Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 229
63. Salih, "Ey halkım!" dedi, "Eğer ben Rabb'imden gelen apaçık bir delil üzerinde bulunuyor isem ve O, bana kendi katından yol gösterici bir mesaj göndererek, tüm insanlığa lütuf ve rahmet bahşetmiş ise; söyler misiniz, bunca nimetlere karşılık nankörlük edip O'na karşı gelecek olursam, beni Allah'ın azabından kim kurtarabilir? Ve bu takdirde sizin, kaybımı artırmaktan öte ne katkınız olur bana?"
64. "Ey halkım! İşte Allah'ın sizi imtihan etmek üzere gönderdiği şu deve, sizin için hem dürüstlük ve samimiyetinizin göstergesi, hem de gerçek peygamberi tanımanızı sağlayacak olan apaçık bir mucizedir! Bu deveye karşı tavrınız, kaba kuvvete başvurarak zayıf ve çaresiz insanları ezme huyundan vazgeçip geçmediğinizi ortaya koyan bir ölçü olacaktır. O hâlde bırakın onu, Allah'ın arzında serbestçe otlasın ve sakın ona kötü bir maksatla el sürmeyin, aksi hâlde, sizi pek yakında korkunç bir azap yakalayacaktır. Bütün toplumu sütüyle besleyen bu devede olduğu gibi, baştan sona hayrınıza olan şeylere isyan etmeyin. Allah'ın nimetlerinin paylaşımında dengeli ve adil olun, zayıf ve çaresiz insanları ezmeyin."
65. Fakat Semud halkının azgın kâfirleri, Allah'a itaatin sembolü olarak ortalıkta dolaşan ve yaşadığı sürece Salih'in Peygamberliğinin apaçık bir ispatı olan bu deveyi kesip öldürdüler. Bunun üzerine Salih, "Yakında hepiniz helâk edileceksiniz! Yurdunuzda şimdilik üç gün daha yaşayın. Dördüncü gün işiniz bitmiş olacak! Bu, asla yalan çıkmayacak bir uyarıdır!" dedi.
66. Nihayet azap emrimiz gelip çatınca, lütuf ve merhametimiz sayesinde Salih'i ve beraberindeki müminleri o dehşet verici azaptan kurtardık. Ayrıca onları, insanlığın dirilip hesaba çekileceği o günün zillet ve alçaklığından da kurtardık. Gerçekten Rabb'in çok güçlüdür, üstündür. Sonsuz kudret ve izzet sahibidir, mutlak galip olandır.
67. O zalimlere gelince, şehrin altını üstüne getiren korkunç bir ses çarpıverdi onları. Böylece, yurtlarında cansız bir hâlde yere yığılıp kaldılar!
68. Onlar değildi sanki, daha düne kadar yurtlarında şen şakrak dolaşanlar!
Dikkat edin, işte Rab'lerini böyle inkâr etmişti Semudlular! Dikkat edin, işte böyle helâk olup gitti, azgın Semud kavmi!
Ve aradan yıllar geçti. Zamanla inkârcılık, yeniden ortaya çıktı. İşte, insanlık tarihinin bir başka ibret verici sayfası:
69. Hani melekler arasından seçip gönderdiğimiz elçilerimiz, İbrahim'e eşi Sâre'nin bir çocuk dünyaya getireceğine dair müjdeyi vermek üzere insan suretinde gelerek "Selâm sana, ey İbrahim!" demişlerdi. Onların melek olduğunu henüz fark edemeyen İbrahim, "Selâm sizlere, ey Allah'ın kulları!" diye karşılık verdi ve derhal misafirlerinin önüne leziz bir buzağı kebabı getirip koydu.
70. Fakat yabancıların yemeğe el uzatmadıklarını görünce, kendilerinden şüphelendi ve azap melekleri olduklarını düşünerek onlardan dolayı içine bir korku düştü. İbrahim'in iyiden iyiye kaygılandığını gören melekler, "Korkma!" dediler, "Bizler Allah tarafından görevlendirilmiş melekleriz ve asıl Lut kavmi için gönderildik. Rabb'inden bir mesaj iletmek için de sana uğradık."
71. O sırada İbrahim'in hanımı Sâre, bir kenarda ayakta bekliyordu. Bu sözleri duyunca, korkulacak bir şey olmadığını anlayıp sevincinden gülümsemeye başladı. Sonra ona, İshak adında bir çocuk dünyaya getireceğini ve İshak'ın ardından, Yakup isminde bir torun sahibi olacağını müjdeledik. Bu müjdeyi Sâre'ye verdik, zira İbrahim'in, diğer eşi Hacer'den olma İsmail adında bir oğlu zaten vardı.