Sureler
Mealler
Önceki
Fetih Suresi
Sonraki
Kaf Suresi
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ey inananlar! Allah'ın ve —O'nun emirlerinin tebliğcisi ve uygulayıcısı olan— Elçisinin önüne geçmeyin. Bireyi ve toplumu ilgilendiren hiçbir konuda Allah'a ve Elçisine danışmadan, yani Kur'an ve Sünnet'i araştırıp o konuda İslâm'ın hükmünü öğrenmeden karar vermeyin. Kendi düşüncenizi, beklentinizi ve menfaatinizi Allah'ın hükmünün önüne geçirmeyin ve geçirilmesine izin vermeyin! Allah'tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! Unutmayın ki, Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
2 Ey inananlar! Allah Elçisinin huzurunda konuşurken sesinizi Peygamberin sesinden daha çok yükseltmeyin. Ona, birbirinize seslendiğiniz gibi saygısızca bir ifadeyle seslenmeyin. Onunla veya "onun hakkında" konuşurken gayriciddî, laubali davranmayın. Yoksa bütün iyilikleriniz ve güzel işleriniz boşa gider de, farkında bile olmazsınız.
3 Allah'ın Elçisinin huzurunda saygıyla seslerini kısan ve ondan bahsederken edepli ve terbiyeli davranan kimseler var ya, Allah onların yüreklerindeki saygı ve bağlılık derecesini sınamış ve onlar da ilâhî hükümlere gönülden boyun eğerek bu sınavdan yüz akıyla çıkmışlardır. İşte onlar için Rab'leri tarafından bir bağışlama ve büyük bir ödül vardır. O hâlde, ey inananlar! Bu ödüle lâyık olabilmek için, Peygambere ve onun izinden giden İslâm âlimlerine, yöneticilere ve büyüklerinize gereken saygı ve edebi göstermeli, tüm insanlara karşı nazik ve terbiyeli davranmalısınız. Aşağıdaki örnek, konuyu daha iyi anlamanızı sağlayacaktır:
4 Ey Peygamber! Seni evinin dışından, ta odaların arkasından görgüsüzce çağıranlar var ya, onların çoğu düşüncesiz kimselerdir.
5 Oysa onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabredip efendice bekleselerdi, kendileri için çok daha iyi olurdu. O hâlde, bundan böyle daha dikkatli davransınlar ve şunu da unutmasınlar. Her şeye rağmen, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
6 Ey inananlar! Herhangi bir kimse, özellikle de alenen günah işleyen ve kötü ahlâka sahip olan biri, yani bir fasık size önemli bir konuda haber getirirse, bu habere göre hareket etmeden önce, onun doğruluk derecesini iyice araştırın. Yoksa bilmeyerek bir toplumun hakkını çiğnersiniz de, yaptığınıza pişman olur ve uzun süre vicdan azabına mahkûm olursunuz.
7 Bilesiniz ki, Allah'ın Elçisi aranızdadır. Kur'an'ın pratik hayata yansıtılmasında mükemmel bir model olarak sizin karşınızdadır. Muteber hadis kitaplarındaki örnek hayatıyla da, kıyamete kadar müminlere model ve öncü olmaya devam edecektir. Hâl böyleyken, nasıl fasıkların sözüne itibar eder de müminler hakkında kötü düşünürsünüz? Unutmayın ki, Peygamberin görevi sizin arzu ve isteklerinize uygun işler yapmak değildir. Şayet o, gerçekleşmesini istediğiniz işlerin çoğunda size uysaydı, toplumun düzeni bozulur ve büyük bir sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah böyle olmasını istemedi. Bunun için, İslâm inancı size sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi, buna karşılık inkârcılığı, kötülüğü ve isyankârlığı size çirkin gösterdi. O hâlde, kim ki Allah için sever ve Allah için nefret ederse, işte doğru yolu izleyenler onlardır.
