Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 431
23. O'nun huzurunda, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda da vermez. Nihayet kalplerinden dehşet giderildiğinde: «Rabbiniz ne buyurdu?» diye sorarlar, (şefaatçılar): «Hakkı» derler. O, öyle yüksek, öyle büyüktür.
24. Onlara de ki: «Size göklerden ve yerden kim rızık veriyor? De ki: «Allah! O halde ya biz mutlak bir doğru yolda veya açık bir sapıklık içindeyiz ya da siz.»
25. De ki: «Siz, bizim suçlarımızdan sorumlu tutulmazsınız, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu olmayız.»
26. De ki: «Rabbimiz, hepimizi bir araya toplayacak, sonra da aramızı hak hükmü ile ayıracak. O, öyle yegane hüküm veren, öyle herşeyi bilendir.»
27. De ki: «O'na ortak diye kattıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır, öyle şey yok! doğrusu, bu: Güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tır.»
28. Seni de ancak bütün insanları içeren bir elçilikle rahmetimizin müjdecisi, azabımızın habercisi olarak gönderdik, başka değil! Fakat insanların çoğu bilmezler.
29. Ve: «Eğer doğru söylüyorsanız, ne zaman bu va'd?» diyorlar.
30. De ki: «Size va'd edilen bir gündür ki; ondan bir saat geri de kalamazsınız, ileri de geçemezsiniz.»
31. Bununla beraber, o küfredenler: «Biz ne bu Kur'an'a inanırız, ne de önündekine!» dediler. Fakat o zalimler yakalanıp Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman birbirlerine laf atarken bir görsen! Bir taraftan zebun edilenler (zayıf düşürülenler), o büyüklük taslayanlara: «Siz olmasaydınız kesinlikle biz mü'min olurduk!» diyeceklerdir.