Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 363
33. O inkârcılar, bâtıl iddialarını ispatlamak amacıyla sana ne zaman bir misal getirseler, biz mutlaka o meselenin içyüzünü ifade eden gerçeği ve yapılması gereken en güzel açıklamayı ortaya koyuyoruz. İnkârcıların öne sürdükleri bütün itirazlar, ortaya attıkları bütün şüphe ve iddialar, en güzel biçimiyle yine bu Kur'an'da cevabını bulmuştur; yeter ki, insanlar Kur'an'ın çağrısına gerektiği gibi kulak versinler ve akıllarını kullanarak, dürüst ve samimi bir yaklaşımla onu okuyup anlamaya çalışsınlar. O hâlde, müminler Kur'an dışında hikmet arayışında bulunmamalı, her konuda olduğu gibi tebliğ ve irşad konusunda da kendilerine Kur'an'ı rehber edinmelidirler.
Eğer bütün bunlara rağmen inkârcılar yine de inat edip haktan yüz çevirecek olurlarsa, o zaman şunu iyi bilsinler ki:
34. Mahşer Günü elleri ayakları kelepçelenmiş bir halde, yüzüstü cehenneme sürülecek olanlar… İşte onlar, hem insani ve ahlaki değerler ve hem de âhiretteki manevi dereceler bakımından en aşağılık, en kötü yerde bulunan ve Allah'ın varlığını, birliğini, insan hayatı üzerindeki mutlak egemenliğini, gönderdiği kitap ve peygamberleri, âhireti ve ilahi adaleti inkâr ederek yozlaşmış, böylece erdemlilik, dürüstlük, hak, adalet gibi değerleri yitirerek doğru yoldan tam anlamıyla sapmış olan kimselerdir. Oysa insanlık tarihini ibret nazarıyla incelemiş olsalardı, Peygamber'in mesajından yüz çevirip vahiyden uzaklaşan toplumları nasıl bir akıbetin beklediğini göreceklerdi:
TARİHTEN İBRET TABLOLARI
35. Doğrusu biz Musa'ya, daha sonraki çağlarda Tevrat adıyla anılacak olan kitabın ilk bölümlerini vermiş ve kendisi gibi peygamber yaptığımız kardeşi Harun'u, Firavun ve kavmini hakka davet etme görevinde ona yardımcı kılmıştık.
36. Sonra da onlara, "Yusuf Peygamber'in uzun yıllar önce tebliğ etmiş olduğu âyetlerimizi yalanlayan şu topluma gidin ve onları hakka davet edin!" demiştik. Fakat Firavun ve halkı zulüm ve inkârda direttiler; biz de onları denize batırıp tümüyle helak ettik!
37. Nuh kavmini de, Nuh'u inkâr etmek suretiyle onun şahsında bütün peygamberleri yalanladıkları için müthiş bir tufan ile sulara batırıp boğduk ve onları, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa inkârın ve zulmün feci akıbetini hatırlatan bir ibret belgesi yaptık.
Ayrıca o zalimlere, âhirette can yakıcı bir azap hazırladık.
38. Ad kavmini, Semud kavmini Ress halkını ve bu sayılanlar arasında gelip geçen daha nice ülkeleri, medeniyetleri ve nesilleri zulüm ve inkârları sebebiyle cezalandırdık. Bu toplumların isimleri, nerede ve ne zaman yaşadıkları önemli değildir; önemli olan, ilahi mesajı yalanlayıp bu yüzden helak edilmiş olmalarıdır.
39. Biz onların her birine elçilerimiz aracılığıyla hak ve hakikati apaçık ortaya koyan misaller verdik ve kendilerini bekleyen azaba karşı onları uyardık. Fakat onlar uyarılarımızı hiçe saydılar; biz de hepsini yerle bir ettik.
40. Fakat Kur'an'ın ilk muhatabı olan Arap müşrikleri, helak edilmiş olan bu toplumların halinden ibret almadılar ve bile bile mesajımızı yalanladılar. Oysa onlar, kendilerinden önce azap yağmuruna tutulan o şehirlerin harabeleri yanından kervanlarla birçok defalar geçmişlerdi. Peki, ticaret yollarının üzerinde bulunan bu şehirlerin ibret verici hâlini görüp kendilerini de aynı akıbetin beklediğini hiç düşünmediler mi? Hayır; aslında onlar, ilahi adaletin gerçekleşeceğini beklemiyor, ölümden sonra dirilişi hiç ummuyorlar. İşte yaptıkları bütün kötülüklerin, ahlâksızlıkların asıl sebebi budur.
"ALLAH ELÇİ OLARAK BUNU MU GÖNDERDİ?"
41. Ey Peygamber! İnkârcılar seni her türlü kibir, şaşaa ve gösterişten uzak; orta halli, mütevazı ve sıradan bir kul olarak görünce alaya alıyor ve diyorlar ki: "Bu muymuş Allah'ın bize elçi olarak seçip gönderdiği adam? Bizim gibi soylu, zengin ve güçlü adamlar dururken, Allah bula bula bu yetim Muhammed'i mi peygamber olarak gönderdi?"
42. "Bu adam, âyet diye okuduğu o çarpıcı sözlerle aklımızı ve gönlümüzü öylesine derinden etkiledi ki, eğer putlarımıza ve putların sembolize ettiği inanç ve hayat tarzımıza bağlılık konusunda inatla direnip kararlılık göstermemiş olsaydık, az kalsın bizi tanrılarımızdan uzaklaştırıp saptıracaktı!"
Ey Peygamber, o zalimlerin incitici sözleri seni üzmesin! Onlar yakında azabı gördüklerinde, kimin doğru yoldan sapmış olduğunu çok iyi anlayacaklar.
ARZULARINI İLÂH EDİNENLER
43. Arzu ve tutkularını kendisine ilâh edinen kişinin içler acısı hâline bir baksana! Zevklerini, çıkarlarını, ihtiraslarını hayatın biricik ölçüsü hâline getirerek bunları kendisine tanrı edinen kimsenin ne kadar zavallı, ne kadar aşağılık hâle geldiğini görüyorsun değil mi? Artık ona sen mi vekil olacaksın? Onun inkârından sen mi sorumlu olacaksın? Ve yaptıklarının cezasını çekmek üzere cehenneme gireceği zaman onu ebedî azaptan sen mi kurtaracaksın?