Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 319
99. Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten sana katımızdan bir zikir verdik.
100. Kim bundan yüz çevirirse, hiç şüphesiz kıyamet günü o, bir günah yükü yüklenecektir.
101. O günah yükü altında temelli kalıcılardır. Bu, kıyamet günü onlar için pek de kötü bir yüktür.
102. Sur'a üfürüleceği gün, biz suçlu günahkârları o gün, gömgök (kör) gözlerle bir araya toplarız.
103. “(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız!” diye kendi aralarında fısıldaşırlar.
104. Yolca en üstün olanları, “Bir günden fazla durmadınız” dediği zaman, ne dediklerini biz daha iyi biliriz.
105. Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: “Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak.”
106. “Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır.”
107. “Onda ne bir çukur göreceksin, ne de bir tümsek.”
108. O gün, kendisinden sapma imkânı olamayan çağırıcıya (Allah'a) uyacaklar. Rahman'a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hışıltıdan başka bir şey işitemezsin.
109. O gün, Rahman'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.
110. O, önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp ihata edemezler.
111. (Artık bütün) Yüzler, diri ve gözetip duranın (Allah'ın) önünde baş eğmiştir ve yükü zulüm olan kimse ise hüsrana uğramıştır.
112. Kim de bir mümin olarak salih olan amellerde bulunursa, artık o ne zulümden korkar, ne de hakkının eksik tutulmasından.
113. Böylece biz onu, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazları türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup sakınırlar veya onlar için bir hatırlama (uyanış) icat eder.