Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 57
53. "Ey Rabb'imiz! Bize gönderdiğin bütün kitaplara, bütün vahiylere iman ettik ve senin mesajını bize ileten bu Peygamber'inemrine uyduk. O hâlde, bizi hakikate tanıklık eden şahitlerle birlikte yaz ya Rab!"
54. İsa Peygamber'i engellemenin artık mümkün olamayacağını gören Yahudi din adamları,onu Romalılara öldürtmek için haince bir tuzak kurdular. Allah da, İsa'yı Romalı askerlere ihbar eden hain Yehuda İskariyot'u tıpatıp İsa'ya benzeterek öldürmelerini sağlamak ve Elçisini koruyup kendi katına yükseltmek suretiyle, onların tuzaklarına karşı tuzak kurdu. Hem de hiçbir gücün karşı koyamayacağı ve daima en hayırlı neticeleri olan müthiş bir tuzak... Hiç kuşku yok ki, Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Bu ilahi plan neticesinde, İsa Peygamber'i yakalamak üzere baskın düzenleyen Romalı askerler, onun yerine onu ihbar eden Yehuda İskariyot'u yakalayıp çarmıha gerdiler.
55. Allah o vakit İsa'ya demişti ki: "Ey İsa! Seni o zalimlerin elinden kurtaracağım (Nisa, 4/157-158). Sonra da ruhunla ve bedeninle farklı bir hayat boyutuna alarakseni vefat ettireceğim ve Kıyamet öncesinde Son Peygamber (as)'ın ümmeti olarak yeniden dünyaya göndermek üzere yüce semalara, kendi katıma yükselteceğim."
"Gerek sana bahşedeceğim ilâhî yardım ve gerekse Son Elçi'ye göndereceğim Kur'ân sayesinde, seni inkârcılarınkötülüklerinden ve çirkin iftiralarından koruyup arındıracağım. Böylece senin ne Yahudilerin iddia ettiği gibi bir yalancı ve ne de Hristiyanların iddia ettiği gibi Tanrı veya Tanrı'nın olmadığını, aksine, diğer peygamberler gibi bir peygamber ve seçkin bir kul olduğunu tüm insanlığa bildireceğim."
"Bu hakikatlere böylece iman ederek senin izinden giden gerçek müminleri, ta Diriliş Günü'ne kadar inkârcılardan üstün kılacağım."
"Sonra da hepiniz dönüp benim huzuruma geleceksiniz. İşte o zaman, dünyada iken anlaşmazlığa düştüğünüz her konuda aranızda nihaî hükmü vereceğim."
56. "Nankörlük edipâyetlerimi inkâr edenlere gelince; onları hem bu dünyada hem de âhirette şiddetle cezalandıracağım ve hiç kimse onlara yardım edemeyecek."
57. "İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını tam olarak verecektir.
Doğrusu Allah, zulüm ve haksızlık yapanları sevmez."
58. Ey Muhammed! İşte biz bunları, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan ilâhî âyetler ve hikmetli öğütler olarak sana vahiy yoluyla okuyoruz:
59. Allah'a göre, babasız yaratılmış olması bakımından İsa'nın durumu, hem babasız hem de annesiz yaratılmış olan Âdem'in durumu gibidir: Allah onu topraktan yarattı, sonra ona ‘Ol!' dedi, o da hemen oluverdi. Ey Hristiyanlar! İşte İsa Peygamber de Âdem'in yaratılması gibi Allah'ın "Ol!" emriyle yaratılmış bir kuldur; asla Allah'ın oğlu değildir. İsa babasız yaratıldığı için Allah'ın oğlu olsaydı, anasız ve babasız olarak yaratılan Âdem'in buna daha lâyık olması gerekmez miydi? Oysa Âdem Allah'ın oğlu değil, diğer bütün insanlar gibi bir insan, bir kuldur ki, Hristiyanlar da bunu böyle kabul ederler. O hâlde, İsa Peygamber'den yıllarca sonra ortaya atılan ve kilisenin bir iman esası hâline getirdiği "İsa'nın Allah veya Allah'ın oğlu" iddiası bâtıl bir iddiadır.
60. Gerçek, sizden veya onlardan kaynaklanan kuruntu ve iddialar değil, Rabb'inden gelendir. Ve Rabb'inden sana, hakikatin ta kendisi olan bu Kur'ân gelmiştir. O hâlde, sakın şüpheye kapılanlardan olma!
61. Sana bu Kur'ân aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, artık kim İsa'nın ilâh veya Allah'ın oğlu olduğunu iddia ederek onun hakkında seninle tartışmaya girişirse, onlara de ki:
"O hâlde gelin; hepimiz çocuklarımızı, eşlerimizi ve bütün halkımızı Allah'ın huzurunda şahitliğe çağırarak toplanalım. Sonra hep birlikte Rabb'imize dua edelim de, Allah'ın lânetinin aramızdan yalan söyleyenlerin üzerine olmasını ve yalancıların topyekün helâk edilmesini dileyelim!"
Yukarıdaki âyet, Necran Hristiyanlarından bir heyet ile Peygamber (s) arasında çıkan bir tartışma sonucunda nâzil olmuştur. Allah'ın Elçisi, Kur'ân'ın ortaya koyduğu bunca delilleri inatla reddederek Hz. İsa'nın ilahlığını savunan bu insanlara en son olarak âyette bildirilen teklifi sundu. Fakat onlar, bu işin akıbetinden korkarak lânetleşmeye yanaşmadılar. İslâm'ı kabul etmemekle birlikte, İslâm Devleti'nin egemenliğini tanıyan bir anlaşma imzaladıktan sonra yurtlarına döndüler.