8 Bu, Allah'ın sevdiği kullarına nasip ettiği lütuf ve nimetidir. Unutmayın ki Allah, sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. Her konuda en doğru hükmü verir, sonsuz hikmetiyle her şeyi yerli yerince ve en uygun biçimde yapar. İşte bu hikmet gereğince;
9 Eğer müminlerin içinden iki grup birbiriyle savaşırsa, derhal müdahale edip aralarını bulun. Buna rağmen onlardan biri ötekine haksız olarak saldırırsa, o saldırganlarla, Allah'ın hükmünü kabul edinceye kadar savaşın. Eğer zulümden vazgeçip Allah'ın hükmüne dönerlerse, aralarında âdil bir barış sağlayın ve her konuda hak ve adaleti gözetin. Hiç kuşkusuz Allah, âdil davrananları sever.
10 Unutmayın, inananlar birbirlerine düşman olamazlar, onlar ancak kardeştirler. O hâlde, müminler arasında çıkabilecek anlaşmazlıklara seyirci kalmayın, din kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın ve müminlerin birlik ve beraberliğini bozup İslâm toplumunu zayıflatacak her çeşit olumsuz davranıştan sakının ki, O'nun tarafından şefkat ve merhamete lâyık olabilesiniz.
11 Ey iman edenler! Hiçbir kişi veya toplum, başka bir toplumu küçümseyip alaya almasın. Her zaman şu ihtimali düşünsünler: Belki o beğenmedikleri insanlar, Allah katında kendilerinden daha üstündürler. Aynı şekilde kadınlar da başka bir topluma mensup olan kadınlar hakkında dedikodu yapıp onlarla alay etmesinler. Nerden biliyorlar, belki o küçümsedikleri kadınlar, kendilerinden daha üstündürler. Meşru eleştiri sınırlarını aşıp da birbirinizi kırıcı sözlerle ayıplamayın. Birbirinizi küçük düşürücü lakaplarla çağırmayın. Mümin kardeşini aşağılayan, aslında kendi günahkârlığını ilan etmiş olur. Hâlbuki imanla şeref ve üstünlük kazandıktan sonra ‘günahkâr' ismi ile anılmak ne kötüdür! Artık her kim tövbe ederse, günahları bağışlanacaktır. Kim de tövbe etmekten kaçınırsa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
12 Ey iman edenler! Aşırı zandan kaçının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Günah olan zan, asılsız tahminlere ve evhamlara dayanarak insanları suçlamak veya cezalandırmaya kalkışmaktır. O hâlde, ne kadar çok zanla hareket ederseniz, yanılıp günaha girme ihtimaliniz de o derece artacaktır.

Bir de, evleneceği kişinin durumunu araştırma veya büyük suçluları takip etme gibi meşru bir sebebe dayanmadıkça, birbirinizin mahrem yönlerini araştırmayın ve olası bir haksızlığı engellemek amacıyla evlilik, iş ortaklığı ve benzeri konularda taraflara önbilgi vererek uyarma veya şahitlik yapma durumu hariç, insanların ayıp ve kusurlarını lüzumsuz yere sayıp dökerek birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Hiçbiriniz, başka birinin arkasından onun hoşlanmayacağı sözler söylemesin. İçinizden hanginiz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır? İşte bundan tiksindiniz değil mi? Oysa gıybet, bundan daha tiksinti verici bir günahtır. Öyleyse, Allah'tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden sakının! Allah'ın rahmetinden de hiçbir zaman ümidinizi kesmeyin! Doğrusu Allah, içtenlikle yapılan tövbeleri kabul edendir, çok ama çok merhametlidir.
13 Ey insanlar! Gerçekten Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışıp rahat, huzur ve kardeşlik içinde bir hayatı yaşamak için iyilikte, güzellikte yarışasınız diye sizi ırklara, boylara ayırdık. Hepiniz Âdem ve Havva adındaki bir anne babanın çocuklarısınız. Dolayısıyla, herhangi bir ırkın veya sınıfın diğerine üstünlüğü söz konusu olamaz. Gerçek şu ki, Allah katında en üstün ve en değerli olanınız, takva bakımından en ileride olanınızdır. Irk, renk, zenginlik, güzellik, makam, şöhret, güç gibi özellikler, İslâm'a göre üstünlük ölçüsü değildir. İlâhî değer ölçülerine göre en kıymetli, en saygıdeğer insan, ahlâkî erdemler bakımından en önde olan insandır. Ey insanlar! İyi kötü, doğru yanlış, güzel çirkin, üstün aşağı gibi bütün değer ölçülerinizi Allah'ın kitabından almalısınız. Çünkü Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.
