Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 464
48. Dünya hayatında işlemiş oldukları bütün kötülükler gözlerinin önüne konulacak ve alay edip durdukları âhiret, hesap, cehennem gibi gerçekler onları çepeçevre kuşatacaktır. Yaptıkları tüm kötülüklerin, işledikleri bütün günahların kötü sonuçları ortaya çıkacak, inkârcılık ve zulmün acı meyvesini o gün tatmış olacaklar. Hâl böyleyken:
49. İnsanın başına bir bela veya sıkıntı geldiği zaman, zayıflığını ve acizliğini hissederek bize içtenlikle yalvarıp yakarmaya başlar. Fakat bu sıkıntı dönemi bitip bolluk ve rahat dönemi başlayınca, dar gününde söylediklerini unutur:
Fakat bu sıkıntının ardından ona katımızdan bir nimet tattırdığımızda, "Bu servet bana üstün yeteneklerim ve engin bilgim sayesinde verilmiştir. Eğer bu nimetlere lâyık olmasaydım, Allah bunları bana vermezdi." der.
Hayır; aslında bu nimetler bir imtihandır. Allah nimet verirken de bu nimetleri geri alırken de kullarını imtihan etmektedir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
50. Gerçek şu ki, onlardan önceki dönemlerde yaşamış olan inkârcı milletler de aynı şeyi söylemişlerdi. Fakat kazandıkları güç, servet ve saltanat, onları ilâhî azaptan kurtaramamıştı.
51. Böylece işledikleri kötülükler, korkunç bir azap hâlinde başlarına çöküvermişti.
Bugünkü insanlardan zulüm ve haksızlık yapanlara da aynı ceza verilecek ve işledikleri kötülükler, dünyadatoplumsal felaketler, âhirette ise cehennem azabı olarak dönüp başlarına çökecektir.
Ve onlar, Allah'ın koyduğu yasaların işleyişine, ilâhî adaletin gerçekleşmesine asla engel olamayacaklardır.
52. Peki onlar, Allah'ın dilediğine bol bol nimetler bahşederek rızkı yaydığını ve dilediğine azar azar, belli bir ölçü ile vererek kıstığını bilmiyorlar mı? Verenin de alanın da gerçekte Allah olduğunu, bu yüzden, sahip olduğu servet ve zenginlikten dolayı hiç kimsenin kibirlenmeye, başkalarına karşı üstünlük taslamaya hakkı olmadığını idrak edemiyorlar mı? Allah'ın rızık vermesinin de rızkı kısmasının da bir imtihan konusu olduğunu, bol rızık verilenlerin şükredip muhtaçlara yardım etmek suretiyle, az rızık verilenlerin de sabretmek suretiyle bu imtihanı kazanabileceğini düşünmüyorlar mı?
Hiç kuşkusuz bunda, inanmaya gönlü olan bir toplum için nice ibret dersleri, nice deliller vardır.
Ancak bütün bunlara rağmen, zulüm ve inkâra sapan kimselerin tövbe edip kurtulma imkânları hâlâ vardır:
53. Ey İslâm davetçisi! İnsanlığın kurtuluş müjdesi olan şu ilâhî fermanı duyurmak üzere de ki: "Ey insanlar! Bakın Rabb'imiz ne buyuruyor: "Ey kendilerine yazık eden günahkâr kullarım, sakın Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! "Şu işlediğim günahlardan sonra artık Allah asla beni affetmez. Bundan sonra benim için hiçbir ümit kapısı kalmamıştır." diyerek ümitsizliğe düşmeyin. Unutmayın ki, kim olursa olsun ve ne kadar büyük günah işlemiş olursa olsun, pişman oluptövbe edildiği takdirde, Allah bütün günahları bağışlar. Gereğince tövbe edildiği takdirde, Allah'ın bağışlamayacağı hiçbir günah yoktur. Çünkü O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
54. Öyleyse, zulüm ve haksızlıklara bir son vererek tüm kalbinizle Rabb'inize yönelin ve yarın mahşerde azapla yüzyüze gelmeden önce, bugünden aklınızı başınıza alın ve tam bir teslimiyetle O'na boyun eğin. Aksi hâlde, dünyada da âhirette de size hiç kimse yardım edemeyecektir.
55. Tövbe edip hakka yönelmek için daha ne bekliyorsunuz? Hiç farkında olmadığınız bir anda azap aniden gelip tepenize çökmeden önce, size Rabb'iniz tarafından gönderilen sözlerin en güzeline, en son ve en mükemmel ilâhî kitap olan bu Kur'ân'a iman edin, onun bütün emir ve yasaklarına uyun! Gecenin veya gündüzün herhangi bir saniyesinde iş işten geçmeden, kapılar kapanmadan Rabb'inize yönelin!
56. Ey insanlar! Sizi böyle açık ve net olarak uyarıyoruz ki, hiç kimse Hesap Günü yargı önüne çıkarılınca, "Eyvah, Allah'a karşı işlediğim günahlardan dolayı yazıklar olsun bana! Meğer ben ne büyük hakikatleri alaya alıyormuşum da haberim yokmuş!" demesin.