Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali Sayfa 348
90. Hayır, biz onlara hakkı getirdik, ancak onlar gerçekten yalancıdırlar.
91. Tanrı, hiç bir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiç bir tanrı yoktur; eğer olsaydı, her bir tanrı elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (tanrıların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Tanrı, onların nitelendiregeldiklerinden yücedir.
92. Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir.
93. De ki: "Rabbim, eğer onlara vaadolunan (azab)ı mutlaka bana göstereceksen "
94. "Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma."
95. Gerçek şu ki biz, onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz.
96. Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; biz onların nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz.
97. Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım."
98. "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım rabbim."
99. Sonunda, onlardan birine ölüm geldiği zaman, der ki: «Rabbim, beni geri çevirin.»
100. "Ki, geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla, gerçekten bu, yalnızca bir sözdür, bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde diriltilip kaldırılacaklan güne kadar bir engel (berzah) vardır.
101. Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.
102. Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
103. Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefslerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.
104. Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.