Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 402
46. Kitap sahipleri olarak bilinen Yahudi ve Hristiyanlar ile dinî konuları tartışırken, kaba ve kırıcı davranmayın. Gönül inciten, insanı rencide eden tavır ve davranışlardan uzak durun. Onlarla tatlı bir üslupla, en güzel şekilde tartışın. Fakat içlerinden açıkça zalimlik edenler başka. Çünkü böyleleri, hiçbir mantıklı gerekçeye dayanmadan hakikati inatla reddeder, sizi zorbalıkla sindirmeye çalışırlar. Hoşgörülü olacağız derken, zalimler karşısında ezik ve onursuz bir duruma düşmeyin. Onlara hak dinin kaynağının bir olduğunu, hatırlatarak deyin ki: "Bakın, biz hem bize gönderilen Kur'an-ı Kerime, hem de size gönderilen Tevrat, Zebur ve İncil'e —sonradan eklediğiniz veya değiştirdiğiniz kısımlar hariç— inanırız. Aslında bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da aynı ilâhtır. Biz, yalnızca O'na boyun eğen müminleriz!"
47. Ey Muhammed! Daha önceki elçilerimize indirdiğimiz gibi, işte böylece sana da bu son ilâhî Kitabı indirdik. Bunun içindir ki, kendilerine daha önce kitap verilmiş olan dürüst ve insaflı Yahudi ve Hristiyanlar, doğal olarak bu Kur'an'a da inanırlar. Şu Mekkeli putperest insanlar arasından da ona inananlar var. Zaten Bizim ayetlerimizi, aklını ve gönlünü günah kirleriyle karartmış nankörlerden başkası inkâr etmez. Senin hak Peygamber olduğun o kadar açıktır ki:
48. Bu Kur'an sana vahyedilmeden önce, sen herhangi bir kitap okuyor veya kendin böyle şeyler yazıyor değildin. Bu güne kadar içlerinde yaşadığın Mekke halkı, senin okuyup yazmadığını, hele din, felsefe, tarih, edebiyat gibi konularla uzaktan yakından ilgilenmediğini biliyordu. Eğer öyle olsaydı, Kur'an mesajını iptal etmeye, çürütmeye çalışan batıl peşinde koşan inkârcılar, "Sen bunları öncekilerin kitaplarından öğrendin." diyerek Peygamberliğin hakkında şüpheye düşebilirlerdi.
49. Hayır, artık hiç kimse Kur'an hakkında şüpheye kapılmakta mazur görülemez. Bu mesaj, doğrudan Allah katından gelen ve kendilerine ilim verilen müminlerin gönüllerinde taht kuran apaçık ve anlaşılır ayetlerden ibarettir. Bizim ayetlerimizi, kibirli, inatçı ve bencil zalimlerden başkası inkâr etmez.
50. O zalimler ki, "Madem Muhammed Allah'ın elçisi olduğunu iddia ediyor, o hâlde, bunun ispatlanması için Rabb'inden ona mucizeler gönderilmeli değil miydi?" dediler. Onlara de ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır ve onu dilediği zaman gönderme kudret ve yetkisi yalnızca O'nun elindedir. Ben ise, sadece açık ve net olarak gerçekleri dile getiren bir uyarıcıyım."
Eğer mucize taleplerinde gerçekten samimî iseler;
51. Kendilerine gece gündüz okunup duran ve her ayeti başlı başına birer mucize olan bu Kitabı sana göndermemiz onlara mucize olarak yetmiyor mu? Hiç kuşkusuz bunda, inanmaya gönlü olan insanlar için rahmet ve şefkatimizin en açık bir tecellisi ve kulaklara küpe olması gereken bir öğüt vardır.
52. Ey Müslüman! Kur'an gibi apaçık mucizeye rağmen yine de inkârda diretecek olurlarsa, onlara de ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter! Çünkü O, göklerde ve yerde olan her şeyi en mükemmel şekilde bilir. İlâhî kaynaklı olmayan ve hiçbir geçerli bilgi ve belgeye dayanmayan, yani batıla inanan ve Allah'ın ayetlerini inkâr eden kimseler var ya, işte onlar gerçek anlamda kayba uğrayanlardır." Hâl böyleyken: