Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 262
1. Elif, Lâm, Râ (2. Bakara: 1, 23, 24). Bunlar, insanlığı aydınlatmak üzere gönderilen son ilâhî Kitabın, yani okunsun, anlaşılsın ve hayata hükmetsin diye gönderilen ve daima gündemde tutulması gereken apaçık ve anlaşılır Kur'an'ın ayetleridir.
2. Bu apaçık ayetlerden yüz çevirerek hakikati inkâr edenler, zaman zaman içlerinden, "Keşke Müslüman olsaydık!" diye derin bir özlem duyarlar. Fakat yersiz gururları ve dünya hayatına karşı tutkuları yüzünden, yüreklerinde zaman zaman depreşen bu duyguyu sürekli bastırır, iç dünyalarının derinliklerinden gelen sesi duymazlıktan gelirler. İşte bu yüzdendir ki, ölüm meleği karşılarına dikildiği gün, "Ah, keşke fırsat varken biz de Müslüman olsaydık!" diyerek hayıflanacaklar, fakat son pişmanlık fayda vermeyecek.
3. O hâlde, ey Müslüman! Onları şimdilik kendi hallerine bırak, yiyip içip zevklensinler ve sonu gelmeyen hevesleri, doymak bilmeyen arzuları, gözlerini kör eden ihtirasları ve boş ümitleri onları oyalasın dursun. Ama bu gidişin sonunda, kendilerini nasıl bir felâketin beklediğini yakında öğrenecekler! Doğru yola yönelmeleri için onlara azıcık daha mühlet vereceğiz, fakat vakti gelince işlerini bitireceğiz. Unutma ki:
4. Biz, insanlık tarihi boyunca hiçbir toplumu, önceden tarafımızdan bilinen bir yazgıları ve belirlenmiş hayat süreleri olmadan helâk etmedik. İlâhî hikmet uyarınca belirlenen bu yazgıya göre, her birine helâk edilmeden önce belli bir süre tanınmıştı:
5. İlâhî yasalara göre, helâk edilme vakti gelen hiçbir toplum ecelini bir an öne alamayacağı gibi, onu bir an geciktiremez de. Hal böyleyken:
6. İnkârcılar, seninle güya alay ederek, "Ey kendisine Kur'an adında bir uyarı gönderilen adam!" diyorlar, "Hiç kuşku yok ki, sen cinlerin istilasına uğramış bir deli, bir mecnunsun!"
7. "Eğer Peygamberlik iddianda doğru isen, haydi melekleri karşımıza getirsene!"
8. Ey kâfirler! Biz melekleri, kâfirlerin anlamsız isteklerini karşılamak için değil, ancak belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda, yani hak ile göndeririz ve o zaman, onlara mühlet de verilmez, derhal işleri bitirilir. Çünkü melekler, ancak imtihan bittiğinde gönderilir ki, bu da zalimlerin sonu demektir.
Eğer onlar alay ve iftiralarla elçimizi susturabileceklerini, baskı ve işkencelerle Allah'ın nurunu söndürebileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar:
9. Şunu iyi bilin ki, bu zikri, yani Kur'an'ı indiren Biziz ve onu her türlü tahrifattan, ilave ve eksiltmelerden koruyacak olan da elbette yine Biziz!
Buna rağmen inkârlarından vazgeçmeyecek olurlarsa üzülme, ümitsizliğe düşme:
10. Doğrusu senden önceki toplumlara da nice elçiler, nice tebliğciler göndermiştik.
11. Onlara ne zaman bir elçi gelse, mutlaka onunla alay ederlerdi. Çünkü yeryüzü nimetlerine aşırı bağlılık, kibir, inatçılık ve haksız önyargılar gözlerini kör etmişti. Demek ki hakikati inkâr eden bütün zalimlerin değişmez bir ortak özellikleri var: İlâhî davet karşısında küstahça takındıkları o alaycı tavır!
12. İşte Biz onu, yani inkârcılığı, tavır ve davranışlarıyla kâfirliği hak eden suçluların kalplerine böyle sokarız. Bundan dolayıdır ki:
13. Öncekilerin başına gelenler ortadayken, yine de bu Kur'an'a inanmıyorlar. Ve insanlık tarihinden ders alıp zulüm ve haksızlıktan vazgeçecekleri yerde, gereksiz yere mucize talebinde bulunuyorlar. Oysaki:
14. Eğer üzerlerine gökten Arş'a uzanan bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı,
15. Yine de, "Herhâlde büyülenerek gözlerimiz perdelendi; evet evet, bize mutlaka büyü yapıldı!" diyecek ve kesinlikle iman etmeyeceklerdi. Çünkü bundan çok daha büyük mucizeleri görüyor, yine de iman etmiyorlar: