Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 574
1. Ey örtüsüne bürünen, iç dünyasına kapanıp kendi kabuğuna çekilen Peygamber! Her türlü ümitsizlik, karamsarlık, yılgınlık duygularını aşarak Rabb'in yolunda mücadele için harekete geçmenin zamanı geldi. İşte bunun ilk adımı olarak:
2. Bir kısmı hariç, geceleyin kalk. Herkesin derin uykuda olduğu gece vakitlerinde kalk ve namaz kılarak, Kur'an okuyarak, ayetler üzerinde tefekkür ederek Rabb'ini an.
3. Yani, gecenin yarısı kadar bir süre, ya da duruma göre bundan biraz daha kısa,
4. Veya biraz daha uzun bir süre kalk ve Kur'an'ı yüreğinde duyumsayarak, anlamı üzerinde düşünerek büyük bir dikkat ve özenle oku.
5. Çünkü Biz sana, taşıdığı değer ve yüklediği sorumluluk bakımından çok ağır bir söz vahyedeceğiz. Sana Kur'an'ı anlama, yaşama, tebliğ etme ve yeryüzüne egemen kılma görevini vereceğiz.
6. Bu görevi başarabilmek için, öncelikle kendi iç dünyanda büyük bir devrim gerçekleştirerek kalben tam bir güvene ulaşman, sarsılmaz bir imana ve derin bir bilince sahip olman gerekiyor. Bunun en güzel yolu da, gecenin dingin vakitlerinde Kur'an'la birlikte olmaktır. Çünkü geceleyin kalkıp Kur'an okumak, gündüz okuyuşuna nazaran daha dokunaklı, insanın iç dünyasında uyandırdığı etki bakımından daha güçlüdür. Söz olarak da daha akılda kalıcı, daha verimli ve daha sağlamdır.
7. Çünkü senin, gündüzleri yapacak çok işin vardır. Geceleyin aldığın talimatları gündüz yerine getirmek üzere Allah'ın ayetlerini kendi şahsında uygulayacak ve insanlara tebliğ edeceksin. Bu uğurda birtakım zorluklarla karşılaşacak, sıkıntılara göğüs gereceksin.
8. O hâlde, her an ve her yerde Rabb'inin ismini an ve seni gaflete sürükleyebilecek her şeyden sıyrılarak tüm ruhun ve tüm benliğinle O'na yönel.
9. O Allah ki, doğunun ve batının Rabb'idir. Bütün zamanların ve mekânların hâkimidir. Doğudaki ve batıdaki, geçmiş ve gelecek tüm ülkelerin, medeniyetlerin ve imparatorlukların gerçek Hükümdarıdır. Bütün doğuş ve batışların, tüm doğan ve batanların sahibidir. O'ndan başka boyun eğilecek, hükmüne kayıtsız şartsız itaat edilecek hiçbir otorite, hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse, sen üzerine düşeni yap ve ötesini Allah'a bırak. O'nun yardım ve himayesine sığın. Güvenilir bir dost ve koruyucu olarak, kendine yalnızca O'nu vekil edin.
10. Hakikati bile bile reddeden o zalimlerle kısır tartışmalara girerek vaktini ve enerjini boşa harcama. Onların inkâr, alay ve hakaret dolu sözlerine sabret. Terbiyesizce davranışlarına karşılık verme. Bir mümine yaraşan onurlu ve efendi tavırla onlardan güzelce uzaklaş. Ve bu çağrıya kulak verecek tertemiz gönüllere ulaşıncaya dek, bıkıp usanmadan tebliğine devam et.
Kurdukları sömürüye dayalı sistemin yıkılacağından, böylece alışageldikleri lüks ve refah dolu yaşantının sona ereceğinden endişe ederek Allah'ın ayetlerini inkâr eden zalimlere gelince:
11. Nimet ve servet içinde yüzdükleri hâlde, bu nimetleri kendilerine bahşeden Yaratıcının mesajını reddeden o inkârcıları Bana bırak. Çünkü onların hakkından bizzat Ben geleceğim! Sen de tebliğ ve uyarının apaçık ve eksiksiz bir şekilde yerine getirileceği ve —dünyada veya âhirette— azap hükmümüzün gerçekleşeceği ana kadar sabret. Bunun için, onlara biraz daha süre tanı. Çünkü onlar, bir müddet daha dünyada nimet ve belâlarla imtihana tâbi tutulacaklar.
12. Bu süre zarfında, diledikleri yolu seçmekte özgürdürler. Fakat şunu iyi bilsinler ki, Bizim katımızda zalimlere ceza vermek için ağır bukağılar, boyunduruk şeklinde kelepçeler ve alevli bir ateş vardır.
13. Ayrıca, zehirli dikenleri olan ve boğaza takılıp kalan bir yiyecek ve daha başka can yakıcı azap var. Bu azap ne zaman mı?
14. Yeryüzünün, üzerindeki dağlarla birlikte sarsılıp parçalanacağı ve hiç yıkılmayacak zannettiğiniz o yüce dağların, etrafa savrulan bir kum yığınına dönüşeceği gün. O gün ilâhî mahkeme kurulacak ve herkese hak ettiği karşılık tam olarak verilecektir. İşte bunun içindir ki:
15. Ey insanlar! Doğrusu Biz size, hakikati tüm açıklığıyla ortaya koyan ve Hesap Günü hakkınızda şahitlik edecek olan Muhammed adında bir Elçi gönderdik. Tıpkı bir zamanlar Firavun'a Musa adında bir Elçi gönderdiğimiz gibi.
16. Fakat Firavun, kendisini kurtuluşa davet eden Elçiye başkaldırdı. Biz de onu korkunç bir azapla kıskıvrak yakaladık ve bütün ordusuyla birlikte denize gömüp helâk ettik.
17. Şu hâlde, ey çağdaş kâfirler! Siz de Firavun gibi inkâr edecek olursanız, çocukları bir anda ak saçlı ihtiyarlara çeviren o dehşetli gün gelip çatınca kendinizi Allah'ın azabından nasıl koruyacaksınız?
18. O günün şiddetinden gökler çatlayıp paramparça olacak ve böylece O'nun yeniden dirilme ve hesaba çekilme sözü gerçekleşecektir.
19. İşte bu mesaj, kıyamet gelip çatmadan önce insanlığa ulaştırılan bir uyarı, bir hatırlatmadır. O hâlde, dünya ve âhirette kurtuluş ve esenliğe ulaşmak isteyen, Rabb'ine varan bir yol tutsun.