14 Yüzeysel olarak Müslümanlığı kabul eden bazı göçebe kabileler, "Biz de iman ettik!" dediler. Ey Muhammed! Onlara de ki: "Hayır, siz henüz tam olarak inanmış değilsiniz. Bu yüzden, "İman ettik!" demeyin, fakat "Biz Müslüman olmaya karar verdik ve bize tebliğ edilecek İslâmî hükümlere prensip olarak boyun eğdik!" deyin. Çünkü Kur'an'ın ortaya koyduğu iman ilkeleri, henüz kalbinize yerleşmiş değildir. Bununla birlikte, eğer bundan böyle Allah'a ve Elçisine itaat ederek iman iddianızda samimî olduğunuzu gösterirseniz, elbette Rabb'iniz, yaptığınız hiçbir güzel davranışı karşılıksız bırakmayacaktır. Unutmayın ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
15 Gerçek müminler, ancak Allah'a ve Elçisine yürekten inanan, imanın tadını tattıktan sonra en ağır imtihanlar karşısında bile sarsılmadan ayakta kalabilen, inançlarında en ufak bir kuşkuya kapılmayan ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla fedakârca mücadele eden kimselerdir. İşte iman iddiasında doğru olanlar bunlardır.
16 Ey Peygamber! Bu özelikleri taşımadan da Müslüman olabileceklerini zanneden cahillere de ki: "Dininizin ne olduğunu siz mi Allah'a öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanı bilir. Kısacası Allah, her şeyi tam olarak bilmektedir." Hal böyleyken;
17 İman henüz yüreklerine sinmemiş olan bazı cahiller, "Biz Müslümanlarla savaşmadan, kendi irademizle İslâm'a girdik." diyerek, Müslüman oldukları için güya seni minnet altında bırakmak istiyorlar. Böyle kimselere de ki: "Müslümanlığınızı başıma kakmayın! Tam tersine, eğer gerçekten iman iddianızda samimî iseniz, sizi imana eriştirdiği için asıl Allah sizi minnet borcu altında bırakmıştır. Eğer yüreğinizde bu şükür duygusunu taşımıyorsanız, zaten iman etmiş değilsiniz demektir."
18 O hâlde, ey insanlar! Tüm tavır ve davranışlarınızda, şu gerçeği daima göz önüne bulundurun: Hiç kuşku yok ki, Allah göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilmektedir. Tüm evrende neler olup bittiğini bildiği gibi, kalplerinizde taşıdığınız gizli niyet ve düşüncelerden de haberdardır. Bu yüzden, içinizi dışınızı düzelterek iyi bir mümin olmaya gayret gösterin. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ 1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ 2
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ 3
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ 4
وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ۬ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ 6
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ ف۪يكُمْ رَسُولَ اللّٰهِۜ لَوْ يُط۪يعُكُمْ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنَ الْاَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْا۪يمَانَ وَزَيَّـنَهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ 7
فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ 8
وَاِنْ طَٓائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَاۚ فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰيهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّت۪ي تَبْغ۪ي حَتّٰى تَف۪ٓيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللّٰهِۚ فَاِنْ فَٓاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُواۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ 9
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ۟ 10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْراً مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْراً مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ 11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ 12
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ 13
قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ 14
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ 15
قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِد۪ينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ 16
يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 17
اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ 18
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Ey inananlar! Allah'ın ve —O'nun emirlerinin tebliğcisi ve uygulayıcısı olan— Elçisinin önüne geçmeyin. Bireyi ve toplumu ilgilendiren hiçbir konuda Allah'a ve Elçisine danışmadan, yani Kur'an ve Sünnet'i araştırıp o konuda İslâm'ın hükmünü öğrenmeden karar vermeyin. Kendi düşüncenizi, beklentinizi ve menfaatinizi Allah'ın hükmünün önüne geçirmeyin ve geçirilmesine izin vermeyin! Allah'tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! Unutmayın ki, Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
1
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Ey inananlar! Allah Elçisinin huzurunda konuşurken sesinizi Peygamberin sesinden daha çok yükseltmeyin. Ona, birbirinize seslendiğiniz gibi saygısızca bir ifadeyle seslenmeyin. Onunla veya "onun hakkında" konuşurken gayriciddî, laubali davranmayın. Yoksa bütün iyilikleriniz ve güzel işleriniz boşa gider de, farkında bile olmazsınız.
