Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 320
114. Demek oluyor ki, Allah insanoğlunun tasavvur ettiği her şeyin üstünde ve ötesindedir. Eşi benzeri yoktur, yüceler yücesidir. Mutlak egemenlik sahibi, gerçek hükümdardır. Doğrunun, gerçeğin, hakkın ve hakikatin ta kendisidir.
Ey Peygamber! Cebrail sana vahiy getirirken, Kur'an'ın vahyi tamamlanmadan önce onu unuturum endişesiyle acele davranıp ayetleri ezberlemeye çalışma. Korkma, bütün ayetleri senin kalbine nakşedip hepsini ezberlemeni sağlayacağız. Ve sen, ey Kur'an okuyucusu! Bu kitabı doğru anlamak istiyorsan, peşin ve aceleci yaklaşımlardan sakınmalı, ayetleri ait oldukları genel anlam örgüsünden soyutlayarak onlardan aceleci hükümler çıkarmamalısın. Kur'an'ı bir bütün olarak ele almalı ve bir kaç anlama gelebilecek ayetleri, o bütün içinde değerlendirmelisin.
Ne kadar bilgili olursan ol, hiçbir konuda kendini yeterli görme. Daima, "Ey Rabb'im, anlayışımı, idrak ve ilmimi artır!" de ve bunun gereği olan okuma, öğrenme, araştırma ve düşünme faaliyetlerini bir an bile kesintiye uğratma.
115. Gerçekten Biz vaktiyle Âdem'den de söz almıştık. Fakat o, beşerî bir özellik olarak, verdiği sözü çabucak unutuverdi. Doğrusu onda, emrimize bağlılık konusunda yeterli bir gayret ve kararlılık görmedik. Şöyle ki:
116. Hani bir zaman meleklere, "Tüm insanlığın temsilcisi olarak karşınızda duran Âdem'e secde edin, yani onun size üstünlüğünü kabul ederek, önünde saygıyla eğilin!" demiştik. Bunun üzerine, melekler Allah'ın emrine uyarak derhal secde ettiler, ancak aralarında yaşayan ve aslen bir cin olan İblis hariç. O bunu gururuna yediremedi ve Allah'ın emrine başkaldırma pahasına, Âdem'in önünde boyun eğmekten kaçındı.
117. Bunun üzerine, "Ey Âdem!" dedik, "İşte bu şeytan, senin ve eşinin düşmanıdır ve kıyamete kadar da düşmanınız olacaktır. O hâlde, onun hilelerine karşı ikiniz de dikkatli olun ki, sizi isyankârlığa sürükleyip cennetten çıkarmasın, yoksa büyük bir sıkıntıya düşer, mutsuz olursun!"
118. "Çünkü burada açlık çekmeyecek, çıplak kalmayacaksın."
119. "Ve yine burada susuz kalmayacak, güneşin bunaltıcı sıcağından rahatsız olmayacaksın. İşte bu cennette yaşayın ve burada dilediğiniz yerden, dilediğiniz kadar yiyin için. Ancak, insanın başıboş bir varlık olmadığını, kendisine bahşedilen özgür iradenin ilahi emir ve yasaklarla kayıtlı olduğunu sizlere hatırlatmak üzere meyvesini yasakladığım şu ağaca sakın yaklaşmayın!"
120. Derken şeytan ona sinsice fısıldayarak, "Ey Âdem!" dedi, "Sana sonsuz hayat ağacını ve dolayısıyla, ebediyen yok olmayacak bir hükümranlığın yolunu göstereyim mi? Şu ağacın meyvesinden tadar tatmaz, ölümsüz birer melek olacaksınız. Zaten Allah, bu yüzden onun meyvesinden yemenizi size yasakladı."
121. Böylece, her ikisi de şeytanın yalanlarına kanıp o ağacın meyvesinden yediler ve meyveyi yer yemez, derhal çıplaklıklarının farkına varıp cennetteki ağaçların yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. Böylece Âdem, Rabb'inin emrine karşı gelerek günah işlemiş oldu.
122. Fakat Âdem, İblis gibi kibre kapılıp günahında diretmedi. Aksine, hatasını itiraf ederek pişmanlık içinde Rabb'inin affına sığındı. Bunun üzerine, Rabb'i onu seçip yüceltti, tövbesini kabul etti ve onu doğru yola iletti.
Daha sonra Âdem ve Havva, asıl yaratılış gayeleri olan halifelik görevini yerine getirmek üzere cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderildiler.
123. Allah insana ve şeytana seslenerek, "Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin!" dedi, "Göndereceğim elçiler ve kitaplar sayesinde sizlere doğru yolu göstereceğim. Benden size bir yol gösterici gelince, her kim Benim gösterdiğim yolu izlerse, şaşırıp sapmayacak ve dünyada da âhirette de mutsuz olmayacaktır.
124. Ama her kim de Benim öğüt ve uyarılarımla dolu olan şu Kur'an'dan yüz çevirecek olursa, onun için dar, kısır ve sıkıntılı bir hayat vardır. Bitip tükenmeyen arzu ve ihtirasların yol açtığı doyumsuzluk, tedirginlik, ruhsal bunalımlar, vicdan azabı ve toplumsal çalkantılar yüzünden, bu dünyada gerçek anlamda mutluluk ve huzurdan yoksun kalacaktır. Hesap Gününde ise, onu kör olarak diriltip huzurumuza getireceğiz.
125. "Ey Rabb'im!" diye feryat edecek, "Beni neden kör olarak dirilttin? Oysa ben hayattayken gözleri gören biriydim."