Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 342
1. Müjdeler olsun: İnananlar, dünyada da âhirette de kesinlikle kurtuluşa ermişlerdir!
2. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler. Rab'lerinin huzurunda saygıyla secdeye kapanır, tam bir teslimiyet ve tevazu ile O'na boyun eğerler.
3. Onlar ki, boş ve yararsız her şeyden yüz çevirirler.
4. Onlar ki, hem kendilerini, hem de başkalarını arındırmak üzere, İslâm toplumunun sosyal güvencesi olan zekâtı bir kurum hâlinde yaşatma ve yaygınlaştırma görevini yerine getirir ve ayrıca, zekât verecek bir duruma gelmek için meşru çerçevede çalışır, gayret gösterirler.
5. Onlar ki, —gerek kadın gerek erkek olsun— iffet ve namuslarını titizlikle korurlar.
6. Ancak, nikâh sözleşmesi yoluyla sahip oldukları eşleri ya da erkeklerin, toplumsal ve ekonomik şartlar iyice olgunlaşıp kölelik kurumu tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar geçici bir çözüm olarak meşru kılınan cariyelik sözleşmesi yoluyla sahip oldukları savaş esiri cariyeler hariç, çünkü onlar hanımlarıyla veya cariyeleriyle olan ilişkilerinden dolayı asla kınanmazlar. Dolayısıyla, meşru yollarla cinsel duyguları tatmin etmek kişiyi hiçbir zaman Allah'tan uzaklaştırmaz. Çünkü İslâm'da ruhbanlık yoktur.
7. Ama her kim de evlilik dışı veya sapıkça ilişkilere yönelerek bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar Allah'ın çizdiği sınırı aşmış olanlardır.
8. Ve o müminler ki, kendilerine gerek Allah'ın, gerekse insanların verdiği emanetleri en güzel şekilde korur, verdikleri sözü de mutlaka yerine getirirler.
9. Onlar ki, namazlarını mekanik hareketlere dönüştürmeden, okuduklarını anlayıp özümsemeye çalışarak vaktinde ve gereği gibi, dikkatle ve özenle, mümkün mertebe cemaatle birlikte kılarlar. Beş vakit namazı hayatın merkezine yerleştirerek, onun temel özellikleri ve ana görevini her türlü aşınmaya, pörsümeye karşı titizlikle korur ve böylece, Allah ile aralarındaki gönül bağını sürekli canlı tutmaya çalışırlar.
10. İşte onlar, en büyük zenginliğe vâris olacaklar,
11. Yani, muhteşem nimetlerle bezenmiş Firdevs cennetlerine vâris olacak ve sonsuza dek orada yaşayacaklar.
12. Gerçekten Biz insanı, balçıktan süzülmüş bir özden yarattık.
13. Sonra onu bir damlacık su, bir nutfe hâlinde ana rahmi denilen sağlam ve güvenli bir yere yerleştirdik.
14. Sonra o nutfeyi, kan pıhtısına benzeyen ve rahmin duvarına yapışıp asılı duran döllenmiş bir yumurtaya dönüştürdük. Sonra o döllenmiş yumurtayı bir çiğnem et parçasına benzeyen bir cenine çevirdik. Ardından da bu et parçasından kemikler yarattık. Sonra kemiklere sinir, kas, damar, et ve deri giydirdik. Ve sonunda onu, ilk hâlinden bambaşka özelliklere sahip, konuşan, düşünen, hareket eden üstün bir varlık hâline getirdik.
Ne mübarek, ne yücedir, yaratanların en güzeli, en iyisi olan Allah!
15. Sonra ey insanlar, bütün bunların ardından mutlaka ölüp kabre gireceksiniz.
16. Ve Kıyamet Günü, hesap vermek üzere mutlaka diriltileceksiniz.
17. Gerçekten Biz, üzerinizdeki uzay boşluğunda iç içe geçmiş yedi kat sema şeklinde yedi yol yarattık. İşte görüyorsunuz, Biz yaratma işinden ve yarattığımız varlıklardan asla habersiz değiliz.