Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 576
18. Çünkü o, ayetlerimiz kendisine tebliğ edilince, Allah'tan geldiğini çok iyi bildiği bu sözleri önce bir düşündü, onu kabul veya reddettiği takdirde neler kazanıp kaybedeceğini inceden inceye ölçtü biçti.
19. Fakat kahrolası, nasıl bir muhakeme yürüttü, ne biçim ölçüp biçti!
20. Evet, canı çıkası nankör, ne biçim ölçüp biçti!
21. Sonra düşünceli düşünceli etrafına bakındı,
22. Ardından suratını astı, tedirgin ve endişeli bir çehreyle kaşlarını çattı,
23. Ve küstahça kibirlenerek, ayetlerimizden yüz çevirdi:
24. "Bu Kur'an!" dedi, "Nesilden nesle aktarılan göz boyayıcı büyülü bir sözden başka bir şey değildir."
25. "Yani o, sadece bizim gibi fâni bir insan sözüdür."
26. Ben de bu yaptığına karşılık, onu Sekar denilen cehennem ateşine atacağım!
27. Bilir misin, nedir Sekar?
28. Ne hayatta bırakır insanı, ne de ölüme terk eder. Kurbanını bir yakaladı mı, bir daha asla bırakmaz.
29. Öyle bir ateştir ki, derileri yakıp kavurur.
30. Ve bu ateşin başında, tam on dokuz tane güçlü ve acımasız zebani bekler. Neden zebani ve neden 19 derseniz:
31. Biz cehennemde zebani olarak, ancak melekleri görevlendirdik.
Onların sayısını da, sırf inkârcılar için bir imtihan aracı yaptık ki, kendilerine daha önce Kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlar, daha önceki Peygamberlerin bildirdiği hakikati dosdoğru bir şekilde ortaya koyan bu Kitabın Allah'tan geldiğine yürekten inansınlar ve ona zaten iman etmiş olanların inançları daha da güçlensin. Böylece, daha önce Kitap verilmiş olanların ve müminlerin kalplerinde bu konuda zerre kadar kuşkuya yer kalmasın.
Fakat kalplerinde hastalık bulunan ve bu yüzden, bazen mümin, bazen kâfir gibi davranarak şüphe ve tereddüt içinde bocalayan münafıklar ve Kur'an'ı açıkça inkâr eden kâfirler, bu muhteşem ayetlerdeki hikmeti kavrayamadıklarından, "Sizin inandığınız Allah, bu örnekle ne demek istemiş acaba? Eğer cehennemde sadece 19 görevli varsa, hepimiz bir olup onların hakkından geliriz." diyerek sizinle alay edecekler. Ya da 19 rakamına olmadık anlamlar yükleyerek insanları saptırmaya çalışırlar.
İşte böylece Allah, bile bile kötülüğü tercih ederek sapıklıkta kalmak isteyeni saptırır, samimî bir kalple gerçeğe, doğruya yönelmek isteyeni de doğru yola iletir.
Azap melekleri sadece bu kadardır zannetmeyin. Rabb'inin ordularının sayısını ve gücünü, Kendisinden başka hiç kimse bilemez.
Ey insanlar! Size haber verilen bu korkunç cehennem ateşi, ancak insanlık için bir öğüt ve uyarıdır. Bu gerçek ortada iken, nasıl buyruklarıma karşı gelebilirsiniz?
32. Hayır, bütün dünyanın karanlıklara boğulduğu bir çağda, gönülleri aydınlatacak Peygamberlik nurunun doğuşunu simgeleyen Ay'a andolsun,
33. Küfür,şirk ve isyan karanlıklarınınyerini iman ve Kur'an aydınlığına bırakacağını haber verircesine dönüp gitmekte olan geceye,
34. Ve aydınlık bir geleceği müjdeleyerek ışıldamakta olan sabaha yemin olsun ki,
35. Sekar denilen bu cehennem ateşi, zalimleri bekleyen en büyük felâketlerden biridir.
36. Ve insanlığa yöneltilmiş en önemli uyarıdır.
37. İçinizden, gerek hayır yollarında ilerlemek ve gerekse geride kalmak isteyen herkes için bir müjde ve bir uyarıdır.
38. Çünkü her insan, işlediği günahlar yüzünden cehenneme mahkûmdur.
39. Ancak ilâhî rahmeti hak eden iyi insanlar hariç.
40. Zalimler cehenneme yuvarlanırken, onlar cennet bahçelerinde, huzur ve esenlik içinde olacaklar.
41. O zaman Allah, cehennemde azap çekenlerin hâlini müminlere gösterecek. Onlar da cehennemdeki suçlulara hayretle soracaklar:
42. "Sizi Sekar denilen bu çılgın ateşe sürükleyen nedir?"
43. Onlar da şöyle cevap verecekler: "Çünkü biz namaz kılanlardan değildik. Türlü bahanelerle namazı terk ederdik ve hak ile batılın mücadelesinde müminler safında yerimizi almazdık."
44. "Bunun doğal sonucu olarak da, servet yığma tutkusuyla cimrilik eder, yoksulları doyurmazdık. Ekonomik ve toplumsal kulluğa aldırış etmezdik."
45. "Böylece,boş şeylere dalan diğer günahkârlarla birlikte, dünyanın aldatıcı zevk ve sefahatine dalıp giderdik."
46. "Sonunda, yaşadığımız hayat tarzı inancımızı da şekillendirdi. Bu yüzden, biz Hesap Gününü de yalanlardık."
47. "İşte böyle hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp giderken, nihayet ölüm denen gerçek hiç beklemediğimiz bir anda aniden karşımıza çıkıverdi."