Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 428
1. Göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allaha hamdolsun. Âhiretde de hamd Onundur. O, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir, (her şeyden de) hakkıyle haberdârdır.
2. Yere ne giriyor, oradan ne çıkıyor, gökden ne iniyor, oraya ne yükselib çıkıyorsa bilir O. O, çok esirgeyici, çok yarlığayıcıdır.
3. Küfredenler: «O saat bize gelmeyecek» dedi (ler). Sen de ki (Habîbim): «Hayır, ğaybı bilen Rabbim hakkıyçün o, size mutlakaa gelecekdir. Ne göklerde, ne yerde bir zerre mıkdârı Ondan (Onun ilminden) kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük (hiçbir şey) müstesna olmamak üzere (hepsi) muhakkak apaçık bir kitabda (yazılıdır).
4. (Kıyametin gelib çatmasının hikmeti de şudur) «Çünkü (Allah) îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanları mükâfatlandıracakdır. Bunlar (yok mu?) mağfiret de, şerefli rızık da onlarındır.
5. Birbiriyle yarış edercesine âyetlerimizin içinde koşanlar (a gelince.) İşte onlar, için de pek çetin ve kötü bir azâb vardır.
6. Kendilerine ilim verilenler ise Rabbinden sana indirilen (Kur'an) in hakıykatın ta kendisi olduğunu bilir (ler) ve (onlar) her hamde lâyık olan Ğaalib-i mutlakın (ya'ni Allahın) yolunu gösterir (ler).
7. O küfredenler (birbirine şöyle) dedi (ler): «Siz didik didik parçalanıb dağıldığınız vakit her halde ve muhakkak tekrar yeni bir yaratılışda (bulunacağınızı) size (ehemmiyyetle) haber vermekde olan bir adam gösterelim mi size»?