Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 221
1. Elif, Lâm, Râ. [102] Dinle, ey insanoğlu! Bak bunu sana Allah söylüyor. Bunları Allah sözü olarak dinle, başkasının sözüne benzetme. Senin gayet iyi tanıdığın ve şiirlerinde, yazılarında, hitabelerinde ustalıkla kullandığın şu harflere bir bak: İlâhî kudret, bu basit harfleri nasıl mükemmel bir uyumla yan yana dizdi de, olağanüstü güzelliği karşısında en büyük edebiyat ustalarının, âlimlerin, filozofların secdeye kapandığı; bir tek sûresinin dahi benzerini yapmakta beşeriyetin acze düştüğü eşsiz, mucizevî bir kitap ortaya koydu:
Bu öyle bir kitaptır ki, bizzat Hakîm ve Habîr tarafından âyetleri muhkem kılınmış, sonra tafsil edilmiştir.
Ey insan! Bu okuyacağın / dinleyeceğin mesaj öyle mükemmel bir kitaptır ki,
Onun her bir âyeti, Hakîm (sonsuz hüküm, hikmet ve adalet sahibi) ve aynı zamanda Habîr (her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden haberdar) olan Allah tarafından,
Her türlü şüphe, çelişki, yanlışlık ve bozulmaya karşı özenle korunarak mükemmel bir ölçü ve ahenk içinde, gayet muntazam ve sağlam bir şekilde düzenlenerek muhkem kılınmış,
Ve her akıl sahibinin anlayıp ibret alabileceği biçimde açıklanmış, âyet âyet, sûre sûre düzenlenerek tafsil edilmiştir.
2. Ki, Allah'tan başkasına kulluk ve ibadet etmeyin! O'nun emirlerine kayıtsız şartsız itaat edin, O'nun buyruklarına ters düşen hiçbir güce, kim olursa olsun asla boyun eğmeyin! O hâlde, ey Peygamber! Bu Kur'an ile insanlığı uyararak de ki: "Doğrusu ben, size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. Zalimleri ilahi azap ile uyaran, iman edip iyilik yapanları da cennet nimetleriyle müjdeleyen bir Peygamberim."
3. "Şu halde, günahlarınızdan tövbe ederek Rabb'inizden bağışlanma dileyin ve tüm içtenliğinizle O'na yönelin ki, sizi ecel denilen belirli bir süreye kadar huzur ve mutluluk içinde güzelce yaşatsın ve iyilik yapan herkese, iyiliğinin karşılığını dünyada da ahirette de tam olarak versin. Fakat ilâhî buyruklardan yüz çevirecek olursanız, doğrusu sizin için, başınıza gelecek o büyük günün azabından korkarım!"
4. "Hepinizin dönüşü eninde sonunda Allah'adır. Ve Allah, her şeye gücü yeten mutlak kudret sahibidir."
5. Bakın, hakikatle yüz yüze gelmekten korkan kimi inkârcılar, elçiyi her gördüklerinde ondan gizlenmek için nasıl da göğüslerini çevirip hemencecik oradan sıvışıyorlar. Güya böylece hakikati görmemiş, duymamış oluyorlar. Kur'an'ın o etkileyici uyarısıyla yüz yüze gelmemek için arkalarını dönüp gitmekle, kalplerini ve kulaklarını hakikate kapatmakla gerçeklerden kaçabileceklerini ve sorumluluktan kurtulabileceklerini sanıyorlar. Oysa onlar, gecenin zifiri karanlıklarında örtülerine büründükleri ve vicdanlarıyla baş başa kaldıkları zaman bile, Allah onların gizledikleri ve açığa vurdukları her şeyi bilmektedir. Çünkü O, kalplerin içindeki bütün gizli niyet ve düşünceleri tam olarak bilir. Öyle ki:
107. Allah sana bir sıkıntı, bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka hiç kimse onu gideremez. Eğer sana bir güzellik bahşetmek istese, hiç kimse O'nun lütuf ve cömertliğini engelleyemez. O, lütuf ve bereketini kullarından dilediğine verir. O hâlde, O'nun ihsan ve inayetine lâyık kullar olmaya çalışın. Şunu da iyi bilin: Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
108. De ki: "Ey insanlar! İşte size Rabb'inizden, hakikatin ta kendisi olan Kur'an gelmiş bulunuyor. Artık her kim doğru yolu seçerse, ancak kendi iyiliği için doğru yolu seçmiş olur. Kim de Kur'an'ın çizdiği yoldan saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapmış olur. Zira Allah, hepinize hakikati görme yeteneği bahşetmiştir. Tercih ve eylemlerinizden yalnızca kendiniz sorumlusunuz. Benim görevimse, yalnızca hakikati güzelce duyurmaktan ibarettir. Çünkü ben sizin davranışlarınızdan sorumlu değilim. Şu hâlde:
109. Ey hakikat yolunun yolcusu! Sen başkalarına değil, ancak ve ancak sana gönderilen bu hikmetli ayetlere uy! Hedefe ulaşma konusunda sakın aceleci davranma. Allah hakkınızda hükmünü verinceye kadar, bu yolda uğrayabileceğin zorluklara, sıkıntılara sabret! Unutma ki, O hükmedenlerin en hayırlısıdır.