2
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَغُضُّونَ اَصْوَاتَهُمْ عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ امْتَحَنَ اللّٰهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوٰىۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظ۪يمٌ
Allah'ın Elçisinin huzurunda saygıyla seslerini kısan ve ondan bahsederken edepli ve terbiyeli davranan kimseler var ya, Allah onların yüreklerindeki saygı ve bağlılık derecesini sınamış ve onlar da ilâhî hükümlere gönülden boyun eğerek bu sınavdan yüz akıyla çıkmışlardır. İşte onlar için Rab'leri tarafından bir bağışlama ve büyük bir ödül vardır. O hâlde, ey inananlar! Bu ödüle lâyık olabilmek için, Peygambere ve onun izinden giden İslâm âlimlerine, yöneticilere ve büyüklerinize gereken saygı ve edebi göstermeli, tüm insanlara karşı nazik ve terbiyeli davranmalısınız. Aşağıdaki örnek, konuyu daha iyi anlamanızı sağlayacaktır:
3
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُنَادُونَكَ مِنْ وَرَٓاءِ الْحُجُرَاتِ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ
Ey Peygamber! Seni evinin dışından, ta odaların arkasından görgüsüzce çağıranlar var ya, onların çoğu düşüncesiz kimselerdir.
4
وَلَوْ اَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتّٰى تَخْرُجَ اِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Oysa onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabredip efendice bekleselerdi, kendileri için çok daha iyi olurdu. O hâlde, bundan böyle daha dikkatli davransınlar ve şunu da unutmasınlar. Her şeye rağmen, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
5
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ جَٓاءَكُمْ فَاسِقٌ بِنَبَأٍ۬ فَتَبَيَّنُٓوا اَنْ تُص۪يبُوا قَوْماً بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلٰى مَا فَعَلْتُمْ نَادِم۪ينَ
Ey inananlar! Herhangi bir kimse, özellikle de alenen günah işleyen ve kötü ahlâka sahip olan biri, yani bir fasık size önemli bir konuda haber getirirse, bu habere göre hareket etmeden önce, onun doğruluk derecesini iyice araştırın. Yoksa bilmeyerek bir toplumun hakkını çiğnersiniz de, yaptığınıza pişman olur ve uzun süre vicdan azabına mahkûm olursunuz.
6
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ ف۪يكُمْ رَسُولَ اللّٰهِۜ لَوْ يُط۪يعُكُمْ ف۪ي كَث۪يرٍ مِنَ الْاَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ حَبَّبَ اِلَيْكُمُ الْا۪يمَانَ وَزَيَّـنَهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ اِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ
Bilesiniz ki, Allah'ın Elçisi aranızdadır. Kur'an'ın pratik hayata yansıtılmasında mükemmel bir model olarak sizin karşınızdadır. Muteber hadis kitaplarındaki örnek hayatıyla da, kıyamete kadar müminlere model ve öncü olmaya devam edecektir. Hâl böyleyken, nasıl fasıkların sözüne itibar eder de müminler hakkında kötü düşünürsünüz? Unutmayın ki, Peygamberin görevi sizin arzu ve isteklerinize uygun işler yapmak değildir. Şayet o, gerçekleşmesini istediğiniz işlerin çoğunda size uysaydı, toplumun düzeni bozulur ve büyük bir sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah böyle olmasını istemedi. Bunun için, İslâm inancı size sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi, buna karşılık inkârcılığı, kötülüğü ve isyankârlığı size çirkin gösterdi. O hâlde, kim ki Allah için sever ve Allah için nefret ederse, işte doğru yolu izleyenler onlardır.
