Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 266
71. Lut, "İşte kızlarım, cinsel duygularınızı tatmin etmek için bir şey yapacaksanız, erkek erkeğe sapık ilişkilere girmek yerine, kızlarımla veya şehirdeki diğer kadınlarla evlenip meşru ve doğal yollarla yapın bunu!" dedi. Fakat uyarılar fayda vermiyordu:
72. Ey Muhammed! Senin hayatına yemin olsun ki, gözlerini şehvet ve ihtirasın kör ettiği bu insanlar, ne yaptıklarını bilmez bir hâlde sarhoşlukları içerisinde bocalayıp duruyorlardı. Dolayısıyla, kendilerini Allah korkusuna çağıran, inansınlar ve kurtulsunlar diye durmadan çalışıp çabalayan Lut'un çabaları hiçbir yarar sağlamayacaktı. Bu yüzden, Lut'u ve ailesini o gece o şehirden çıkarıp kurtardık. İnkârcılara gelince:
73. Güneş doğarken, müthiş bir gürültü kıskıvrak yakalayıverdi onları.
74. Böylece, şiddetli bir azap ile onların yaşadığı şehrin altını üstüne getirdik ve üzerlerine, ateşte pişip sertleşmiş kızgın taşlar yağdırdık!
75. Şüphesiz bunda, ibret alabilenler için nice ibretler vardır. Olup bitenleri doğru yorumlayabilen, işaretlerden anlam çıkararak olayların altında yatan gerçekleri okuyabilen, Allah'ın verdiği akıl ve sağduyuyu bu yolda kullanabilen kimseler için Lut kavminin başına gelen bu felâkette birçok ibretler ve dersler vardır.
76. Üstelik geçmişte helâk edilmiş olan bu şehirlerin ibret verici kalıntıları, bugün hâlâ işlemekte olan bir yol üzerindedirler. Lut kavminin kalıntıları Hicaz ile Suriye arasında işlek bir yol üzerindedir. Oradan geçenler, Sodom ve Gomore'den kalma harabelerin işaretlerini rahatlıkla görebilirler. Onlara bakıp da ibret almıyorlar mı?
77. Evet, gerçekten de bütün bunlarda, Allah'ın bir tek Rab ve İlâh olduğuna iman etmek isteyenler için nice dersler ve ibretler vardır.
78. Medyen ve Eyke halkı da zulüm ve haksızlıkta çok ileri gitmiş ve kendilerine gönderilen Şuayb Peygamberi inkâr etmişlerdi.
79. Biz de onları, karanlık bir günün "gölge azabı" ile yok ederek gereken cezaya çarptırdık. Medyen ve Eyke; her ikisinin harabeleri de, Hicaz ile Filistin arasında, bugün hâlâ gözler önünde duran bir yol üzerindedir ve zalimleri nasıl bir akıbetin beklediğini anlatan birer ibret belgesi olarak orada durmaktadır.
80. Hicaz'ın kuzeyindeki Hicr denilen bölgede yaşamış olan Semud halkı da, kendilerine gönderilen Salih Peygambere başkaldırmış ve Allah'ın kitap ve elçi göndererek insanlığa yol göstereceği gerçeğini inkâr etmek suretiyle bütün Peygamberleri yalanlamışlardı.
81. Oysa Biz onlara, hakikati açıkça gözler önüne seren mucizelerimizi göstermiştik, fakat onlara inatla sırt çevirdiler.
82. Sarp kayalıkları oyarak, güya kendilerine güvenli evler yapıyorlardı.
83. Ama bir sabah vakti, kulakları sağır eden korkunç bir gürültü yakalayıverdi onları.
84. Ve âhireti kaybetme uğruna kazandıkları ne varsa, hiçbiri onları Allah'ın azabından kurtaramadı. Çünkü zaman zaman geçici bir üstünlük elde etmiş görünseler de, zalimler eninde sonunda yok olmaya mahkûmdurlar. Öyle ya:
85. Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri ancak hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak ile yarattık. İşte bunun içindir ki, mutlak adaletin gerçekleşeceği Son Saat muhakkak gelecek ve her hak sahibine, hak ettiği karşılık tam olarak verilecektir. O hâlde, ey Müslüman! Allah'ın ayetleriyle henüz tanışmamış olan bu insanlara Kur'an'ı duyurmaya devam et! Onların kaba ve sert davranışlarına karşı, mümine yakışan bir edep ve olgunlukla cevap ver ve onlara güzellikle davran. Üzerine düşeni yaptıktan sonra, Rabb'inin hükmüne güven:
86. Çünkü senin Rabb'in, her şeyi yaratan ve her şeyi bilendir. Bunun içindir ki:
87. Gerçekten Biz sana, hayatın her cephesini kuşatan; yani insanın bulunduğu her yerde sürekli okunarak ve gündemde tutularak tekrarlanan yedi ayetli Fatiha suresini —ki Kur'an'ın anahtarı, özü ve esasıdır— ve Fatiha'nın açılımı olan şu yüce Kur'an'ı bahşettik. İşte bu, bir kula dünyada verilebilecek en büyük nimettir. O hâlde, bu nimetin kıymetini iyi bil, Kur'an'ı terk ederek mal ve servet yığma yarışına giren gafillere imrenme:
88. Sakın onlardan bazılarına geçici olarak verdiğimiz dünya malına gözünü dikip Allah'ın kitabını terk etme ve size karşı üstünlük taslıyorlar diye onlardan dolayı da üzülme. Onların hor ve hakir gördüğü müminlere, tam bir alçakgönüllülük ve şefkatle kol kanat germeye devam et!
89. Ve bu yüce Kur'an'ı tüm insanlığa tebliğ ederek de ki: "Hiç kuşkusuz ben, zulüm ve haksızlıklara son vermediğiniz takdirde, başınıza gelmesi kaçınılmaz olan felâketlere karşı sizi açıkça uyaran bir haberciyim!"
90. Ey insanlar! İşte size mesajımızı gönderdik, tıpkı daha önce kendilerine gönderilen Tevrat, Zebur ve İncil'i tahrif ederek düşman gruplara ayrılan o bölücülere indirdiğimiz gibi.