Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 Ha, mîm. Ey insan! Sana Rabb'inden gelen mesaja kulak ver:
2 İnsanın dünya ve âhirette kurtuluşu için en mükemmel inanç sistemini ortaya koyarak hakikati gözler önüne seren bu apaçık Kitaba yemin olsun ki,
3 Biz onu, Kur'an'ın inişiyle bereketlenen mübarek bir gecede indirdik. Kur'an'ın ilk ayetlerini, insanlığın kaderinin dönüm noktası olan bir gecede, mübarek Kadir gecesinde gönderdik. Çünkü Biz, zalimleri bekleyen korkunç akıbete karşı insanlığı uyarıyoruz.

Bu öyle muhteşem bir gecedir ki;
4 O gece indirdiğimiz Kur'an sayesinde, bütün hikmetli ve faydalı işler, şeytanî değer yargılarından, batıl inanç ve ideolojilerden ayırt edilir ve insanlığın hayatını düzenleyecek en mükemmel prensipler şeklinde hükme bağlanır.
5 Ve bütün bunlar, katımızdan bir emir olarak derhal yerine getirilir. Çünkü Biz, insanı yaratıp başıboş bırakmayız. Aksine, ona doğru yolu gösterecek mesajlar göndeririz.
6 Bütün bunlar, Rabb'inin sonsuz lütuf ve rahmeti sayesindedir. O her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
7 O göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan bütün varlıkların gerçek Sahibi, Efendisi ve Rabb'idir. Buna gerçekten inanıyorsanız, yalnızca O'na kulluk ve ibadet etmeniz gerektiğini de bilmelisiniz. O Allah ki;
8 O'ndan başka hükmüne kayıtsız şartsız boyun eğilecek bir otorite, bir tanrı yoktur. Hayat veren de, öldüren de O'dur. O hem sizin Rabb'iniz, hem de önceki atalarınızın Rabb'idir.
9 Ama onlar, ayetlerimden yüz çeviren o gafiller, şüphe ve tereddüt içinde bir o yana, bir bu yana bocalayıp duruyorlar. Kur'an'ı terk ederek her gün yeni bir ideolojinin peşine takılıyor, fakat hiç birinde gerçek huzuru, mutluluğu bulamıyorlar.
10 Öyleyse, Kur'an'ı hayatın dışına iten toplumlar için, göğün apaçık bir duman getireceği günü, yani yeryüzüne peş peşe belâların yağacağı zamanı bekle.
11 Çünkü bu belalar sadece zalimleri değil, zulme seyirci kalan bütün insanları çepeçevre sarıp kuşatacaktır. Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır.
12 O zaman zalimler, "Ey Rabb'imiz!" diye yalvaracaklar, "Ne olur, başımızdan kaldır bu azabı. Çünkü artık, senin ayetlerine yürekten iman ediyoruz."
13 Felâketlerle yüz yüze gelince Allah'ı hatırlayan, fakat rahata kavuşunca yeniden inkâra dönen bu insanların, yaşadıkları acı tecrübelerden ibret alarak gerçekten tövbe etmiş olmaları hiç mümkün mü? Nitekim onlara, ayetlerimizi apaçık tebliğ eden bir Elçi gelmişti de, onun hak Peygamber olduğunu gayet iyi bildikleri hâlde, sırf kibir ve inatlarından dolayı inkâr etmişlerdi.
14 Sonra da onun hakkında, "Bu adam, Yahudi ve Hristiyan bilginler tarafından eğitilen ve kendisini Peygamber zanneden bir akıl hastasıdır!" diyerek onun getirdiği mesajdan yüz çevirmişlerdi.
15 Bütün bunlara rağmen, Biz yine de başınızdaki azabı birazcık kaldıracak ve kısa bir süreliğine de olsa, size refah ve huzuru tattıracağız. Fakat siz, içtenlikle tövbe etmediğiniz için çok geçmeden verdiğiniz sözleri unutacak ve eski nankörlüğünüze yeniden döneceksiniz.
16 Ama kıyamet veya ölüm vakti gelip de, zalimleri korkunç bir darbeyle kıskıvrak yakaladığımız Gün, işte onları asıl o zaman cezalandıracağız.

Buraya kadar anlatılanları daha iyi anlamak isterseniz, insanlık tarihinde yaşanan şu ibret verici kıssaya kulak verin:
17 Gerçek şu ki, onlardan önce Firavunu ve halkını da buna benzer bir sınavdan geçirmiştik: Onlara, Musa gibi değerli bir Elçi gelmiş ve şöyle demişti:
18 "Ey Firavun ve onun ileri gelen yöneticileri! Allah'a kulluk edin ve İsrail Oğulları'nı anayurtlarına götürmem için Allah'ın bu kullarını bana teslim edin. Doğrusu ben, size Allah tarafından gönderilmiş güvenilir bir Elçiyim."
19 "Sakın gücünüze servetinize aldanıp da, Allah'a karşı büyüklük taslamayın! Bakın, iddiamı ispatlamak üzere, Allah tarafından size apaçık bir mucize de getirdim!"