7
فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Bu, Allah'ın sevdiği kullarına nasip ettiği lütuf ve nimetidir. Unutmayın ki Allah, sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. Her konuda en doğru hükmü verir, sonsuz hikmetiyle her şeyi yerli yerince ve en uygun biçimde yapar. İşte bu hikmet gereğince;
8
وَاِنْ طَٓائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَاۚ فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰيهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّت۪ي تَبْغ۪ي حَتّٰى تَف۪ٓيءَ اِلٰٓى اَمْرِ اللّٰهِۚ فَاِنْ فَٓاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُواۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
Eğer müminlerin içinden iki grup birbiriyle savaşırsa, derhal müdahale edip aralarını bulun. Buna rağmen onlardan biri ötekine haksız olarak saldırırsa, o saldırganlarla, Allah'ın hükmünü kabul edinceye kadar savaşın. Eğer zulümden vazgeçip Allah'ın hükmüne dönerlerse, aralarında âdil bir barış sağlayın ve her konuda hak ve adaleti gözetin. Hiç kuşkusuz Allah, âdil davrananları sever.
9
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ۟
Unutmayın, inananlar birbirlerine düşman olamazlar, onlar ancak kardeştirler. O hâlde, müminler arasında çıkabilecek anlaşmazlıklara seyirci kalmayın, din kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın ve müminlerin birlik ve beraberliğini bozup İslâm toplumunu zayıflatacak her çeşit olumsuz davranıştan sakının ki, O'nun tarafından şefkat ve merhamete lâyık olabilesiniz.
10
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُونُوا خَيْراً مِنْهُمْ وَلَا نِسَٓاءٌ مِنْ نِسَٓاءٍ عَسٰٓى اَنْ يَكُنَّ خَيْراً مِنْهُنَّۚ وَلَا تَلْمِزُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْاَلْقَابِۜ بِئْسَ الِاسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْا۪يمَانِۚ وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Ey iman edenler! Hiçbir kişi veya toplum, başka bir toplumu küçümseyip alaya almasın. Her zaman şu ihtimali düşünsünler: Belki o beğenmedikleri insanlar, Allah katında kendilerinden daha üstündürler. Aynı şekilde kadınlar da başka bir topluma mensup olan kadınlar hakkında dedikodu yapıp onlarla alay etmesinler. Nerden biliyorlar, belki o küçümsedikleri kadınlar, kendilerinden daha üstündürler. Meşru eleştiri sınırlarını aşıp da birbirinizi kırıcı sözlerle ayıplamayın. Birbirinizi küçük düşürücü lakaplarla çağırmayın. Mümin kardeşini aşağılayan, aslında kendi günahkârlığını ilan etmiş olur. Hâlbuki imanla şeref ve üstünlük kazandıktan sonra ‘günahkâr' ismi ile anılmak ne kötüdür! Artık her kim tövbe ederse, günahları bağışlanacaktır. Kim de tövbe etmekten kaçınırsa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
11
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يراً مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَح۪يمٌ
Ey iman edenler! Aşırı zandan kaçının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Günah olan zan, asılsız tahminlere ve evhamlara dayanarak insanları suçlamak veya cezalandırmaya kalkışmaktır. O hâlde, ne kadar çok zanla hareket ederseniz, yanılıp günaha girme ihtimaliniz de o derece artacaktır.

Bir de, evleneceği kişinin durumunu araştırma veya büyük suçluları takip etme gibi meşru bir sebebe dayanmadıkça, birbirinizin mahrem yönlerini araştırmayın ve olası bir haksızlığı engellemek amacıyla evlilik, iş ortaklığı ve benzeri konularda taraflara önbilgi vererek uyarma veya şahitlik yapma durumu hariç, insanların ayıp ve kusurlarını lüzumsuz yere sayıp dökerek birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Hiçbiriniz, başka birinin arkasından onun hoşlanmayacağı sözler söylemesin. İçinizden hanginiz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır? İşte bundan tiksindiniz değil mi? Oysa gıybet, bundan daha tiksinti verici bir günahtır. Öyleyse, Allah'tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden sakının! Allah'ın rahmetinden de hiçbir zaman ümidinizi kesmeyin! Doğrusu Allah, içtenlikle yapılan tövbeleri kabul edendir, çok ama çok merhametlidir.
