Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 568
1. Allah'ın ayetleriyle alay etmek isteyen küstah bir kâfir, Peygamber'in karşısına geçip onunla alay ederek, mutlaka gerçekleşecek olan azabın bir an önce gelip çatmasını istedi. Kâfirlerin alay ve işkencelerinden bunalarak Allah'ın yardımını isteyen sabırsız bir mümin de, O'nun vadettiği azabın bir an önce gelmesini istedi.
2. İnkârcılar için hazırlanan o azabı ki, yeri ve zamanı geldiğinde, hiç kimse ve hiçbir güç ona engel olamayacaktır.
3. O azap, dilediğini yücelten, dilediğini alçaltan, varlık mertebelerindeki bütün derecelerin ve olgunlaşma basamaklarının sahibi olan Allah tarafından takdir edilmiştir. Allah, plân ve tasarımını asla değiştirmez. Yeri ve zamanı geldiğinde, vaatlerini bir bir gerçekleştirecektir. Bu yüzden müminler, kendilerini olgunluk mertebelerinde yücelten bu gibi bela ve musibetler karşısında sabırla direnmeli, aceleci davranıp ilâhî azabın gelmesini arzu etmemelidirler:
4. Şu evrende görevli bütün melekler ve ölü kalplere hayat bahşeden vahiy meleği Kutsal Ruh Cebrail bile, dünya takvimine göre tam elli bin yıl süren bir günde bütün mertebeleri aşıp O'nun huzuruna yükselirler. O halde ey insan! Meleklerin dahi ancak elli bin yılda ulaşabildiği olgunluk makamlarına, sen hiç sıkıntı çekmeden, uzun süre sabredip direnmeden çabucak ulaşabileceğini mi sanıyorsun?
5. Bunun için, sen aceleci davranma. Rabb'inin vadettiği gün gelinceye kadar, bu yolda başına gelebilecek belâ ve sıkıntılara karşı güzelce sabret.
6. Gerçi inkârcılar onun gerçekleşeceği günü uzak görüyorlar.
7. Biz ise onu çok yakın görüyoruz.
8. O gün kıyamet gelip çatacak ve gökyüzü parçalanıp erimiş kızıl bir madene,
9. Dağlar da darmadağın edilerek atılmış hallaç pamuğuna dönüşecek.
10. Ve herkes kendi canının derdine düşecek. Öyle ki, dost dostun hâlini sormayacak.
35. "Bu yüzden onun, bugün burada ne kendisine yardım edecek bir dostu olacak,"
36. "Ne de karnını doyurabileceği bir yiyeceği. Ancak cehennemliklerin yaralarından fışkıran kan, irin ve kusmuk karışımı bir yiyecek ona takdim edilecek."
37. "Yalnızca günahkârların mecburen yiyeceği iğrenç bir bulamaç!"
38. Hayır, iş sizin zannettiğiniz gibi değil, ey inkârcılar! Gördüğünüz her şeye yemin ederim,
39. Ve göremediğiniz her şeye yemin ederim ki,
40. Bu Kur'an, Cebrail adındaki şerefli bir Elçinin Allah'tan alıp Muhammed'in kalbine indirdiği ilâhî bir kelamdır. Bir insan veya melek sözü değil, doğrudan doğruya Allah'ın sözüdür.
41. Açık yüreklilikle onu okuduğunuzda siz de göreceksiniz ki, o kesinlikle bir şair sözü değildir. Ne kadar az inanıyorsunuz!
42. O bir kâhin sözü de değildir, kulağınıza küpe olması gereken bu hikmetli sözlerden ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
43. BuKur'an, doğrudan doğruya âlemlerin Rabb'i tarafından gönderilmiştir. Muhammed'in kendi sözleri değildir. Öyle ki;
44. Şayet o kendi uydurduğu sözleri Bize yakıştırmaya kalksaydı,
45. Biz derhalonun tüm gücünü ve yeteneklerini elinden alarak onu sağ tarafından yakalar,
46. Sonra da herkese ibret olması için onun can damarını koparıp oracıkta canını alırdık.
47. Ve hiçbiriniz onu elimizden kurtaramazdı. Fakat öyle olmadı. Muhammed, Rabb'inden aldığı mesajı size olduğu gibi ulaştırdı:
48. Doğrusu bu Kur'an,dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek kötülüklerden titizlikle sakınanlar için bir öğüt ve uyarıdır.
49. Bununla birlikte, ey insanlar, aranızda bu mesajı yalanlayan bedbaht kimseler olduğunu ve kıyamete kadar da olacağınıçok iyi biliyoruz.
50. Fakat bu yalanlama ve yüz çevirme,Hesap Günü inkârcılar için onulmaz bir pişmanlık, acı ve üzüntü kaynağıolacaktır.
51. Çünkü bu Kur'an,inananları sonsuz mutluluğa, inkâr edenleri de azaba götüren açık ve kesin bir gerçektir.
52. Öyleyse, ey hak yolunun yolcusu! Sonsuz kudret ve azamet sahibi Rabb'inin ismini hem kalbinle, hem söz ve davranışlarınla anıp yücelterek en içten dua ve yakarışlarla tesbih et!