Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 477
1. Ha, Mîm. Dinle, ey insanoğlu! Hem lafzı hem de manasıyla eşsiz bir mucize olan bu mesaja kulak ver. Senin gayet iyi tanıdığın ve şiirlerinde, yazılarında, hitabelerinde ustalıkla kullandığın şu harflere dikkatlice bak. İlâhî kudret bu basit harfleri nasıl mükemmel bir uyumla yan yana dizdi de, olağanüstü güzelliği karşısında en büyük edebiyat ustalarının, âlimlerin, filozofların secdeye kapandığı; bir tek sûresinin dahî benzerini yapmakta beşeriyetin acze düştüğü eşsiz, mucizevî bir kitap ortaya koydu:
2. İşte Ha, Mîm gibi harflerden oluşan bu muhteşem âyetler, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Allah tarafından gönderilmiştir.
3. Hem öyle bir Kitap ki, önce Kur'an'ın ilk muhatapları olan Araplara, sonra da tüm insanlığa sesleniyor:Hakikati bilmek isteyen akıl ve sağduyu sahibi bir toplum için, âyetleri Arapça okunup rahatlıkla anlaşılan bir metin olarak bölümler hâlinde düzenlenmiş ve tüm açıklığıyla ortaya konmuştur.
Kur'an'ın ilk muhatabı olan Araplar şayet başka bir dili konuşuyor olsalardı, o zaman âyetlerimizi o dilde gönderecektik. Zaten biz her peygamberi kendi halkının diliyle gönderdik ki, onlara mesajımızı açıkça anlatabilsinler (İbrahim, 14/4). Şu hâlde, İslâm davetçileri Kur'an'ı kendi dillerine tercüme ederek Arapça bilmeyen toplumların da bu evrensel mesajı anlamasını sağlamalıdırlar. Çünkü:
4. Bu kitap, iman edip güzel davranışlar gösterenleri dünyada barış, huzur, adalet; âhirette ebedî cennet nimetleriyle müjdelemek ve inkâra saplanıp zulmedenleri her iki âlemde hüsran, zillet ve azap ile uyarmak için gönderilmiştir. Ne var ki, insanların çoğu kibir, bencillik, ihtiras, inatçılık,bağnazlık, önyargı gibi sebeplerle hak ve hakikatten yüz çeviriyorlar. Bu yüzden, kendilerini kurtuluşa iletecek mesaja kulak vermiyor, onu anlayıp idrak edecek tarzda dinlemiyorlar. Samimi bir niyetle hakikat ve fazilet arayışı içinde olmadıkları için, Kur'an'ın hidayetinden nasip alamıyorlar. Pırlanta ile taş arasındaki farkı ayırt edemeyen birisi için pırlanta nasıl bir değer taşımıyorsa, cahiller için de bu kitap bir değer taşımamaktadır:
5. Onlar tavır ve davranışlarıyla âdeta, "Ey Müslüman!" diyorlar, "Bizi çağırdığın hak ve adalet ilkesine dayalı tevhid inancına karşı kalplerimiz kapalı, kulaklarımız sağırdır. Dolayısıyla, seninle bizim aramızda aşılmaz bir engel vardır. Haydi, bize öğüt vermeyi bırak da, şu savurduğun tehditleri gerçekleştirmek için yapacağını yap! Fakat şunu unutma ki, biz de sizi bertaraf etmek için elimizdengeleni yapacağız!"
UYARI
6. Ey Peygamber! Onlara de ki: "Ben ancak sizin gibi fâni bir beşerim. İnsanüstü güçlere sahip bir varlık, bir melek değilim. Dolayısıyla, size bildirilen ilâhî tehditleri gerçekleştirecek güç ve yetkiye de sahip değilim. Benim sizden tek farkım şudur: Bana, ilâhınızın eşi ortağı olmayan, sonsuz kudret ve merhamet sahibi bir tek ilâh olduğu ve yalnızca O'na kulluk etmeniz gerektiği bildiriliyor."
Öyleyse, tüm bâtıl inanç ve ideolojileri terk ederek dosdoğru O'na yönelin ve bugüne kadar işlediğiniz günahlardan dolayı O'ndan bağışlanma dileyin. Hakikat apaçık ortada iken, birtakım sahte ilâhları, efendileri, önderleri Allah'a ortak koşanların vay hâline!
7. Yoksullara, yardıma muhtaç kimselere verilmesi gereken zekâtı vermekten kaçınan ve insanların hesaba çekileceği öte dünyanın varlığına inanmayan o müşriklerin vay hâline!
8. Allah'a ve âhiret gününe iman eden ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı işler yapanlara gelince, onlar için asla bitip tükenmeyecek bir mükâfat, yani âhirette ebedi cennet nimetleri vardır.
İLÂHÎ NÎMETLER ve NANKÖRLER
9. Ey Peygamber! İnkâr edenlere de ki: "Siz şu üzerinde yaşadığınız yerküreyi her biri milyonlarca yıl süren iki günde yaratan Allah'ı mı inkâr ediyorsunuz? Ve O bütün âlemlerin yegâne Sahibi, Efendisi ve Rabb'i olduğu hâlde, birtakım putları ve putlaştırılmış varlıkları, kudret ve egemenliğinde O'na ortak mı koşuyorsunuz? Bu ne büyük nankörlük, ne büyük küstahlıktır!"
10. O Allahki,yeryüzünü yarattıktan sonra üzerine sarsılmaz dağlar yerleştirdi, orayı sayısız nimet ve bereketlerle donattı ve canlıların gıdalarını meydana getiren temel maddeleri, isteyen herkesin eşit olarak faydalanacağı şekilde —önceki iki günle birlikte— toplam dört günde mükemmel bir sistem hâlinde ölçüp düzene koydu.
11. Sonra kudret ve iradesiyle, henüz gaz bulutu hâlinde olan göğe yöneldi. Göğe ve yere, "İkiniz de isteyerek veya istemeyerek gelin vekoyduğum yasalara boyun eğin!" buyurdu. Onlar da, lisanı hâl ile "Başüstüne, emrine gönülden boyun eğdik!" dediler.