Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 316
65. Böylece sihirbazlar, Firavunun da zorlamasıyla Musa'nın karşısına çıktılar ve "Ey Musa!" dediler, "İster önce sen at asanı, ister ilk atan biz olalım!"
66. Musa kendinden emin bir hâlde, "Hayır, önce siz atın!" dedi. Bunun üzerine sihirbazlar, içine cıva yerleştirilmiş ipleri ve değnekleri arenanın sıcak kumlarına attılar. İşte o anda, kitlesel hipnoz yoluyla ortaya koydukları büyünün etkisiyle ipler ve sopalar Musa'nın —ve diğer bütün seyircilerin— gözünde korkunç birer yılan şeklinde, hızla hareket ediyorlarmış gibi göründü. Öyle ki;
67. Bu dehşet verici manzara karşısında Musa'nın bile yüreği korkuyla titredi.
68. Biz de ona, "Korkma, ey Musa!" dedik, "Elbette üstün gelecek olan sensin!"
69. "Bunun için, elindeki değneğini o yılanların üzerine at! Asan büyük bir yılana dönüşecek ve sihirbazların meydana getirdiği her şeyi yalayıp yutacaktır. Çünkü onların yaptıkları, büyücü hilelerinden başka bir şey değildir ve büyücü, nerede olursa olsun ve ne yaparsa yapsın, asla başarıya ulaşamaz!
O halde, ey müminler! Siz de zamanınızın Musa'sı olup zalimlerin karşısına çağınızın en büyük mucizesi olan Kur'an ayetleriyle çıktığınız takdirde, emin olun ki, çağdaş firavunların sihirbazları, siyasal ve ekonomik düzenleri, felsefî ve ideolojik sistemleri Allah'ın ayetleri karşısında tuz-buz olup eriyecek, böylece zalimler bir kez daha yenilgiye uğrayacak, hatta onların "sihirbazları" bile hakikatin gücü karşısında teslim olmaktan kendilerini alamayacaklardır:
70. Musa asasını attı ve gerçekten de asa, meydandaki bütün o sahte yılanları, çıyanları yutmaya başladı. Bunun üzerine, bu olayın sihrin ötesinde bir mucize olduğunu anlayan sihirbazlar, derhal secdeye kapandılar ve "Biz Harun ile Musa'nın davet ettikleri, tüm varlıkların gerçek sahibi, yöneticisi ve efendisi olan o âlemlerin Rabb'ine iman ediyoruz!" dediler.
71. Bu manzara karşısında öfkeden çıldıran Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız, öyle mi?" dedi, "Durun hele, şimdi anladım! Demek siz Musa adına çalışan birer ajandınız. Aslında o, size büyücülüğü öğreten üstadınız oluyor. Nasıl da düşünemedim; ta başından beri bunu plânlayıp bana oyun oynadınız. Fakat bunun cezasını çekeceksiniz: Yemin olsun ki, kollarınızı ve ayaklarınızı çaprazlama kesecek, sonra da sizi hurma kütüklerinde sallandıracağım! Musa'nın Rabb'i mi ben mi, hangimizin azabı daha çetin ve daha sürekliymiş, o zaman göreceksiniz!"
72. Bu tehditler karşısında sihirbazlar, "Biz seni ve tehditlerini, bize gelen apaçık delillere ve bizi Yaratana tercih edecek değiliz!" dediler, "Hem senden korkmuyoruz! Haydi, hakkımızda verdiğin hükmü uygula! Fakat unutma ki, senin hükmün yalnızca şu kısacık dünya hayatında geçer."
73. Bizler, bugüne kadar işlediğimiz günahlarımızı affetmesi ve bizi zorlaman yüzünden Musa'ya karşı yaptığımız büyücülüğü bağışlaması umuduyla Rabb'imize iman ettik. Çünkü Allah'ın vereceği mükâfat, senin bize vadettiğin her şeyden daha iyi ve daha süreklidir." Böylece, sabahleyin Musa'ya meydan okuma cüretini gösteren sihirbazlar, aynı günün akşamı şehâdet şerbetini içerek en yüce makama ulaştılar. Bu olay Firavunun bütün suçlamalarını anlamsız kılmış ve Musa'nın Peygamberliğini gözler önüne sermişti. Firavuna ve onun izinden yürüyenlere gelince:
74. Gerçek şu ki, her kim Hesap Gününde Rabb'inin huzuruna suçlu bir hâlde gelirse, işte onun hakkı cehennemdir. Öyle ki, ne ölüp kurtulacak orada, ne de gerçek anlamda yaşayacaktır.
75. Ve her kim de dürüst ve erdemlice davranışlar ortaya koyan bir mümin olarak O'nun huzuruna gelirse, en yüce dereceler onların olacaktır.
76. Ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşacakları sınırsız mutluluk diyarı olan Adn cennetleri… Tertemiz bir hayat yaşayarak kötülüklerden arınan kimselerin mükâfatı işte budur.