Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 303
84. Biz ona, yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş bir kudret ve egemenlik bahşetmiş ve kendisini, bir cihan hükümdarında bulunması gereken zekâ, cesaret, merhamet, bilgelik gibi üstün özelliklerle yüceltmiş ve bilim, güç, kuvvet, teknoloji, kültür gibi her türlü araçlarla donatmıştık.
85. Böylece Zülkarneyn, batıya doğru bir yol tuttu.
86. Ve arka arkaya ülkeler fethederek nihayet güneşin battığı yerlere, yani Batı Avrupa sahillerine ulaşınca, derin ve bulanık bir suda, okyanusun koyu mavi sularında muhteşem bir manzara eşliğinde güneşin batışını hayranlıkla izledi. Orada azgın bir topluluğa rastladı ve onları egemenliği altına aldı. Ona vahiy yoluyla, "Ey Zülkarneyn!" dedik, "İstersen onları yaptıkları kötülüklerden dolayı cezalandırırsın, istersen kendilerine iyilik edip bu seferlik affedersin. Toplumsal barış ve huzuru temin etmek ve adaleti gerçekleştirmek üzere, zaman ve zemine göre dilediğin davranış biçimini seçebilirsin."
87. Bunun üzerine Zülkarneyn halka seslenerek, "Dinleyin, ey insanlar!" dedi, "Bundan böyle her kim zulüm ve haksızlık yapmaya kalkışırsa, onu kesinlikle cezalandıracağız! Sonra o, Hesap Günü Rabb'inin huzuruna çıkarılacak ve Allah onu korkunç bir azaba uğratacaktır!"
88. "Allah'a ve gönderdiği mesaja iman edip güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyanlara gelince, onlara da yaptığı iyiliklerin karşılığı olarak âhirette en güzel ödül verilecektir. Biz de yöneticiler olarak bu dünyada onları şefkatle bağrımıza basacak, sevgi ve merhamet temeline dayalı bir anlayışla, daima yerine getirilmesi kolay emirlerle yükümlü tutacağız!"
89. Derken, buradan ayrılıp doğu istikametine bir yol tuttu.
90. Ve uzun bir yolculuğun ardından, nihayet güneşin doğduğu yere, yani doğu yönündeki en uzak diyarlara ulaşınca, sıcağa karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluk üzerinde güneşin doğduğunu gördü. Onlara Allah'ın emirlerini bildirerek, medeni bir toplum olmaları yönünde onları eğitti.
91. İşte Zülkarneyn, yeryüzünün doğusuna ve batısına hükmeden böyle kudretli ve bilge bir hükümdardı. Ve hiç kuşkusuz Biz, onun tüm yaptıklarından haberdar idik.
92. Derken buradan ayrıldı ve kuzey ülkelerine doğru bir yol daha tuttu.
93. Nihayet iki doğal set hâlinde insanları düşman saldırısından koruyan sarp kayalıkların arasındaki dar geçide varınca, bu dağların eteklerinde yaşayan ve Zülkarneyn'in konuştuğu dili bilmedikleri için söylenenleri neredeyse hiç anlamayan dilleri tuhaf, ifadeleri yetersiz bir toplumla karşılaştı.
94. Zülkarneyn'in ilim, irfan, güç, kuvvet ve hâkimiyette ne derece ileri olduğunu gören bu insanlar, tercüman aracılığıyla ona, "Ey Zülkarneyn!" dediler, "Ye'cüc ve Me'cüc dediğimiz hak hukuk tanımayan barbar kabileler, iki dağın arasındaki şu geçitten bize sürekli saldırarak bu topraklarda bozgunculuk yapıyorlar. Sana ödeyeceğimiz bir miktar vergi karşılığında, bizimle onlar arasına iki dağın arasını tamamen kapatacak şekilde bir set yapar mısın?
95. Zülkarneyn, "Elbette!" dedi, "Fakat bu iyiliği size karşılıksız yaparak Rabb'imin hoşnutluğunu kazanmak isterim. Çünkü Rabb'imin bana vadettiği sonsuz cennet nimetleri ve bu dünyada bahşettiği kudret ve hükümranlık, sizin verebileceğiniz her şeyden daha hayırlıdır. Yeter ki, siz bana beden gücüyle yardımcı olun, sizinle onlar arasına setten daha sağlam bir bent inşa edeyim!"
96. "Şimdi bana, bulabildiğiniz kadar demir kütleleri getirin!"
Zülkarneyn, demir kütlelerini üst üste yığarak geçidi düzgün bir şekilde kapadı. Nihayet iki dağın yamaçları arasındaki boşluğu tamamen doldurtup dağlarla eşit seviyeye getirince, dev körükler hazırlandı, ateşler yakıldı ve Zülkarneyn, "Körükleyin!" diye emretti. Demir iyice kor hâline gelince, "Bana erimiş bakır getirin, üzerine döküp onu tunç hâline getireyim!" dedi.
97. Böylece, iki dağı birleştiren sapasağlam, harika bir set inşa etti. Öyle ki, bundan böyle saldırgan topluluklar yüzyıllar boyunca ne bu seti aşabildiler, ne de onda bir gedik açabildiler.