Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 14
89. Onlara Allah tarafından, yanlarındaki Tevrat'ın değiştirilmemiş bölümlerini onaylayan bir kitap gelince —ki öteden beri putperest kâfirlere karşı onun sayesinde zafer kazanacakları ümidiyle Son Elçi'nin gelmesini bekleyip duruyorlardı— işte o tanıdıkları ve bekledikleri (Tesniye, 18: 15,18) Son Elçi onlara gelince, kendi ırklarından değil diye onu inkâr ettiler.
O hâlde, Allah'ın lâneti inkârcıların üzerine olsun!
Son Peygamber'e ve Kur'ân'a iman etmedikleri için Yahudileri lanetleyen bu ayet-i kerime, Ehl-i Kitab'ın, yalnızca kendilerine gönderilen kitap ve peygamberlere inanmakla kurtuluşa eremeyeceğini açıkça göstermektedir (Bakara, 2/62).
90. Allah'ın, kullarından lâyık gördüğüne sonsuz lütfundan bahşetmesini, yani Araplardan bir yetime kitap ve peygamberlik vermesini çekemeyerek O'nun indirdiği Kur'ân âyetlerini inkâr etmekle kendi canlarını, öz benliklerini ve dolayısıyla âhiretteki ebedî kurtuluşlarını ne kötü bir şeyle değiştiler de, gazap üstüne gazaba uğradılar!
Allah'ı ve âyetlerini inkâr eden bütün kâfirler için, dünyada ve âhirette hor ve hakir kılıcı, alçaltıcı bir azap vardır.
Peygamber (s)'in zevcelerinden Hz. Safiye'nin anlattığı şu olay, Yahudilerin nasıl bile bile inkâra saplandıklarını açıkça ortaya koymaktadır. Yahudi liderlerinden Huyeyy bin Ahtab'ın kızı olan ve bilahare İslam'ı kabul eden Safiyye (ra) diyor ki:
"Peygamber (as) hicret edip Medine'ye gelince, Yahudilerin önde gelen liderlerinden ve âlimlerinden olan babam ile amcam onu görmeye gittiler. Eve döndüklerinde, Amcam Ebu Yâsir, babama, "Bu o mudur? Sence Muhammed Tevrat'ta geleceği müjdelenen o Peygamber midir?" diye sordu. Babam, "Evet vallahi; beklediğimiz Peygamber'in ta kendisidir." diye cevap verdi. Amcam, "Bundan emin misin?" diye sorunca, babam, "Evet, eminim." dedi. Amcam, "O hâlde ne yapmak niyetindesin?" diye sordu. Babam da, "Allah'a yemin ederim ki, yaşadığım sürece ona düşmanlık edeceğim ve başarısız olması için elimden geleni yapacağım!" diye cevap verdi." (Sîreti İbn-i Hişâm, Safiyye'den Bir Tanıklık)
İşte Yahudilerin bu inatçı ve inkârcı tavırlarından dolayıdır ki;
91. Onlara, "Allah'ın gönderdiği mesajların tümüne iman edin!" denilince, "Biz ancak bize indirilene inanırız!" der, ötesini inkâr ederler. Son Peygamberi ve Kur'ân'ı reddederler.
Oysa gayet iyi bilirler ki, bu Kur'ân, yanlarındaki Tevrat'ın tahrif edilmemiş bölümlerini onaylayan ve mutlak gerçeği, doğruyu ortaya koyan hak bir kitaptır.
Ey Muhammed! Gerçek iman ehli olduklarını iddia eden bu inkârcılara de ki: "Madem bu kadar inançlıydınız da, daha önce Allah'ın Peygamberlerini neden öldürüyordunuz? Son Elçiye karşı gösterdiğiniz küstahça tavrı, bir zamanlar Zekeriya'ya, Yahya'ya, İsa'ya ve daha önceki nice Peygamberlere de göstermediniz mi? O peygamberlerden nicelerini öldürüp nicelerini inkâr etmediniz mi? Aslında siz kendi kitabınıza da inanmıyorsunuz. Aksi hâlde, size Tevrat'ta müjdelenen Son Peygamberi yalanlamaz, böylece geçmişte bazı Peygamberleri öldüren atalarınızın işlediği suça ortak olmazdınız."
92. Ey İsrailoğulları! Andolsun Musa da size apaçık deliller ve mucizeler getirmişti. Fakat onunSina Dağı'na çıkmak için aranızdan ayrılmasından hemen sonra, buzağı heykeline tapınmaya başladınız. İşte siz, böyle nankör ve zalim kimselersiniz!
93. Hani bir zamanlar, Allah'a verdiğiniz sözün önemini iyice idrak etmeniz ve antlaşmayı bozduğunuz takdirde doğabilecek vahim sonuçları zihninizde hep canlı tutabilmeniz için, Sina Dağı'nı yerinden sökmüş ve tıpkı bir bulut gölgesi gibi üzerinize yıkılacakmış gibi kaldırarak, sizden şöyle bir söz almıştık:
"Size bahşettiğimiz ilâhî prensiplere bütün gücünüzle, sımsıkı sarılın ve ondaki emir ve tavsiyelere içtenlikle kulak verin!"
Ama onlar, "İşittik ve isyan ettik!" dediler. Dilleriyle "İşittik!" derlerken, tavır ve davranışlarıyla "İsyan ettik!" diyorlardı. Dilleriyle inandıklarını iddia ettiği şeyleri, hayatları ile inkâr ediyorlardı.
Bunun neticesinde, inkâr etmeleri sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi içirildi. Azgınlıklarının doğal sonucu olarak, altın buzağı heykeli ile sembolize edilen isyankârlık, inkârcılık ve dünyevî arzuları ilâh edinme tutkusu iliklerine kadar işledi. Bunun neticesinde Allah'a isyan ettiler, peygamberleri öldürdüler ve yeryüzünde daima fesat çıkardılar.
Ey Peygamber! Kendi peygamberlerine dahi isyan eden ve bunca günahları işledikleri hâlde, gerçek iman ehli olduklarını iddia eden o Yahudilere de ki: "Eğer siz inanan kimseler iseniz, şu sözde imanınız size ne kötü şeyler emrediyor! Bu ne tuhaf bir imandır ki, sahibini günaha, isyankârlığa ve Allah'ın âyetlerini inkâra sevk ediyor!"