Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 180
26. Yeryüzünde sürekli ezilip horlanan bir avuç zayıf, korumasız bir topluluk olduğunuz ve zalim insanlar tarafından her an yakalanıp yok edilme korkusuyla iç içe yaşadığınız günleri hatırlayın.
İşte siz böyle çaresiz bir durumda iken,Allahsizi zalimlerin elindenkurtararak Medine'ye göç etmenizi ve size kucak açan yeni bir ortamda, güven ve huzur içinde barınmanızı sağladı. Sonra da sizi düşmanlarınıza karşı yardımıyla güçlendirdi ve en güzel nimetlerle besleyip rızıklandırdı ki, kulluk görevinizi en güzel şekilde yerine getirerek Rabb'inize şükredesiniz. Şu hâlde:
27. Ey iman edenler! Sakın hak yolda mücadeleyi bırakıp da Allah'a ve Elçisine ihanet etmeyin! Aksi hâlde dininiz, malınız, aileniz, sağlığınız, insanî değerleriniz, doğal güzellikleriniz gibi korumanız için size teslim edilmiş olan kendi emanetlerinize bilerek ihanet etmiş olursunuz!
28. Şunu iyi bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak iman ve teslimiyetinizi ölçmek üzere size emanet edilmiş birer imtihan aracından ibarettir ve Allah'ın katında dünyanın basit ve gelip geçici nimetlerinden çok daha büyük bir ödül vardır. Öyleyse, bu muhteşem ödülü kazanmak için var gücünüzle çalışın. Unutmayın ki, bu çabanızda Rabb'iniz sizi asla yardımsız bırakmayacaktır:
29. Ey iman edenler! Eğer Allah'a yürekten bir saygı ile bağlanarak dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih eder ve gücünüz yettiğince kötülüklerden sakınırsanız, o zaman Allah size iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edebilmenizi sağlayacak bir kavrayış ve sağlıklı düşünme yeteneği verecek ve küçük günahlarınızı silerek sizi bağışlayacaktır. Çünkü Allah, büyük lütuf sahibidir.
30. Ey Muhammed! Hani o kâfirler, İslâm'ın Mekke'de yayılmaya başladığını görünce seni yakalayıp hapsetmek veya geceleyin ani bir baskınla öldürmek ya da öz yurdundan sürüp çıkarmak amacıyla sana karşı sinsice tuzaklar kuruyorlardı. Fakat onlar bu tuzaklarla uğraşırken, Allah da onların bütün hesaplarını altüst edecekmüthiş bir plân kuruyordu. Allah, ancak adaleti gerçekleştirmek ve zalimlere gereken cezayı vermek için tuzak kurar. Zira O, plân kuranların en hayırlısıdır.
O zalimler ki:
31. Onlara ayetlerimiz tebliğ edilerek okunduğu zaman, "Tamam, duyduk!" derler, "İstesek biz de buna benzer hikâyeler uydurabilir, Kur'an ile boy ölçüşebilecek güzel sözler söyleyebiliriz. Çünkü bu okuduğun ayetler, öncekilerin efsane ve masallarından başka bir şey değildir."
32. Yine onlar küstahça bir edayla, "Ey Allah'ımız! Eğer bu Kitap gerçekten senin katından gelmiş ise, başımıza gökten taşlar yağdır yahut bizi can yakıcı bir azaba uğrat!" demişlerdi.
33. Oysa Allah, sen Mekke'de onların arasında bulunduğun sürece, tüm şehri helâk edecek şekilde onlara azap edecek değildi. Kaldı ki, henüz İslâm çağrısı devam ederken, aralarındaki nice temiz yürekli insanların af dileyip inkârdan vazgeçmeleri beklenirken de Allah onlara azap edecek değildi.
Evet, o anda korkunç bir azaba uğramadılarsa, sebebi ancak buydu. Fakat şimdi, ey Peygamber: