Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 378
14. Ve bunların birer ilâhî mucize olduğunu pekâlâ bildikleri hâlde, zulüm ve kibirleri yüzünden hepsini inatla inkâr ettiler. Şimdi insanlık tarihini bir gözden geçir de bak bakalım, yeryüzünde fesat çıkaran bozguncuların sonu nice olmuş.
Zalimleri bekleyen acı akıbete dikkat çekildikten sonra, gelelim müminlere müjdelenen ilâhî nimetlere:
15. Hiç kuşkusuz biz Davud'a ve oğlu Süleyman'a derin bir kavrayış, üstün bir yetenek, engin bir bilgi ve hikmet verdik. Onların her ikisi de, "Bizleri inanan kullarından birçoğuna üstün kılan Allah'a hamd olsun!" diye dua ederlerdi.
16. Süleyman, babasının ölümünün ardından onunyolunu izleyerek Davud'un mirasçısı oldu. Kendisineöyle muhteşem bir güç verilmişti ki, "Ey insanlar!" diyordu, "Bize kuşların dili ve diğer bütün varlıklarla iletişim kurma tekniği öğretildi ve her konuda bilgi, beceri ve imkânlar verildi bize. Doğrusu bu, Allah tarafından bahşedilmiş apaçık bir lütuftur.
17. Ve günlerden bir gün, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu Süleyman'ın huzurunda toplanmış ve Allah yolunda cihat etmek üzere düzenli gruplar hâlinde yola koyulmuşlardı.
18. Derken, Karınca Vadisine geldiklerinde, yuvanın disiplin ve düzeninden sorumlu bir karınca "Ey karıncalar!" diye seslendi, "Derhal yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve askerleri farkında olmayarak sizi çiğnemesinler!"
19. Süleyman, karıncanın bu sözünüişitince Allah'ın kudret ve merhametini gözler önüne seren bu hayret verici manzara karşısında hayranlıkla gülümsedi ve Allah'ın kendisine verdiği bunca nimetleri düşünerek "Ey Rabb'im!" diye yalvardı, "Gönlüme öyle duygular ilham et ki, bana ve ana babama bahşettiğin nimetler için sana şükreden bir kul olayım ve daima senin hoşnut olacağın güzel ve yararlı işler yapayım. Ey Rabb'im, sonsuz lütuf ve rahmetin sayesinde beni tertemiz kullarının arasına kat."
20. Sonra ordusundaki kuşları teftiş ederken, ibibik (çavuşkuşu) cinsinden olan Hüdhüd adlı özel yeteneklere sahip bir kuşun yerinde olmadığını gördü. Bunun üzerine, "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum, yoksa görevini terk edip kayıplara mı karıştı?" dedi. Ordu içinde disiplini bozacak bu tür sorumsuzlukların ne büyük felâketlere mal olabileceğini gayet iyi bildiğinden, işin ciddiyet ve önemini göstermek üzere şöyle dedi:
21. "Bu konuda bana geçerli bir mazeret göstermediği takdirde, onu ya şiddetli bir şekilde cezalandıracağım, ya da derhal boynunu uçuracağım."
22. Fakat çok geçmeden Hüdhüd ansızın çıkageldi ve "Ey Süleyman!" dedi, "Ben uzak diyarlara gittim. Araştırmalarım sonucunda, senin bile henüz bilmediğin bazı şeyler öğrendim ve Yemen'deki Sebe Krallığı hakkında sana kesinlikle doğru bir haber getirdim."