Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 24
154. Allah yolunda öldürülenlere "ölü" demeyin. Allah'ın dinini yeryüzünde egemen kılmak için mücadele edip bu uğurda şehit olanları ölü olarak nitelendirmeyin. Tam aksine; onlar bu hayattan bir üst hayata geçiş yapmışlardır. Hayat mertebelerinin farklı bir boyutunda, sonsuz nimetler içinde yaşıyorlar ve gerçek anlamda hayattadırlar. Fakat siz bu olağanüstü durumu tam olarak kavrayamazsınız.
155. Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık ile ve mallardan, canlardan, ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğim. İlâhî yasalara göre, insan bu dünya hayatında bazen korku, bazen açlık ve yoksullukla, kimi zaman da servetinden, sağlığından ve sahip olduğu diğer nimetlerden bir kısmını veya tamamını kaybederek imtihan edilecektir. Zorluk ve sıkıntılar karşısında sabırla direnerek imtihanı başarıyla tamamlayanlar, ebedî saadet ve kurtuluşu hak edeceklerdir.O hâlde, sabredenleri müjdele!
156. Onlar ki, bu imtihanın neticesi olarak başlarına bir bela, bir musibet geldiği zaman, "Bizler zaten Allah'a aitiz ve sonunda hepimiz O'na döneceğiz. Sahip olduğumuz her şey bize Allah'ın emanetidir ve Allah, emanetini istediği zaman elbette geri alacaktır. Hepimiz eninde sonunda bu dünya hayatını terk edecek ve yaptıklarımızın hesabını vermek üzere Rabb'imizin huzuruna çıkacağız." derler.
157. İşte onlara Rablerinden bağışlanma ve rahmet vardır ve onlar, hidâyet üzere olanlardır. Rablerinin rahmet, nimet ve bereketleri hep onlarla birliktedir; doğru yolda olanlar da ancak onlardır.
Şimdi de, en çetin imtihanlar karşısında yılmadan sabretmesini bilen bir mümin hanımın ibret verici kıssasına kulak verin:
Allah'ın emri gereğince Hz. İbrahim, eşi Hacer'i bebeğiyle birlikte ıssız Mekke vadisine bırakıp gitmişti. Kızgın çölde tek başına kalan Hacer, yavrusu İsmail'e su bulabilmek amacıyla Safa ile Merve tepeleri arasında defalarca koşuşturup durdu. Sonunda Allah, yerden tatlı bir su kaynağı çıkararak kullarının yardımına yetişti. Sonra da, güven ve umudunu yitirmeden sabırla mücadele etmenin sembolü olan bu fedakâr annenin anısına, Safâ ile Merve arasında sa'y etmeyi bir hac ibadeti olarak İbrahim (as)'a emretti. Sa'y, hac veya umre ibadeti için Mekke'ye gelen kimsenin Kâbe yakınındaki Safâ ile Merve tepeleri arasında Safâ'dan başlayarak dört gidiş üç dönüş olmak üzere yedi kere gidip gelmesi demektir. Bu ibadet, Mekke müşriklerince de hâlâ uygulanmaktaydı. Fakat zamanla müşrikler, Safâ ile Merve tepeleri üzerine birer put dikerek bu ibadete birtakım şirk unsurları katmışlardı. Bu yüzden Müslümanlar, sa'y edip etmeme konusunda tereddüde düştüler. Bunun üzerine, aşağıdaki âyetler nâzil oldu:
158. Kuşkusuz Safâ ile Merve, Allah'ın emirlerine bağlılık ve itaati simgeleyen alâmetlerindendir.
O hâlde, Hac veya Umre için Kâbe'yi ziyaret edenlerin, bunlar arasında sa'y etmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Bilakis bu, —farz olmamakla beraber— haccın önemli unsurlarındandır. Müşriklerin yanlış uygulamaları, sizi yanıltarak bu ibadetten alıkoymasın.
Zira her kim yapmakla yükümlü olmadığı hâlde fazladan bir iyilik yaparsa, bunun mükâfatını elbette görecektir. Çünkü Allah, bütün iyiliklerin karşılığını verendir, her şeyi en ince ayrıntısıyla bilendir.
Allah'tan gelen hakikati gizleyen sözde din âlimlerine gelince:
Yahudi ve Hristiyan din adamları, Hz. Muhammed'in hak peygamber olduğunu ve insanlara tebliğ ettiği emirlerin doğru olduğunu ellerindeki kutsal kitabın verdiği bilgilere dayanarak kesinlikle biliyorlardı. Fakat birtakım dünyevî çıkar kaygıları sebebiyle bunu açıklamaktan çekiniyorlardı. Allah tarafından gönderilen hakikati gizli tutan, Allah'ın kitabında yer alan kimi ayetleri görmezlikten gelip kimilerini sessizce geçiştiren böyle kimseler hakkında aşağıdaki âyetler nâzil oldu:
159. Göndermiş olduğumuz apaçık belgeleri ve dosdoğru yola ulaştıran hidâyeti, Biz onları gerek Tevrat, İncil ve gerekse Kur'ân gibi kitaplarda tüm insanlara açıkça bildirmemize rağmen basit dünyevî çıkarları uğruna gizleyenler var ya; işte hem Allah lânet eder onlara, hem de insan, cin ve melek gibi lânet edebilen diğer bütün varlıklar!
160. Ancak tövbe edip kendilerini düzelten ve gizlemiş oldukları gerçekleri açıklayanlar bunun dışındadır. İşte onların tövbesini kabul edeceğim. Çünkü ben çok bağışlayıcı, çok merhametliyim.
161. Âyetlerimi inkâr eden ve hayatı boyunca inkârda direterek kâfir olarak ölenlere gelince; hem Allah'ın, hem meleklerin ve hem de bütün insanların lâneti onların üzerinedir!
162. Onlar sonsuza dek o lânetin içinde kalacaklar ve ne azapları hafifletilecek ne de yüzlerine bakılacaktır.
163. Ey insanlar!Artık inkâr ve inattan vazgeçip hepiniz tevhid dairesine giriniz. Zira hepinizin ilâhı, bir tek ilâh olan Allah'tır. Hepinizin yaratıcısı ve Rabb'i olan Allah, bunca peygamberi insanlar parçalanıp düşman gruplara ayrılsınlar diye değil, tevhid inancı etrafında birleşsinler diye göndermiştir. O'ndan başka ilâh yoktur; O çok şefkatli, pek merhametlidir. Yeryüzünde, bu hakikati gözler önüne nice deliller ve mucizeler vardır: