Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 290
76. Onlar seni neredeyse yurdundan çıkarıp sürmek üzereler, fakat sen Medine'ye hicret ettikten sonra, onlar da Mekke'de uzun süre kalamayacaklar. Nitekim Peygamberi yurdundan çıkaranlar, hicretten iki yıl sonra Bedir savaşında yenilgiye uğradılar ve birçokları o savaşta öldürüldü. Sekiz yıl sonra da Mekke tamamen Müslümanların eline geçti.
77. Senden önce gönderdiğimiz diğer Elçiler için de öteden beri uygulayageldiğimiz bir yasadır bu. Nitekim onları yurtlarından sürmek isteyenler ya helâk edilerek, ya düşman istilasına uğrayarak, ya da Peygamberin takipçileri tarafından yenilgiye uğratılarak cezalandırılmışlardı. Bugün de böyledir bu, yarın da böyle olacaktır. Çünkü Bizim yasalarımızda, kıyamete kadar bir aksaklık, bir değişiklik göremezsin.
Bu ilâhî yasaların senin toplumunda da tecelli etmesi için namazını güzelce ve aksatmadan kılarak Rabb'inle gönül bağını sürekli canlı tutmalısın:
78. Güneşin batıya doğru kaymasından, gecenin kararmasına kadar geçen süre içinde öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını güzelce kıl. Şafak vakti Kur'an okumayı da asla ihmal etme. Gerçekten şafak vakti okunan Kur'an'a melekler tarafından şahitlik edilmektedir. Gönüllerin ilâhî esintilere en açık olduğu o şafak vakitlerinde kıldığınız sabah namazınagece ve gündüz melekleri de katılırlar ve o namazı kılan müminlere kıyamet günü şahitlik ederler.
79. Ve ey Muhammed!Müminlerin önderi olman hasebiyle, gecenin bir vaktinde kalk ve yalnızca sana farz, sana mahsus bir ibadet olarak teheccüd namazı kıl. Umulur ki Rabb'in, seni hem dünyada hem de âhirette, tüm yaratılmışların gıptayla bakacağı yüce bir makama, Makam-ı Mahmud'a erdirecektir.
80. Bunun için Rabb'ine el açıp yalvararak de ki: "Ey yüce Rabb'im, gireceğim her yere esenlik ve doğruluk üzere girmemi, çıkacağım her yerden esenlik ve doğruluk üzere çıkmamı sağla ve bana katından, inkârcılığa ve zulme karşı mücadelede müminleri destekleyen bir güç, bir yetki, bir kudret bağışla!"
81. Ve küfrün karanlıklarını parçalayıp âlemleri aydınlatan Kur'an'ın meydana getireceği devrimi şimdiden müjdeleyerek de ki: "İşte nihayet, mutlak ve değişmez gerçek olan hak geldi; yalan, kötülük, inkârcılık temeline dayanan batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl er geç yıkılıp yok olmaya mahkûmdur!"
82. İşte bu amaçla Biz, inananlar için gönüllere şifa ve rahmet olacak, zalimlerin ise yalnızca yıkılıp yok olmalarını hızlandıracak Kur'an ayetlerini peyderpey göndermekteyiz. Kur'an'ın şifa verici, yol gösterici hidayetinden uzak kalan insanın ne hâle düşeceğini görmek ister misiniz?
83. İnsanoğluna katımızdan zenginlik, sağlık, güzellik, güç, zekâ gibi bir nimet verdik mi, bunları kendisine kimin verdiğini unutur, bu nimetlerle şımarıp ayetlerimizden yüz çevirir ve kibirlenerek yan çizer. Başına bir belâ gelince de, bunun bir imtihan olduğunu düşünmez, kendisini tamamen dağıtıp büsbütün ümitsizliğe düşer. O hâlde, ey Müslüman!
84. Kur'an'ın yol göstericiliği olmaksızın mutluluğa ulaşabileceklerini sanan gafillere de ki: "Herkes kendi içinden gelen eğilimlere, alışkanlıklara, ruh hâline göre bir yol çizer ve bunun en doğru yol olduğunu iddia eder. Böylece her toplum farklı bir inanç, ahlâk anlayışı ve dünya görüşü benimseyerek bu inanç doğrultusunda davranışlar geliştirir ve kendi mizacına uygun tarzda hareket eder. Fakat herkes kendi mizacına uygun gelen yolu tutmakla, insanlığı kurtuluşa iletecek doğru yolu tutmuş sayılamaz. Çünkü içinizden kimlerin doğru yolu izlediğini en iyi bilen ve hangi yolun izlenmesi gerektiğine karar veren Rabb'inizdir." Ve bu yolu, Kur'an vasıtasıyla size bildirmiştir. Peki, Kur'an'ı Muhammed'e getiren kimdir ve ona gelen vahiy nasıl bir şeydir?
85. Ey Muhammed! Sana vahiy meleği Cebrail'in mahiyetini ve vahiy olgusunu,yani Ruh'u soruyorlar. Onlara de ki: "Ruh, doğrudan doğruya Rabb'imin emrindedir ve ancak O'nun izniyle gelir. Fakat insanın sınırlı aklı, bunun mahiyetini tam olarak kavrayamaz. Çünkü size bu gibi gaybî konularda pek az bilgi verilmiştir."
Bu vahiy olayı, tamamen Muhammed'in inisiyatifi dışında cereyan etmektedir.
86. Nitekim ey Muhammed! Eğer dileseydik, sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz her şeyi geri alırdık da, onun sana tekrar verilmesi için bize hesap soracak bir kimse de bulamazdın.