Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 206
118. Allah, hiçbir mazeretleri olmadığı hâlde Tebük seferinden geri kalan, fakat haklarındaki karar bugüne kadar ertelenen (9. Tevbe: 106) Kâb bin Mâlik, Murâre bin Rabî ve Hilâl bin Ümeyye adındaki üç kişinin de tövbelerini kabul edip onları bağışlamıştır. Öyle ki, bütün genişliğine rağmen dünya başlarına dar gelmiş ve ruhlarını dayanılmaz sıkıntılar kaplamıştı. Zira işledikleri suçun karşılığı olarak Peygamber (s) uzun bir süre onlarla konuşmayı yasaklamıştı. Bu yüzden hiçbir mümin yüzlerine bakmıyor, en yakın dostları bile selâmlarını almıyordu. Doğup büyüdükleri şehirde yapayalnız kalmışlardı. Hiçbir yerde huzur bulamaz, hiçbir şeyden tat alamaz olmuşlardı. Pişmanlık ve vicdan azabıyla içleri kan ağlıyordu. Allah'ın gazabından kurtulmak için yine O'na sığınmaktan başka bir çare olmadığını anlamışlardı. Nihayet elli günlük çetin bir imtihanın ardından, Allah onların tövbesini kabul etti ki, kıyamete kadar gelecek bütün tövbekârlar onları örnek alsınlar ve en zor, en çaresiz anlarda bile Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyip sabırla ve ısrarla Rab'lerine yönelip tövbe etsinler. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
119. Ey iman edenler! Emir ve yasaklarına riayet etmek suretiyle Allah'a karşı saygılı ve duyarlı olun. Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının ve zulme karşı inananların safında yerinizi alarak daima doğrularla beraber olun!
120. Ne Medine halkına ve ne de çevresinde göçebe kabileler hâlinde yaşayan mümin bedevilere, Allah'ın Elçisini —veya onun misyonunu üstlenen herhangi bir İslâm önderini— mücadelesinde yalnız bırakmak ve kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Nasıl yaraşsın ki? Onlar ne zaman Allah yolunda bir susuzluk, yorgunluk ve açlık çekseler, ne zaman kâfirleri çileden çıkaracak bir toprağa ayak bassalar ve düşmana karşı bir başarı elde etseler, her defasında kendilerine büyük bir iyilik sevabı yazılmaktadır. Elbette Allah, iyilik yapanların emeklerini boşa çıkarmayacaktır.
121. Ve yine onlar, ne zaman Allah yolunda az veya çok bir şeyler harcasalar ve ne zaman bir vadiyi aşıp geçseler, Hesap gününde Allah'ın onları yaptıklarının en güzeliyle ödüllendirmesi için bütün bunlar kendi hesaplarına mutlaka yazılmaktadır. Bununla birlikte:
122. Allah yolunda cihad etmek veya Peygamberi ziyaret edip ondan İslâm'ı öğrenmek amacıyla bile olsa, Müslümanların hepsinin birden yurtlarını terk edip sefere çıkmaları uygun olmaz. Her bölge halkından bir grubun, dinî konularda derinlemesine bilgi sahibi olmak ve dönüp arkadaşlarına geldiklerinde günah ve kötülüklerden sakınmaları için onları uyarıp aydınlatmak amacıyla sefere çıkmaları gerekmez mi? Ayrıca, genel seferberlik ilan edilmedikçe Müslümanların hepsinin birden savaşa çıkmaları uygun olmaz. Çünkü İslâm toplumunun eğitimci, tebliğci, yönetici, esnaf ve sanatkârlara da ihtiyacı vardır. O hâlde, bir işbölümüne gidilmesi kaçınılmazdır. Bunun için, her bölge halkından bir kısmı savaşa giderken, geride kalan diğer bir grup, savaşa çıkan arkadaşları dönüp geldiğinde onları uyarıp aydınlatmak ve böylece ilâhî direktiflere karşı daha dikkatli ve duyarlı olmalarını sağlamak amacıyla bir araya gelip ilim tahsil ederek dinî konularda derinlemesine bilgi sahibi olmalıdırlar.