Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 318
88. Onlar, "Biz putlara taptıysak bile, bunu iyi niyetlerle yaptık. Dolayısıyla, sana verdiğimiz sözden bilerek ve isteyerek dönmüş değiliz! Ama hani Mısır'dan çıkarken, bize yıllarca efendilik etmiş olan o halkın altın, gümüş ve mücevher cinsinden birtakım süs eşyalarını kendilerinden ödünç alarak yüklenip getirmiştik ya, bunlar çöldeki yolculuğumuz sırasında bize çok ağır geldi ve onları eritip külçe hâline getirmek için ateşe attık. Nitekim Mısır'ın eski din adamlarından olan ve görüşlerine çok değer verdiğimiz Sâmirî de böyle yapmıştı." dediler.
89. Sâmirî onlara, rüzgâr esip içinden geçtikçe böğürür gibi ses çıkaran bir buzağı heykeli yapmıştı. Bu hayret verici heykeli gören pek çokları, "İşte sizin ilâhınız da, Musa'nın ilâhı da budur, fakat Musa Rabb'inin burada olduğunu unutmuş olmalı ki, O'nu dağ başında aramaya gitti." demişlerdi.
90. Peki onlar, bu heykelin kendilerine herhangi bir şekilde cevap bile veremediğini ve kendilerine hiçbir zarar veya fayda verebilecek güce de sahip olmadığını görmüyorlar mıydı?
91. Oysa Harun kendilerini zamanında uyararak, "Ey halkım!" demişti, "Siz bu buzağı ile, ancak imanınızın imtihan edildiği bir fitneye tutuldunuz. Hiç kuşkusuz sizin Rabb'iniz yaratılmış bir varlık değil, sonsuz merhamet sahibi olan Allah'tır! O hâlde, gelin sözümü dinleyin de, emrime itaat edin!"
92. Fakat onlar, "Hayır, Musa dönüp gelinceye kadar biz bu heykele tapmaya devam edeceğiz!" demişlerdi.
93. Musa, işin bu yönünden habersizdi. Bu yüzden kardeşinin yakasına yapışarak, "Ey Harun!" diye çıkıştı, "Bunların yoldan çıktığını gördüğün hâlde, ne diye sözümü dinleyip onları engellemedin?"
94. "Yoksa sen de mi emrime karşı geldin?"
95. Harun, "Ey anamın oğlu!" dedi, "Saçımı sakalımı çekme! İnan ki, onları uyardım, ama senin "Sözümü dinlemeyip İsrail Oğulları arasında ayrılık çıkardın!" demenden korktum. Bu yüzden onların üzerine gitmekten kaçındım." Bunun üzerine, Musa biraz sakinleştikten sonra Sâmiri'ye döndü ve:
96. "Nedir bu yaptığın, ey Sâmirî?" diye sordu.
97. Sâmirî, hem kendisini mazur göstermek, hem de Musa'yı övüp yücelterek muhtemel bir cezadan kurtulmak amacıyla, derhal bir yalan uydurdu ve:
"Ben onların göremediği bir şeyi, yani melek Cebrail'in sana geldiğini gördüm. Sonra o Elçinin kutsal ayak izinden bir avuç toprak aldım ve onu, buzağı yapmak üzere erittiğim altın potasının içine attım. Böylece buzağı heykeli canlıymış gibi böğürmeye başladı. Biz de bunu Rabb'imizin bir mucizesi sanıp secdeye kapandık. İçimdeki duygular, işte böylece beni bu işi yapmaya sürükledi. Ayrıca ben, Tanrıyı gözle görülemez, elle tutulamaz soyut bir varlık olarak tanımlayan bu inanç sisteminin, diğer müminlerin göremedikleri birtakım eksiklikler, yanlışlıklar içerdiğini gördüm. Bu yüzden Peygamberin izinden, yani onun bıraktığı ilkelerden bir kısmını alıp dinin muhtevasından çıkardım. Bunu kötü niyetle yapmadım; böyle yapmamın iyi olacağı içime doğdu." dedi. Nitekim binlerce yıl sonra Pavlus adındaki biri de İsa Peygamberin tebliğ ettiği dini aynı şekilde değiştirecekti.
98. Bunun üzerine Musa, "Öyleyse, derhal çık git buradan!" dedi, hayatın boyunca rastladığın herkese ‘Yanıma yaklaşma, bana dokunma!' demen senin cezan olacaktır. Bu toplumdan tamamen dışlanacak, bir vahşi gibi yapayalnız yaşamaya mahkûm edileceksin. Bu, işlediğin suçun dünyadaki cezasıdır. Ayrıca sana, öte dünyada asla kurtulamayacağın bir azap vadedilmiştir! Şimdi, ısrarla tapınıp durduğun şu sözde ilâhına bir bak, onu ateşte eriterek yakacak ve parçalarını denize savuracağız."