Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 39
238. Ey iman edenler! Namazları ve özellikle de orta namazı titizlikle muhafaza edin; yürekten bir saygı ve bağlılıkla Allah'ın huzurunda kıyama durun. Dinin direği olan namazları, her türlü aşınmaya, yıpranmaya, gevşemeye karşı titizlikle koruyun. Namazı mekanik hareketlere dönüştürmeden, okuduklarınızı anlayıp özümsemeye çalışarak, vaktinde ve gereği gibi kılın. Özellikle de, iş hayatının insanı en çok meşgul ettiği, namazın geciktirilmesine, çabucak kılınıp geçiştirilmesine ve hatta terk edilmesine sebep olan vakitlerdeki namazlara, örneğin, ikindi namazına gereken dikkat ve özeni mutlaka gösterin. Daha da önemlisi, namazınızın, ibadetin bütün güzelliklerini içinde barındıran, bireyi ve toplumu her türlü aşırılıktan, kötülükten uzak tutan bir namaz olmasına gayret edin. Sizi üstün ahlâkî meziyetlerle donatarak orta yolu izleyen dengeli, ölçülü, uyumlu, âdil ve iyiliksever bir ümmet konumuna yükseltecek olan bu namazları derin bir bilinç ve duyarlıkla kılarak muhafaza edin.
239. Ama eğer düşman, yırtıcı hayvan, doğal afet ve benzeri önemli bir tehlikeden korkar da durup namaz kılacak imkânı bulamazsanız, o zaman yürüyerek veya binek üzerinde, yani durum neyi gerektiriyorsa, gücünüz yettiği kadarıyla namazınızı kılın (Nisâ, 4/102). Ancak bariz ölüm tehlikesi, düşmanla göğüs göğse çarpışma gibi daha acil ve tehlikeli durumlarda namazı kazaya bırakabilirsiniz. Bu gibi tehlikeli durumlardan kurtulup güvene kavuştuğunuz zaman, Allah size daha önce bilmediklerinizi nasıl öğrettiyse, siz de namazı güzelce kılarak ve O'nun âyetlerini sürekli gündemde tutarak O'nu öylece anın.
240. İçinizden, geride hanımlarını bırakarak öleceklerini düşünenler, eşlerinin koca evinden çıkarılmaya ihtiyaç duymaksızın bir yıl boyunca geçimlerini sağlayacak kadar nafakayı vasiyet etsinler. Gerçi bu kadınların, sözü edilen bir yıl zarfında kendi arzularıyla kocalarının evini terk ederek kendileri hakkında hukuk ve ahlâk kurallarına uygun işler yapmalarından —mesela evlenmelerinden— dolayı size bir günah yoktur. Çünkü kocasının evinde kalmak kadının görevi değil hakkıdır ve kadın hakkını kullanıp kullanmamakta özgürdür.
Bu hükümleri iyi belleyin ve harfiyen uygulayın. Unutmayın ki, bunları size emreden Allah azizdir, hakîmdir. Sonsuz izzet ve kudret sahibidir, gücüne asla karşı konulamaz. Bununla birlikte, hikmet ve adalet sahibidir de. Yaptığını hikmetle, yerli yerince ve en sağlam biçimde yapar. Daima en güzel, en doğru ve en faydalı hükmü verir.
Daha sonra inen ve kadına, ölen kocasının mirasından belli bir pay verilmesini öngören miras âyetlerinin, bu vasiyet zorunluluğunu kaldırdığı zannedilmemelidir. Çünkü miras ayrı bir hak, nafaka ayrı bir haktır. O hâlde koca, kendi ölümünden sonra hanımının bu hakkını garantiye almak üzere vasiyette bulunmak zorundadır. Vasiyet etmemiş olsa bile, hâkim onun mirasından nafakayı alıp kadına vermelidir. Nitekim:
241. Boşanmış kadınların, adalet ölçülerine uygun biçimde kocalarından nafaka alma hakları vardır. İslâmî ölçülere göre meşru ve yetkili sayılan bir hâkim, eşlerin durumunu ve içinde bulundukları toplumsal şartları göz önüne alarak nafakanın süresini ve miktarını belirler. Kadın, bu süre dolmadan evlenecek olursa nafaka sona erer. Yeme içme, giyinme, barınma gibi ihtiyaçlardan ibaret olan bu hakkı ödemek ve ödenmesini sağlamak, haksızlıktan sakınanların boynunun borcudur.
