Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 467
75. Ve o zaman meleklerin, Allah'ın kudret ve hükümranlık Tahtının etrafında kümelenip Rablerini övgülerle yücelttiklerini göreceksin.
Böylece, bütün insanlar hesaba çekilerek aralarında adaletle hükmedilecek ve son olarak, müminlerin ve meleklerin dilinden yükselen bir dua olarak şöyle denilecek: "Sonsuz hamd ve şükürler olsun, âlemlerin Rabb'i Allah'a!"
1. Ha, Mîm. Dinle, ey insanoğlu! Ha, Mîm gibi senin çok iyi tanıdığın ve ustaca kullandığın basit harflerden oluşan; fakat hem lafzı hem de manasıyla eşsiz birer mucize olan şu âyetlere kulak ver:
2. Bu Kitap, bizzat azîz ve alîm olan Allah tarafından gönderilmiştir. Bu Kur'ân, her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan (azîz) ve her şeyi en mükemmel şekilde bilen (alîm) Allah tarafından gönderilmiştir. O'nun emirleri bir ilme ve hikmete dayanır. O'nun koyduğu kurallarda ve verdiği emirlerde hiçbir yanılgı söz konusu olamaz. Dolayısıyla O'nun yol göstericiliğini reddetmek, insanın kendisini felakete götürmesi demektir. Bununla birlikte, eğer günahlarınızdan tövbe ederseniz, geçmişte işlediğiniz günahlar affedilecektir:
3. Bu kitap, tövbe edilmese bile gerektiğinde bazı günahları bağışlayan, samimi tövbeleri kabul eden; cezası çetin, lütuf ve keremi sınırsız olan Allah tarafındangönderilmiştir. Bu yüzden ümitsizliğe düşmeyin, hayatınızı yeniden değerlendirerek düşünün.
O Allah ki, Kendisinden başka ilâh yoktur. Kulluk ve itaate lâyık olan yalnızca O'dur. Dönüş O'nadır. Eninde sonunda dünya hayatı sona erecek ve hepiniz yaptıklarınızın hesabını vermek üzere O'nun huzuruna getirileceksiniz.
4. Allah'ın ayetleri hakkında, apaçık hakikati inkâr eden nankörlerden başkası tartışmaya girişmez. Gerek göklerde ve yerde, gerekse Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın varlığını, birliğini, sonsuz kudret ve merhametini ortaya koyan nice deliller, işaretler ve âyetler vardır. Fakat inkârcılar, bunca âyetleri görmezlikten gelirler. Bunlar delil olarak kendilerine sunulduğu zaman da, hakikat karşısında inatla direnir, anlamsız bir tartışmaya girerek Allah'ın âyetlerini bile bile reddederler.
Fakat ey Peygamber, onların yeryüzündelüks ve refah içinde gezip dolaşıyor olmaları, ilâhî adalet konusunda seni yanıltmasın. Sanma ki Allah onlardan razıdır ve yaptıkları kötülükleri cezasız bırakacaktır. İmtihan hikmeti gereğince Allah, kâfirleri ve zalimleri hemen helak etmez, tövbe edip hakka dönmeleri için onlara mühlet verir. Fakat verdiği mühlet sona erdiği anda, onları şiddetli bir azap ile yakalayıverir. İnsanlık tarihi, bunun en açık delili ve şahididir:
5. Onlardan önce Nuh kavmi ve daha sonraki inkârcı toplumlar da âyetlerimi ve elçilerimi yalanlamışlardı. Şöyle ki:
Her toplum, kendilerine gönderilen Peygamberi veya davetçiyi yakalayıp ortadan kaldırmaya yeltenmiş, bâtıl yollarla hakikati çürütüp geçersiz kılmak için onlara karşı mücadele etmişlerdi. İnkârcılar, hak ve hakikati açıkça ortaya koyan delilleri çürütüp geçersiz kılmak amacıyla, İslâm davetçilerine karşı çirkin komplolarla, yanıltıcı delillerle, yalan ve iftiralarla karşı koymuşlardı.
Fakat sonunda, onları korkunç bir azapla yakalayıvermiştim. İşte o zaman benim cezalandırmam nasılmış, gördüler.
6. Ve böylece Rabb'inin, hakikati bile bile inkâr edenlerin cehennemlik olduğuna dair hükmü gerçekleşmiş oldu.
O hâlde, ey müminler! İnkârcıların baskı ve eziyetleri karşısındaki çaresizliğinizden dolayı üzülmeyin. Onların sizi alaya alıp aşağılamasına aldırmayın. Sizin Allah katındaki makamınız o derece yüksektir ki:
7. Allah'ın kâinat üzerindeki kudret ve egemenliğinin sembolü olan Arş'ı yüklenen büyük melekler ve Arşın çevresindeki seçkin melekler, Rablerini daima övgüyle anarak hamd ile tesbih ederler. Allah katında müstesna bir makama sahip olan Kerûbiyyûn adındaki bu melekler, tıpkı müminler gibi Allah'a iman ederler ve yeryüzündeki din kardeşleri olan müminler için Allah'a şöyle yalvararak bağışlanma dilerler:
"Ey Rabb'imiz! Senin sonsuz rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Günahlarından tövbe edip Senin gönderdiğin Peygamberlerin yolunu izleyen şu müminleri bağışla; onları cehennem azabından koru yaRab!"