Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 296
21. İşte böylece, onların yaşadıkları bu ibret verici olayın tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmasını sağladık ki, uzun yıllar süren bir ölüm uykusunun ardından yeniden dirilen bu gençleri gören, duyan insanlar, Allah'ın vaadinin gerçek olduğunu, kıyametin gelip çatacağında asla şüphe olmadığını kesin olarak bilsinler. Asıl üzerinde durulacak mesele bu iken:
Onlar kendi aralarında, Ashab-ı Kehf anısına ne yapacaklarını konuşarak onların durumunu tartışıyorlardı. İçlerinden bazıları, "Gerçi Rableri onlar hakkında ne yapılması gerektiğini daha iyi bilir, ama bize kalırsa, anılarını yaşatmak üzere bir kitabe (rakim) yazalım ve bulundukları yere görkemli bir anıt dikelim. Yahut hayatın tümünü onlar üzerine bina edelim. Her şeyde kendimize onları örnek alalım. İbadet ve itaatlerimizde, insan, eşya ve ihtiyaç anlayışımızda hatta başkaldırma ve isyanımızda hep onlara dayanalım, onlar gibi olalım." demişlerdi. Oysa hayat programında onlara değil Allah'a dayanmalı, O'nun dediği gibi yaşanmalıdır. Onlar hakkında söz sahibi olan din adamları ve nüfuz sahibi kimseler ise, "Hayır, biz onların bulunduğu yere bir mescit yapacağız ve orayı bir türbe, bir ziyaretgâh hâline getireceğiz. Böylece insanlar ekonomik, sosyal ve siyasal hayatta bizim istediğimiz gibi yaşarlarken, ibadet ihtiyaçlarını da onlarla giderip tatmin olsunlar." demişlerdi.
Peygamber (s) diyor ki: "Allah'ın lâneti, peygamberlerinin ve din büyüklerinin kabirlerini mescit edinen Yahudi ve Hristiyanların üzerine olsun!" (Buhari, kitabu'l- Cenâiz: 61) "İyi bilin ki, sizden önce geçen ümmetler peygamberlerinin kabirlerini mescit edinmişlerdir. Sakın siz kabirleri mescit hâline getirmeyin, size bunu yasaklıyorum!" (Müslim, Kitabu'l Mesâcid ve Mevâdii's-Salah: 23)
İşte, Ashab-ı Kehf kıssası bundan ibarettir ve kıssadan alınması gereken dersler bunlardır.
22. Ama kıssanın bu can alıcı, ibret verici yönleriyle ilgilenmek yerine, gereksiz ayrıntılarla kafa yoran, faydasız polemiklere girmeyi marifet sanan bazı cahiller hiç bilmedikleri bir konuda atıp tutarak, "Onlar üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi." diyecekler. Bazıları da, "Hayır beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." diyecekler. Kimileri de, "Yedi kişiydiler, sekizincileri köpekleriydi." diyecekler. Bu gafillere de ki: "Onların sayısını en iyi Rabb'im bilir. Ve eğer Müslümanlığınıza bir katkı sağlayacak olsaydı, bunu size de bildirirdi. Bu konuda ileri geri konuşanlara aldırmayın. Onların gerçek hayat hikâyesini bilenlerin sayısı çok azdır."
Bunun içindir ki, ey Müslüman! Kur'an'da açıkça anlatılan bu gibi belli başlı konular hariç, onların sayıları, isimleri, mağarada kaç yıl kaldıkları gibi gereksiz konular hakkında hiç kimseyle lüzumsuz tartışmalara girme! Ve bu gibi konularda daha fazla bilgi edinmek adına, kıssaları efsaneleştiren bu insanlardan hiçbirine soru sorma! Geçmişe yönelik bilinmeyen konularda tartışmaktan kaçındığın gibi, geleceğe yönelik gaybî konularda da aynı titizliği göster:
23. Hiçbir şey hakkında, Allah'ın yardımını hesaba katmadan, sanki her istediğini yapmaya gücün yetermiş gibi "Ben bu işi yarın mutlaka yapacağım!" deme!
24. Sözlerine "Ancak Allah izin verirse." kaydını mutlaka ekle. Çünkü Allah dilemedikçe sen hiçbir şey yapamazsın. Onun için, geleceğe yönelik plânlar projeler üretirken, Allah'ın rızasını ve olaylara yön veren iradesini hesaba katmayı, O'nun yardımı olmadan bir adım bile atamayacağını hiçbir zaman unutma! Böylece, mücadelende kendini yalnız ve kimsesiz hissetmezsin. Başarı kazandığında gurur ve şımarıklığa kapılmaz, başarısız olduğun zaman ümitsizliğe ve yılgınlığa düşmezsin.
Eğer İnşallah demeyi unutursan, derhal Rabb'ini an ve hatanı telâfi et. Hiçbir zaman ümidini yitirme ve doğrulukta, iyilikte kendini asla yeterli görme. Hangi durumda olursan ol, "Umarım ki Rabb'im, beni bundan daha doğru bir yola iletir." de.
25. Mağara Arkadaşları, mağaralarında güneş takvimine göre üç yüz yıl kaldılar. Ay takvimine göre de, buna dokuz yıl daha ilâve ettiler.
26. De ki: "Onların mağarada ne amaçla, ne şekilde ve ne kadar kaldıklarını en iyi bilen Allah'tır. Öyle ya, göklerin ve yerin gaybı yalnızca O'nun elindedir. Kâinatın gizliliklerine, en erişilmez sırlarına dair mutlak ve şaşmaz bilgi sadece O'na aittir. O ne güzel görür, ne güzel işitir! Oysa insanlar o kadar aciz, o kadar zayıftırlar ki, onların O'ndan başka bir yardımcısı, dostu yoktur ve O, hiç kimseyi hükmüne ve egemenliğine ortak etmez.
27. Rabb'inin kitabından sana vahyedilen şu eşsiz ayetleri oku! Şuna emin ol ki, O'nun sözlerini değiştirebilecek hiçbir güç yoktur. Sakın Kur'an'la irtibatını koparma. Aksi hâlde, dünya ve âhirette felâketlere uğrarsın da, O'ndan başka sığınacak kimse bulamazsın. O'nun lütuf ve rahmeti nerededir diye soracak olursan: