Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 205
112. Onlar ilâhî rahmetten ümit kesmeyip daima Allah'a yönelerek günahlarından tövbe eden, yalnızca O'na kulluk ve ibadet eden, en derin şükran ve minnettarlık duygularıyla O'nu övüp yücelterek hamd eden, Allah yolunda cihad etmek ve İslâm'ı insanlara tebliğ etmek gibi yüce gayelerle yeryüzünde gezip dolaşan, O'nun huzurunda boyun eğip secdeye kapanan, insanlara iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan, Allah'ın çizdiği sınırları tüm güçleriyle koruyan ve O'nun belirlediği kanunları hayata egemen kılmak için mücadele eden kimselerdir. O hâlde ey Peygamber, bu nitelikleri taşıyan müminleri sonsuz nimetlerle müjdele!
İbrahim Peygamber, iman etmeden ölen babasının bağışlanması için Allah'a dua etmişti (19. Meryem, 47 ve 26. Şuara, 86). Onu kendilerine örnek alan bazı müminler de, kâfir olarak ölen akrabaları için bağışlanma dilemeye başladılar ve Peygamberin de bu yönde dua etmesini istediler. Bunun üzerine, aşağıdaki ayet nazil oldu:
113. Ne Peygambere, ne de diğer müminlere, kâfir olarak ölen ve cehennemlik oldukları artık kesinleşmiş olan müşrikler ve kâfirler için —onlar yakın akrabaları bile olsalar— bağışlanma dilemek yaraşmaz. Zira Allah, kendisine ortak koşanları ve inkâr edenleri bağışlamayacağını kesin hükme bağlamıştır (4. Nisâ: 48, 116). Ancak bu, onlarla tüm bağlarınızı koparmanızı gerektirmez. Aksine, kâfir bile olsalar akrabalarınızın haklarını gözetmeli, dertlerine ortak olmalısınız. İslâm'a ve Müslümanlara fiilen saldırmadıkları sürece, gereken ilgi ve yakınlığı göstererek onlara sevgi ve şefkatle yaklaşmalısınız. Hayatta oldukları sürece, imana gelmeleri ve bağışlanmaları için dua edebilirsiniz. Fakat inkârda diretmiş ve bu hâlde ölmüşlerse, artık onlar için dua etmemelisiniz.
Peki, nasıl oldu da İbrahim, kâfir olarak ölen babası için bağışlanma diledi?
114. İbrahim'in, hakikati inatla reddeden babasının bağışlanması için yaptığı duaya gelince, bu sadece, ona ölümünden önce vermiş olduğu bir sözden kaynaklanıyordu (19. Meryem: 47; 26. Şuara: 86 ve 60. Mümtehine: 4). Ne var ki, ilâhî uyarı sonucunda onun Allah düşmanı olduğunu ve Allah ortak koşan böyle kimselerin bağışlanmalarının söz konusu olamayacağını kesin olarak anlayınca, babası için dua etmekten vazgeçerek ondan uzak durdu. Doğrusu İbrahim, çok ama çok ince ruhlu, son derece merhametli ve yumuşak kalpli biriydi. Bu yüzden babasına bu sözü vermişti.
Bununla birlikte, ilâhî hüküm kendilerine bildirilmeden önce böyle hatalı davrananlar, bundan sorumlu tutulmayacaklardır:
115. Allah bir topluma doğru yolu gösterdikten sonra, hangi davranışların haram olduğunu ve nelerden sakınmaları gerektiğini kendilerine açıkça bildirmedikçe, onları yoldan saptılar diye cezalandıracak değildir. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi en ince ayrıntısıyla bilmektedir.
116. Evet, göklerin ve yerin mutlak hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. Hayat veren de, öldüren de O'dur. Ve sizin Allah'tan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir yardımcınız.
117. Hiç kuşkusuz Allah, savaşa katılmak istemeyen münafıklara kolayca izin vermekle hata eden Peygamberi ve Tebük seferinin yaşandığı o sıkıntılı anlarda, içlerinden bir kısmının kalpleri neredeyse kaymak üzereyken bunca zorluklara göğüs gererek Peygamberin izinden hiç ayrılmayan Muhacirleri ve Ensarı bağışlamıştır. Allah müminlere karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Muhacirler, Mekke henüz düşmanların elindeyken zulmün egemen olduğu öz yurtlarını terk ederek Medine'ye, İslâm diyarına göç eden müminlerdir. Ensâr ise, kendi ülkelerine sığınan bu din kardeşlerine kucak açan ve her türlü yardım ve desteği göstererek onları barındıran fedakâr müminlerdir.