Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 114
37. Cehenneme atıldıklarında, can havliyle ateşten çıkmak isteyecekler, fakat oradan asla çıkamayacaklar. Çünkü onların hakkı, sürekli bir azaptır!
İşte, hem sizi bu korkunç azaptan kurtaracak, hem de mal ve can güvenliğinizi garanti altına alacak güzel bir vesile:
38. Ey iman edenler! Hırsızlık edenlerin —ister erkek ister kadın olsun— işledikleri bu çirkin suça karşılık Allah tarafından ibret verici ve caydırıcı bir ceza olarak sağ ellerini bilekten kesin! Açgözlülük ederek başkasının hakkına saldıran soyguncuları, hırsızları ancak bu şekilde caydırabilirsiniz. O hâlde, sakın bu hükmü uygulama konusunda zalimlere acımanız tutmasın. Unutmayın ki, Allah hem sizden çok daha merhametli ve adildir, hem de sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.
Ancak, bu tür ağır cezaların uygulanabilmesi için;
İslâmî eğitim sürecinin tüm aşamalarından geçmiş, sosyal adalet ve refahın tam olarak sağlandığı bir toplumda,
Aklı başında ve ergenlik çağına girmiş bir yükümlünün,
Aşırı yoksulluk, delilik, hastalık gibi geçerli bir mazereti olmaksızın,
Belirli bir miktarın üzerindeki malı,
Muhafaza edildiği yerden,
Gizlice çaldığı,
Kesin olarak ispatlanmış olmalıdır.
Bu şartlardan biri veya birkaçı bulunmadığı takdirde, hırsıza el kesme cezasından daha küçük bir ceza verilir.
39. Ama kim yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder de, gücü yettiğince hatasını telâfi etmeye çalışır ve hayatında tertemiz bir sayfa açarak kendisini düzeltirse, elbette Allah onun tövbesini kabul edecektir. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
Yakalanmadan önce kendiliğinden teslim olan hırsıza el kesme cezası verilmez. Yakalandıktan sonra tövbe eden hırsıza gelince; Allah katında günahı bağışlansa bile, mahkemenin vereceği cezadan kurtulamaz. Çünkü Allah'tan başka hiç kimse, onun gerçekten tövbe edip etmediğini ve tövbesinde samimî olup olmadığını bilemez.
Ey insanoğlu! Yüce Rabb'inin ilim, hikmet ve adaletine güven:
40. Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca Allah'a aittir? O lâyık gördüğünü cezalandırır, müstahak gördüğünü de bağışlar. Bunu da, mutlak adalet ve hikmet ölçülerine göre yapar. Zulüm ve haksızlık yapanları cezalandırır, iman edip güzel ve yararlı davranış gösterenleri ise ödüllendirir. Unutma ki, Allah her şeye kâdirdir.
Bunun için, zalimlere karşı mücadeleye devam et:
41. Ey şanlı Peygamber! Kalben inanmadıkları hâlde sırf sizi kandırmak için ağızlarıyla "Biz de inanıyoruz!" diyen —fakat ortaya koydukları hayat tarzıyla İslâm'ı inkâr eden— ikiyüzlülerden ve onlara akıl hocalığı yapan Yahudilerden Allah'ın ayetlerini inkâr etmekte birbirleriyle âdeta yarışa girenlerin yaptıkları, sakın seni üzüp de ümitsizliğe ve yılgınlığa düşürmesin!
Onlar doğru söze tahammül edemezken, her türlü yalana kulak verirler. Sana değer vermedikleri için yanına gelmeye bile tenezzül etmeyen diğer kâfirlerin görüşlerini dikkate alır, onların sözlerini dinler ve onlar adına casusluk faaliyeti yürütürler.
Verdikleri söze bağlı kalmaz, kelimeleri eğip bükerek işlerine gelecek şekilde yorumlarlar. Ayrıca, Kutsal Kitaptaki sözlerin anlamlarını kasten çarpıtarak değiştirirler.
Kur'an'ın hakemliğine başvurmak isteyenlere, "Size şu hüküm verilirse onu kabul edin, arzu ve beklentilerinize uygun bir fetva verilmezse uzak durun!" diye tembih ederler.
Ve bu davranışlarının doğal sonucu olarak, cezayı hak etmiş olurlar: Allah kimi cezaya müstahak görmüşse, artık onun kurtulması için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın.
İşte bunlar, kalplerini Allah'ın arındırmaya layık görmediği kimselerdir. Onların hakkı bu dünyada zillet ve alçaklık, ahirette ise büyük bir azaptır!