12
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
Ey insanlar! Gerçekten Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışıp rahat, huzur ve kardeşlik içinde bir hayatı yaşamak için iyilikte, güzellikte yarışasınız diye sizi ırklara, boylara ayırdık. Hepiniz Âdem ve Havva adındaki bir anne babanın çocuklarısınız. Dolayısıyla, herhangi bir ırkın veya sınıfın diğerine üstünlüğü söz konusu olamaz. Gerçek şu ki, Allah katında en üstün ve en değerli olanınız, takva bakımından en ileride olanınızdır. Irk, renk, zenginlik, güzellik, makam, şöhret, güç gibi özellikler, İslâm'a göre üstünlük ölçüsü değildir. İlâhî değer ölçülerine göre en kıymetli, en saygıdeğer insan, ahlâkî erdemler bakımından en önde olan insandır. Ey insanlar! İyi kötü, doğru yanlış, güzel çirkin, üstün aşağı gibi bütün değer ölçülerinizi Allah'ın kitabından almalısınız. Çünkü Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.
13
قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـٔاًۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
Yüzeysel olarak Müslümanlığı kabul eden bazı göçebe kabileler, "Biz de iman ettik!" dediler. Ey Muhammed! Onlara de ki: "Hayır, siz henüz tam olarak inanmış değilsiniz. Bu yüzden, "İman ettik!" demeyin, fakat "Biz Müslüman olmaya karar verdik ve bize tebliğ edilecek İslâmî hükümlere prensip olarak boyun eğdik!" deyin. Çünkü Kur'an'ın ortaya koyduğu iman ilkeleri, henüz kalbinize yerleşmiş değildir. Bununla birlikte, eğer bundan böyle Allah'a ve Elçisine itaat ederek iman iddianızda samimî olduğunuzu gösterirseniz, elbette Rabb'iniz, yaptığınız hiçbir güzel davranışı karşılıksız bırakmayacaktır. Unutmayın ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
14
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ
Gerçek müminler, ancak Allah'a ve Elçisine yürekten inanan, imanın tadını tattıktan sonra en ağır imtihanlar karşısında bile sarsılmadan ayakta kalabilen, inançlarında en ufak bir kuşkuya kapılmayan ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla fedakârca mücadele eden kimselerdir. İşte iman iddiasında doğru olanlar bunlardır.
15
قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِد۪ينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ
Ey Peygamber! Bu özelikleri taşımadan da Müslüman olabileceklerini zanneden cahillere de ki: "Dininizin ne olduğunu siz mi Allah'a öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanı bilir. Kısacası Allah, her şeyi tam olarak bilmektedir." Hal böyleyken;
16
يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
İman henüz yüreklerine sinmemiş olan bazı cahiller, "Biz Müslümanlarla savaşmadan, kendi irademizle İslâm'a girdik." diyerek, Müslüman oldukları için güya seni minnet altında bırakmak istiyorlar. Böyle kimselere de ki: "Müslümanlığınızı başıma kakmayın! Tam tersine, eğer gerçekten iman iddianızda samimî iseniz, sizi imana eriştirdiği için asıl Allah sizi minnet borcu altında bırakmıştır. Eğer yüreğinizde bu şükür duygusunu taşımıyorsanız, zaten iman etmiş değilsiniz demektir."
17
اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
O hâlde, ey insanlar! Tüm tavır ve davranışlarınızda, şu gerçeği daima göz önüne bulundurun: Hiç kuşku yok ki, Allah göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilmektedir. Tüm evrende neler olup bittiğini bildiği gibi, kalplerinizde taşıdığınız gizli niyet ve düşüncelerden de haberdardır. Bu yüzden, içinizi dışınızı düzelterek iyi bir mümin olmaya gayret gösterin. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.
18

Sureler

Mealler
Kaf Suresi
Sonraki