Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 564
27. Nihâyet onu (o kıyâmeti) yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşir ve (kendilerine): 'İşte kendisini (acele ederek) isteyip durduğunuz (azab) budur!' denilir.
28. De ki: 'Söyleyin bana! Eğer Allah, beni ve berâberimde bulunanları (sizin temennî ettiğiniz gibi) helâk etse (hepimizi öldürse) veya bize merhamet buyursa (da ecelimizi ertelese), artık kâfirleri (pek) elemli bir azabdan kim kurtaracak?'
29. De ki: 'O, Rahmândır; O’na îmân ettik ve ancak O’na tevekkül ettik. Artık kimin apaçık bir dalâlet içinde olduğunu yakında bileceksiniz!'
30. De ki: 'Söyleyin bana! Eğer suyunuz (yerin dibine) çekilecek olsa, artık size kim bir akar su getirebilir?'
1. Nûn. Kalem’e ve yazmakta oldukları şeylere yemîn olsun!
2. (Ey Habîbim!) Rabbinin ni'meti sâyesinde, sen bir mecnun değilsin!
3. Hem şübhesiz ki senin için, elbette kesintiye uğramayacak olan bir mükâfât vardır.
4. Ve muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin!
5. (5-6) Artık hanginizin fitneye tutulmuş (bir mecnun) olduğunu, yakında (sen de)göreceksin ve (onlar da) görecekler!
6. (5-6) Artık hanginizin fitneye tutulmuş (bir mecnun) olduğunu, yakında (sen de)göreceksin ve (onlar da) görecekler!
7. Şübhe yok ki, yolundan sapanları en iyi bilen ancak Rabbindir, hidâyete erenleri de eniyi bilen O’dur.
8. O hâlde (hakkı) yalanlayanlara itâat etme!
9. (Onlar) arzu ettiler ki, (sen, kendilerine) yumuşak davranasın da, (onlar da sana hoşgörülü ve) yumuşak davransınlar!
10. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
11. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
12. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
13. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
14. (10-14) (Habîbim, yâ Muhammed!) Çok yemîn eden, aşağılık (kıymetli bir görüşe sâhib olmayan), dâimâ ayıplayan (insanların arkasından dudak büken), hep koğuculuk peşinde gezen, her zaman hayra mâni' olan, haddi aşan (hakkı çiğneyen), alabildiğine günahkâr, zorba; bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğullar sâhibi oldu diye itâat etme!
15. Ona (onlardan birine), âyetlerimiz okunduğu zaman: 'Evvelkilerin masalları!' dedi.