Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 462
32. Allah'a karşı yalan sözler uyduran ve O'nun mesajı tüm açıklığıyla kendisine ulaştığı hâlde doğruyu, gerçeği bile bile inkâr eden kimseden daha zalim kim olabilir? Bu nankörler için, ancak şu söylenir: Cehennemde kâfirler için yer mi yok?
33. Doğruluğun, adaletin ta kendisi olan bu Kur'an'ı sürekli gündeme getiren ve tüm kalbiyle onu benimseyip destekleyen kimselere gelince, işte dünyada günah ve kötülüklerden, âhirette de zillet, perişanlık ve azaptan korunanlar yalnızca bunlardır.
34. Bu dünyada çetin bir sınavdan geçen bu insanlara, Rableri katındaki cennette diledikleri her şey verilecektir. İşte güzel davrananların mükâfatı budur. Şöyle ki:
35. Allah, böyle fedakâr müminlerden oluşan bir toplumu daima iyiliğe, güzelliğe yönlendirecek, böylece bireysel ve toplumsal hayatlarında her türlü zulmü, haksızlığı, kötülüğü yok ederek onların Kur'an'la tanışmadan önce işlemiş oldukları en büyük suçları bile silecek ve âhirette kendilerini, yaptıkları iyiliklerin en güzeliyle ödüllendirecektir.
36. Evet; sonsuz kudret, merhamet ve adalet sahibi olan Allah, kuluna dost ve yardımcı olarak yetmez mi? Elbette yeter! O hâlde, kulluk makamına yükselen ve bu şerefli makamın hakkını veren mümini kim korkutabilir? Allah onunla beraber olduktan sonra, hangi güç onu davasından çevirebilir?Rızık verme konusunda kuluna Allah kâfidir de hüküm koymada, yasa belirlemede kâfi değil midir? Sonsuz ilim sahibi olan Allah'ın kitabı sizin için yeterlidir, bir başkasına ihtiyacınız yoktur. Örnek şahsiyet olarak O'nun Peygamberi size yeterlidir, bir başkasına ihtiyacınız yoktur. Hakîm olarak Allah'ın âyetleri size yeterlidir başka yerlerde hikmet aramaya, başkalarının bilgisiyle bilgilenmeye ihtiyacınız yoktur. Rızık verici olarak, rızkın tüm sebeplerinin yaratıcısı olarak Allah size yeter, başka rızık vericilere ihtiyacınız yoktur. Azîz olarak Allah size yeter, izzeti ve şeref sadece O'na kulluktadır, başka hiçbir yerde izzet ve şeref yoktur.
Ey Müslüman! Hâl böyleyken, o müşrikler seni O'ndan başka otorite kabul ederek boyun eğdikleri düzmece ilâhlarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Güya bu sözde ilahları kızdırırsan, gazaplarından kurtulamazmışsın. Onlar Allah'tan başkalarını dinlemenizi, Allah'tan başkalarına itaat etmenizi, başkalarının yasalarını uygulamanızı ve Allah'tan başkalarına saygılı olup onlardan korkmanız gerektiğini söylüyorlar. Ne büyük bir gaflet, ne derin bir sapıklık! Gerçek şu ki, Allah kimi günahları sebebiyle saptırmışsa, kimin yoluna ‘bu dalalettir, sapıklıktır, bu yol cehenneme götürür' demişse hiç kimse ve hiçbir güç doğru yola iletemez.
37. Yine Allah, kimi iyilikleri sayesinde doğru yola iletirse, kimin yoluna da ‘bu hidayettir, bu yol cennete götürür' demişse onu da hiç kimse saptıramaz. Koruyucusu Allah, rehberi Allah olan bir mümini yolundan kim saptırabilir? Allah iman eden kulunu dünyada ve âhirette başarıya, kurtuluşa iletmez mi? Zulüm ve haksızlık edenleri zillet ve azaba mahkûm etmez mi? Öyle ya, Allah, mazlum ve çaresiz kulları adına intikam alan mutlak kudret ve otorite sahibi değil midir? Elbette öyledir! Aslında bunu inkâr edenler de pekâlâ bilirler:
38. Şayet onlara, "Gökleri ve yeri yoktan var eden kimdir?" diye soracak olsan, hiç tereddüt etmeden "Allah'tır!" diyecekler. Zira hiçbir akıl, göklerin ve yerin yaratılışını üstün bir iradenin, mükemmel bir tasarıcının varlığına bağlamadan açıklayamaz.
Ey Müslüman! Sen de onlara de ki: "O hâlde, Allah'ın yanısıra kendilerinekulluk ve itaate çağırdığınız varlıkları bir düşünsenize! Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah bana bir sıkıntı vermek istese, acaba onlar O'nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut Rabb'im bana bir lütufta bulunmak istese, onlar O'nun rahmetine engel olabilirler mi? Bu gerçek kesinleştikten sonra Allah'a çağıran davetçinin, kendisinden korkacağı ne olabilir? Hangi korku, hangi umut veya beklenti onu yolundan alıkoyabilir?"
Bütün bunlara rağmen, yine de inkârda diretirlerse, de ki: "Allah bana yeter! Gerçek anlamda tevekkül edenler, hep O'na dayanıp güvenirler." O hâlde, dünyada güçlü olmak isteyen Allah'a tevekkül etsin, zengin olmak isteyen elindekilere değil, Allah'ın yanında olanlara güvensin, izzet ve şeref sahibi olmak isteyen de Allah'tan korksun.
39. Ey İslâm davetçisi! Baskı ve işkencelerle gözünü korkutup seni yıldırmaya çalışan kavmine de ki: "Ey halkım! Ben Allah'a güvendim, sırtımı o yüce kudrete dayadım; sizden asla korkmuyorum! Haydi, Allah'ın nurunu söndürmek için elinizden geleni yapın bakalım! Belirlediğiniz statüko içinde, şeytan yasaları çerçevesinde elinizden ne geliyorsa onu geriye koymayın. Fakat hiç kuşkunuz olmasın, ben de sapmadan, korkmadan ve sarsılmadan yoluma devam edecek; hak ve hakikati tüm insanlığa duyurmak için elimden geleni yapacağım! Artık mesele aydınlanmış, yol belli olmuştur. Tartışmaya veya bahane aramaya gerekçe kalmamıştır. Zaten yakında siz de anlayacaksınız:
40. Kimin bu dünyada alçaltıcı azaba uğrayacağını, âhirette ise sonsuz azaba mahkûm edileceğini yakında bizzat göreceksiniz!"