Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 122
83. Onların, bu Elçiye indirilen ayetleri dinledikleri zaman, hiç de yabancısı olmadıkları bu hakikatten müthiş etkilenerek, gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün.
Onlar Kur'an'ı duyar duymaz, Allah'a el açıp yalvararak şöyle derler: "Ey Rabb'imiz! İsa Mesih'in yıllar öncesinden müjdelediği Son Elçi'ye iman ettik. O hâlde, bizi de hakikate şahitlik eden şu müminlerle birlikte iman kervanının bir neferi olarak yaz!"
84. "Öyle ya, Rabb'imizin bizi dünya ve âhirette iyi insanların arasına katmasını ümitle bekleyip dururken, Allah'a ve O'ndan bize gelen gerçeğe niçin iman etmeyelim ki?"
85. Bu sözlerine karşılık Allah, onları ağaçlarının altından ırmaklar akan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennet bahçeleriyle ödüllendirecektir. İşte iyilik yapanların mükâfatı budur.
86. Ayetlerimizi yalan sayarak hak dini inkâr edenlere gelince, onlar da cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklar!
Fakat bazı Hristiyan zahitlerden, rahiplerden övgüyle söz edildi diye ruhbanlığı iyi bir şey zannetmeyin:
87. Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı temiz ve hoş nimetleri kendinize haram kılmayın. Ramazan'ın son on gününde ilim, dua, ibadet ve zikirle meşgul olmak üzere mescitlerde veya evinizin bir köşesinde itikâfa çekilebilirsiniz. Bunun haricinde, Allah'a yaklaşma ve ibadet maksadıyla bile olsa, dünyadan el etek çekip ruhban hayatı yaşayarak yahut çilehanelere kapanarak, inzivaya çekilerek kendinizi hayatın güzelliklerinden mahrum bırakmayın. Öte yandan, dünya zevklerinden faydalanacağım diye başkalarının hakkını çiğneyerek sınırı da aşmayın! Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez.
88. O hâlde, haramı helâli birbirine karıştırmadan, Allah'ın size vermiş olduğu helâl ve temiz nimetlerden yiyin! Bu arada, kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan gelen emirlere sımsıkı sarılarak, kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! Sakının da, olur olmaz her şeye yemin ederek kendinizi sıkıntıya sokmayın! Bununla birlikte:
89. Allah sizi, yemin kastı olmaksızın ağzınızdan kaçıveren ya da doğru olduğuna inanarak söylediğiniz, fakat daha sonra gerçeğe aykırı olduğu anlaşılan yeminlerinizdeki yanılgıdan dolayı sorumlu tutmaz. Ancak sizi, kasıtlı olarak yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır.
Böyle bilerek yemin ettikten sonra aksini yapmanın daha hayırlı olduğunu düşünürseniz, yemininizi bozmalısınız. Ancak bu veya başka bir sebeple yemininizi bozacak olursanız onun cezasını ödemelisiniz ki, buna yemin kefareti denir. Yeminin kefareti şudur:
Kalite, miktar ve öğün sayısı olarak kendi ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden, on fakiri bir gün boyunca doyurmak,
Veya onları altlı üstlü takım hâlinde giydirmek,
Ya da bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bu üçünden birini seçmekte serbestsiniz.
Fakir olduğu için bunlardan hiçbirini bulamayan ise, üç gün arka arkaya oruç tutmalıdır. Oruç tutacak gücü de yoksa, yalnızca tövbe istiğfar etmekle yetinir. İşte, yemin ettiğiniz ve onu bozduğunuz zaman, yemininizin kefareti budur.
Eğer yeminin bozulmasından dolayı başkaları da zarar görmüş olursa, bu da ayrıca telâfi edilmelidir. Bir de, nasıl olsa kefaretini öder kurtulurum diyerek iyice düşünmeden olur olmaz yeminler etmeyin, ettiğiniz zaman da —eğer bir günaha sebep olmayacaksa— gücünüz yettiğince ona bağlı kalın. Kısacası, yeminlerinizi koruyun!
İşte Allah size ayetlerini böyle açıkça bildiriyor ki, şükredesiniz.