Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 24
154. Ve Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin! Bil'akis (onlar) hayatdârdırlar, fakat (siz) anlayamazsınız.
155. Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsûllerden bir noksanlık ile imtihân edeceğiz. (Ey Resûlüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!
156. Onlar ki, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: 'Muhakkak ki biz, Allah’a âidiz ve muhakkak ki biz, ancak O’na dönücüleriz!' derler.
157. İşte onlara Rablerinden mağfiretler ve bir rahmet vardır. Hidâyete erenler de işte ancak onlardır.
158. Muhakkak ki Safâ ile Merve, Allah’ın (hac ve umre ibâdeti için ta'yîn ettiği)şeâirinden (alâmetlerinden)dir. Bu yüzden Kâ'be’yi hacceden veya umre yapan kimsenin, artık o ikisini tavâf etmesinde (ikisi arasında sa'y ederek, yürümesinde) üzerine bir günah yoktur. Kim de gönlünden koparak (fazladan) bir hayır işlerse, o takdirde şübhesiz ki Allah, Şâkir (bütün iyiliklerinize fazlasıyla mükâfât veren)dir, Alîm (yaptığınız herşeyi bilen)dir.
159. Şübhe yok ki onu insanlara Kitab’da (Tevrât’da) beyân etmemizden sonra,(Muhammed’in sıfatları ve recm âyeti gibi) indirdiğimiz apaçık delilleri ve hidâyeti gizleyenler yok mu, işte onlar ki Allah kendilerine lâ'net eder, (bütün) lâ'net edenler de onlara lâ'net okur!
160. Ancak tevbe edip (hâllerini) düzeltenler ve (gizlediklerini) açıklayanlar müstesnâ; işte onlar var ya, onların tevbelerini kabûl ederim. Çünki ben, Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden)im, Rahîm (merhameti bol olan)ım.
161. Şübhesiz inkâr edip kendileri kâfir kimseler olarak ölenler(e gelince), işte onlar yok mu, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâ'neti ancak onların üzerinedir.
162. Orada (Cehennemde) ebedî olarak kalıcıdırlar! Onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara (özür dilemeleri üzere) mühlet verilir!
163. İlâhınız (olan Allah) ise, tek bir İlâhdır. O’ndan başka ilâh yoktur; (O,) Rahmân(bütün mahlûkata rahmet eden)dir, Rahîm (mü’minlere çok merhamet eden)dir.