiz ve yararlı yiyecekler İsrailoğulları'na ve onlardan önceki ümmetlere helâl idi. Yakup Peygamber'in tedavi amacıyla kendisine yasakladığı yiyecekler, ondan sonrakiler tarafından genel bir yasak olarak kabul edilmişti. İsrailoğulları'nın bugün hâlâ geçerli sayıp uyguladıkları yasaklar ve düzenlemeler ise, ancak Tevrat gönderildikten sonra, o zamanın toplumsal ve kültürel şartlarına uygun olarak belirlenmiş geçici kanunlardı; kıyamete kadar geçerli evrensel yasaklar değildi. Zaten onlara haram kılınan yiyeceklerin çoğu, isyankârlıklarının cezası olmak üzere haram kılınmıştı. [41] O hâlde İsrailoğulları'nın, Tevrat'taki bazı hukuki-toplumsal kuralları ve sınırlamaları zamanın ve zeminin şartlarına göre yeniden düzenleyen bu son ilâhî mesajı inkâr etmeleri için ellerinde hiçbir delil, hiçbir geçerli mazeret yoktur.
Ey Muhammed! Onlara de ki:
"Eğer Kur'ân'ın helâl kıldığı bu yiyeceklerin Allah tarafından ebediyen haram kılındığını öne sürüyorsanız ve iddianızda gerçekten samimi iseniz, haydi Tevrat'ı getirin de okuyun! Okuyun ki, bu haramların evrensel olduğu iddianızı destekleyecek en küçük bir delilin bile Tevrat'ta bulunmadığını ve Son Elçi'ye imanı emreden Tevrat'a ihanet ettiğinizi herkes görsün! Eğer Tevrat'ı okuyacak olursanız, orada İsrailoğulları'na haram kılınanların çoğunun ancak onları cezalandırmak üzere haram kılındığını, daha önceki ümmetler için ise bu haramların söz konusu olmadığını görürsünüz." [42]
94. Bütün bunlardan sonra, artık her kim Tevrat'ta yer alan yasakların bütün peygamberler ve ümmetleri için de geçerli olan evrensel yasaklar olduğunu iddia ederek Allah adına yalan söyleyecek olursa, işte onlar, bile bile haksızlık ederek ilâhî gazaba müstahak olan zalimlerin ta kendileridir!
95. Ve yine onlara de ki: "Tevrat, İncil ve Kur'ân'da hükmünü bildiren Allah, doğru söylemektedir. Öyleyse, siz de her türlü bâtıl inanç ve günahlardan yüz çevirerek bir tek Allah'a yönelen İbrahim'in dinine uyun! Onun izinden gittiğini iddia eden Yahudi ve Hristiyanların birtakım peygamberleri, azizleri, melekleri yüceltip ilâhlaştırmasına karşılık, o hiçbir zaman Allah'a ortak koşmamış ve Allah'ın hiçbir kitabını veya elçisini yalanlamamıştı."
Öte yandan, Yahudilerin, Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksâ'nın kıble olmaya daha lâyık olduğunu öne sürerek kıblenin değiştirilmesine itiraz etmeleri de anlamsızdır. Zira hatırlayın ki:
96. İnsanlar için toplu ibadet yeri ve kıble olarak kurulan ilk ev, Bekke olarak da bilinen Mekke'deki Beytullah, yani Kâbe'dir. Mescid-i Aksâ'dan çok daha önce yapılan bu mescit, bütün insanlar için barış, huzur, saadet ve bereket kaynağı ve Allah'ın emir ve yasaklarına itaatin bizzat yaşanarak öğrenilmesini sağlayan bir kılavuz, bir yol gösterici olmak üzere Allah'ın emriyle, bizzat İbrahim Peygamber ve oğlu İsmail (as) tarafından inşa edilmiştir. Süleyman Peygamber zamanında inşa edilen ve Yahudilerin asıl ve değişmez kıble olduğunu iddia ettikleriMescid-i Aksâ (Süleyman Mabedi, Kudüs Tapınağı) ise bundan bin küsur yıl sonra yapılmıştır. O hâlde Kâbe, hem zaman önceliğine sahip olması ve hem de bütün semavi din mensuplarının atası ve önderi olan İbrahim Peygamber tarafında yapılmış olması sebebiyle kıble olmaya daha lâyıktır. Vaktiyle ilahi mesajı temsil ve tebliğ etme görevini üstlenen İsrailoğulları'na Mescid-i Aksâ'yı kıble yapan Allah, bu mesajdan yüz çevirdikleri için önderlik görevini onlardan alıp yeni İslâm toplumuna vermiş ve bu değişimin en belirgin işareti olarak kıbleyi Mescid-i Aksâ'dan Kâbe'ye çevirmiştir. O Kâbe'ye ki:
97. Orada, Allah'ın lütuf ve merhametini hatırlatan ve geçmiş peygamberlerin hatıralarını canlandıran nice işaretler, alâmetler ve apaçık deliller vardır. Örneğin, İbrahim'in namaz kılmayı âdet edindiği makamı oradadır. İbrahim'in izinden gittiğinizin işareti olarak, onun sizlere emanet ettiği ve tevhid inancının bir sembolü olan bu makamda siz de namaza durun. Kâbe öyle kutsal ve bereketli bir mekândır ki, tüm Arap Yarımadası'nda vahşet ve anarşi hüküm sürerken, oraya giren kişi her türlü korku ve tehlikeden emin olur, huzur ve güvene kavuşur.
Kâbe'ye varmaya gücü yeten insanların hac veya umre amacıyla orayı ziyaret etmesi, Allah'a karşı mutlaka yerine getirmeleri gereken bir görevdir.
Her kim imkânı olduğu hâlde hac ibadetini terk ederek nankörce davranır yahut bu ibadeti lüzumsuz görerek, küçümseyerek inkâr ederse,yalnızca kendisine zarar vermiş olur. Çünkü Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Sizin Kâbe'yi ziyaret etmenize de ihtiyacı yoktur; O'nun lütuf ve merhametine muhtaç olan asıl sizlersiniz. Kâbe'yi ziyaret ederek olgunlaşmaya, kalben ve ruhen dirilmeye, yücelmeye muhtaç olan da yine sizlersiniz.
98. Şu hâlde, ey Müslüman! Yahudi ve Hristiyanlara de ki:
"Ey Kitap Ehli! Allah yaptığınız her şeye şahit iken, O'nun Son Elçisi aracılığıyla gönderdiği âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?"
99. Ve yine onlara de ki: "Ey Kitap Ehli! Kur'ân'ın ilâhî bir kitap olduğuna bizzat şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah'ın dosdoğru yolunu çarpıtarak Kur'ân'a inananları o yoldan çevirmeye çalışıyorsunuz? Şunu asla unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."
100. Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilmiş olan Yahudi veya Hristiyanlardan herhangi bir grubun sizi inkâra ve günaha sürükleyen emir, istek ve arzularına itaat edecek olursanız, sizi imanınızdan sonra yeniden inkâra döndürürler. Akrabalık, komşuluk, iş ilişkileri gibi konularda kâfirlerin hayat tarzlarına özenmeksizin onlara itaat etmenizde bir sakınca yoktur. Ancak bâtıl dinlerine özenip hayat tarzlarını benimseyerek onlara itaat ederseniz, eninde sonunda sizin de onlar gibi kâfir olmanız kaçınılmazdır.