Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 150
158. O inkârcılar, tövbe edip Kur'an'a yönelmek için ille de gökten azap meleklerinin inmesini mi bekliyorlar? Ya da Rabb'inin karşılarına gelip gözlerine görünmesini mi? Yahut ölüm, kıyamet, Azrail gibi Rabb'inin azap alâmetlerinden birinin gelip çatmasını mı? Fakat şunu bilin ki, Rabb'inin herhangi bir alâmeti göründüğü gün, zamanında iman etmemiş veya iman ettiği hâlde inancı doğrultusunda yaşamadığı için imanında hayır kazanamamış olan hiç kimseye, o günkü imanı fayda vermeyecektir.
De ki: "Ya şimdiden iman edin, ya da başınıza gelecekleri bekleyin; doğrusu biz de beklemekteyiz!"
159. Bütün Peygamberlerin ortak çağrısı olan hak dini özünden saptırarak tanınmaz hâle getiren ve böylece dinlerini parça parça edip birbirine düşman mezheplere, gruplara ayrılan Yahudi ve Hristiyanlara gelince, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Ne onları izlemekle yükümlüsün, ne de yaptıklarından sorumlusun! Artık onların işi Allah'a kalmıştır. Zamanı gelince yaptıkları her şeyi onlara bildirecek ve cezalarını verecektir.
160. O gün her kim Rabb'inin huzuruna bir iyilik ile gelirse, kendisine bunun karşılığı olarak en az on katı verilecektir. Kim de bir kötülük ile gelirse, sadece kötülüğüne denk bir ceza görecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık yapılmayacaktır.
161. Dinlerini paramparça eden o gafillere de ki: "İşte Rabb'im, beni dosdoğru bir yola, sizin zamanla terk etmiş olduğunuz o mükemmel dine iletti. Yani tüm batıl yollardan uzaklaşıp tek Allah inancına yönelen İbrahim'in ve diğer bütün Peygamberlerin ortak mesajı olan gerçek inanç sistemine! Yahudi ve Hristiyanların birtakım Peygamberleri, azizleri ve din adamlarını yüceltip ilâhlaştırmasına karşılık, İbrahim hiçbir zaman Allah'a ortak koşmamış ve Allah'ın hiçbir kitabını veya elçisini yalanlamamıştı."
162. Bu mükemmel tevhid inancının pratik hayata nasıl yansıtılacağını öğretmek üzere onlara de ki: "Benim dua ve yakarışlarım, namaz, zekât, oruç, hac ve kurban başta olmak üzere bütün ibadetlerim, kısacası hayatım ve ölümüm, yalnızca âlemlerin yegâne sahibi, efendisi ve Rabb'i olan Allah içindir!" Sadece O'nun rızasını kazanmak için ve yalnızca O'na yönelerek dua ve ibadet ederim. Ancak O'nun hükmüne boyun eğerek yaşar ve ancak O'nun uğrunda canımı veririm! Zira:
163. "O'nun birtakım tanrısal güçler bahşederek seçkin kıldığı, yetki ve otoritesinde pay sahibi yaptığı herhangi bir yardımcısı veya ortağı yoktur!
İşte bana emredilen budur ve bu yüzden ben, doğru olanı yapmak için birilerini öne atılmasını beklemeyeceğim. Yeryüzünde bir tek mümin kalmamış bile olsa asla ümitsizliğe, yılgınlığa kapılmayacak, gerekirse tek başıma yoluma devam edeceğim. Tüm benliğimle Rabb'imin buyruklarına boyun eğerek ve sözlerimle, davranışlarımla, hayatımla, ölümümle müminlere örneklik ve öncülük ederek daima Müslümanların ilki ve öncüsü olacağım!"
Buna rağmen inkârcılar, "Gelin bizim hayat tarzımıza uyun, günahı varsa bizim boynumuza olsun!" diyerek (29. Ankebut: 12) seni hak dinden çevirmeye kalkışırlarsa:
164. Onlara de ki: "Kâinattaki her şeyin sahibi, efendisi ve Rabb'i Allah olduğu hâlde, ben O'ndan başka Rab mi arayacakmışım? Hiç olacak şey midir bu?
Kaldı ki, herkes ancak kendi kazandıklarından sorumludur. Ben size uyup dediklerinizi yapsam bile, siz günahlarımı yüklenip beni azaptan kurtaramazsınız. Çünkü hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenemez. İnsanları günaha teşvik eden, elbette bunun cezasını çekecektir. Fakat bu, herhangi bir baskı ve zorlama olmaksızın onun sözüne uyup günah işleyen kişiyi kurtaramayacaktır.
Ey insanlar! Hepiniz dönüp dolaşıp, sonunda Rabb'inizin huzuruna geleceksiniz. İşte o zaman, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz her şeyi Allah size bildirecektir.
165. Unutmayın ki, Allah önceki ümmetlerin ardından, şimdi de sizi yeryüzünde ilâhî adaleti gerçekleştirmekle görevli yöneticiler yapmış ve bahşettiği türlü nimetler ve verdiği belâlar çerçevesinde sizi imtihan etmek ve böylelikle her açıdan gelişip olgunlaşmanızı sağlamak için akıl, güç, zenginlik ve yetenek bakımından kiminizi diğerinden daha üstün derecelere yükseltmiştir.
Doğrusu Rabb'in, yeri ve zamanı geldiğinde ceza vermekte çok hızlıdır. Bahşettiği bunca nimetlere karşı nankörce davranan kâfirleri, istese anında yok edebilir. Fakat sonsuz merhameti sayesindedir ki, tövbe edip hakikate yönelmeleri için onlara mühlet veriyor. Çünkü O gerçekten çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.