242. İşte Allah, düşünüp ibret alabilesiniz diye âyetlerini size böyle açıklıyor.
Aile hayatınızı düzenleyen hükümlerden sonra, gelelim toplumsal hayatınızı düzenleyen hükümlerin açıklanmasına:
İlâhî yasalara göre, büyük tehlikeler karşısında ölüm korkusuyla paniğe kapılarak mücadeleden kaçan toplumlar, çok daha büyük zararlara uğrar, hatta yok olup giderler. Bu gerçeği daha iyi anlamak için, İsrailoğulları'nın geçmişte yaşadığı şu çarpıcı örneğe kulak verin:
243. Binlerce kişi oldukları hâlde, düşman orduları karşısında paniğe kapılıp ölüm korkusuyla yurtlarını terk eden Yahudilerin ibret verici hâline bir baksana! Bu yüzden Allah, hayatın ve ölümün yalnızca kendi elinde olduğunu, dolayısıyla, ölüm korkusuyla görevi terk edenlerin, korktuklarından çok daha büyük felaketlerle yüz yüze geleceklerini göstermek üzere, onlara "Ölün!" dedi, ölümlerinden sonra da onları yeniden diriltti. İnsanlık tarihi, ölümden korkarak vatanlarını savunmaktan ve Allah'ın emrini yerine getirmekten kaçınan, sürü sürü yurtlarını terk ederek kısa zamanda dağılıp perişan olan; fakat ölümcül tehlikeler karşısında sebat ve kahramanlık gösterip direndikleri, canlarını ve korunması gereken diğer değerleri savundukları zaman Allah'ın izniyle yeniden hayat bulan nice milletlerin örnekleriyle doludur. Demek ki, Allah'ın hükmünden kaçılmaz ve hiç bir zaman O'ndan ümit de kesilmez. Allah'ın hükmünden kurtulmak için ne ölümden kaçmak ne de ölüme koşmak akıl işi değildir.
Doğrusu Allah, insanlara karşı sonsuz lütuf sahibidir. Böyle çarelerin tükendiği, artık yaşama imkânının kalmadığı zannedilen anlarda bile yeniden hayat verir. Ne var ki, insanların çoğu, bunca nimetleri kendilerine bahşeden Rablerine gereğince şükretmezler.
Nitekim şehit olma arzusuyla savaşan Müslümanlar, sayıca ve silahça kendilerinden daha üstün olan, fakat şehadet bilincine sahip olmadıkları için can derdine düşen, sırf ölmemek için savaşan nice orduları bozguna uğratmışlardır. O hâlde ey inananlar, belâlara uğrayıp darmadağın olmak istemiyorsanız ölümden korkmayın, aksine:
244. Allah yolunda malınızla, canınızla savaşın. Yaşama sevgisi ve ölüm korkusu, sizi Allah yolunda savaşmaktan, küfre ve zulme karşı mücadele etmekten alıkoymasın. Şunu iyi bilin ki, ölüm de hayat da Allah'ın elindedir ve Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
245. Kim Allah'a güzelce bir borç vermek ister ki, Allah da bu borcu ona kat kat fazlasıyla geri ödesin? Her kim ihlas ve samimiyetle malını, canını ve sahip olduğu nimetleri Allah yolunda feda ederse, Allah bunu kendisine verilmiş mukaddes bir borç kabul edecek ve bu fedakârlığı yapan kulunu, sonsuz cennet nimetleri ve hoşnutluğu ile ödüllendirecektir.
"Allah yolunda harcama yaparsak malımız azalır, fakir düşeriz" diye düşünmeyin. Unutmayın ki, kullarından dilediğinin rızkını kısan da, açan da yalnızca Allah'tır. Ayrıca hepiniz O'na döndürülecek ve yapıp ettiklerinizin hesabını mutlaka vereceksiniz.