20 "Şunu iyi bilin ki, hiçbir tehdit, hiçbir baskı beni bu yoldan çeviremeyecektir! Çünkü ben, bana yapacağınız bütün işkencelere karşı, hem benim hem de sizin Rabb'iniz olan Allah'a sığınıyorum!"
21 "Eğer bana inanmıyorsanız, hiç olmazsa yolumdan çekilin!"
22 Fakat Firavun, gördüğü bütün mucizelere rağmen zulmünden vazgeçmedi. Baskı ve işkenceler altında geçen uzun bir mücadele döneminin ardından, Musa Rabb'ine el açıp "Ey Rabb'im!" diye yalvardı, "Bunlar gerçekten suç işlemekten asla vazgeçmeyen azgın bir topluluktur. Onları sana havale ediyorum Allah'ım!"
23 Biz de ona, "Ey Musa!" dedik, "İsrail Oğulları'nı Filistin'e götürmek üzere, kullarımı geceleyin Mısır'dan gizlice çıkar. Şunu da bil ki, Firavun ve ordusu tarafından takip edileceksiniz."
24 "Kızıldeniz'e varınca, asanla vurup denizi ikiye ayır. İnananlar karşıya geçtikten sonra da, Firavun ve askerlerinin arkanızdan gelmesi için denizi öylece ikiye ayrılmış bir hâlde bırak. Çünkü bu ordu, kesinlikle denizde boğulacaktır."
25 Böylece, Firavun ve ordusu sahip oldukları bütün güzellikleri geride bırakarak Kızıldeniz'in karanlık sularına gömüldüler. Onlar arkalarında neler bırakmışlardı neler… Meyvelerle dolu yemyeşil bahçeler, şırıl şırıl akan pınarlar,
26 Cömertçe ürün veren ekinlikler, lüks ve konforlu saraylar,
27 Ve içinde sefa sürdükleri daha nice nimetler...
28 İşte böyledir zalimlerin akıbeti. Sonra onların ardından, başka bir toplumu bu nimetlere varis kıldık.
29 Firavun ve ordusu öyle büyük bir lânete uğramıştı ki, ne gök ehli ağladı arkalarından, ne de yeryüzü sakinleri. Onlara tövbe etmek için ikinci bir fırsat da verilmedi.
30 Doğrusu Biz, İsrail Oğulları'nı onur kırıcı bir azaptan kurtarmıştık:
31 Firavunun o müthiş azabından. Gerçekten o, sınırı aşan azgın bir diktatör idi.
32 İsrail Oğulları'nı kurtarmakla kalmadık, bu davayı omuzlayıp insanlığa yol göstermeleri için onları ilmimizle seçtik ve kendi zamanlarındaki bütün toplumlardan üstün kıldık.
33 Ve onlara, her biri aynı zamanda apaçık birer imtihan olan nice mucizeler verdik.
34 Firavundan sonra yeryüzüne varis olan çağdaş müşriklere gelince, onlar diyorlar ki:
35 "Bizim şu dünyada karşılaşacağımız ilk ölümümüzden sonra yeni bir hayat yoktur ve kesinlikle yeniden dirilecek değiliz."
36 "Eğer aksini iddia ediyorsanız ve sözünüzde samimî iseniz, o zaman atalarımızı diriltip şahit olarak karşımıza getirin de, yeniden dirileceğimize inanalım!"
37 Yoksa onlar, günah işledikleri için helâk ettiğimiz Tubba halkından ve onlardan önce yaşamış olan nice güçlü kavimlerden, diğer imparatorluklardan daha güçlü ve daha mı değerliler? Hayır! Onlar nasıl cezalarını çektilerse, günümüz inkârcıları da yaptıklarının hesabını verecekler. Zaten öteki dünya olmasaydı, insanın yeryüzündeki hayatının hiçbir anlamı kalmazdı.
38 Oysa Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun eğlence olsun diye yaratmadık.
39 Tam tersine, her ikisini de ancak hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak olarak yarattık. Ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.
40 Fakat büyük mahkemenin kurulacağı Hüküm Günü, hepsinin buluşma zamanı olacaktır.
41 O gün, dostun dosta zerre kadar yararı dokunmayacak ve hiç kimseye yardım edilmeyecektir.
42 Ancak Allah'ın şefkat ve merhametini hak edenler başka. Onlar elbette ilâhî yardıma mazhar olacaklardır. Hiç kuşkusuz O, sonsuz kudret ve merhamet sahibidir. Allah'ın gazabını hak edenlere gelince:
43 Cehennemde inkârcıları bekleyen o zehirli zakkum ağacı,
44 Günahkârların oradaki yiyeceği olacaktır.
45 Midelerde kaynayan erimiş maden gibi iç organları paramparça edecektir. Hem öyle fokurdayacak ki;
46 Tıpkı sıcak suyun kaynaması gibi!
47 Daha sonra Allah, azap meleklerine emredecek: "Onu yakalayın ve alevli ateşin ortasına sürükleyin!"
48 "Sonra da başından aşağıya, kaynar su azabını boşaltın!"
49 "Ey zalim! Geçmişte yaptıklarının acı meyvesini şimdi tat bakalım! Sana ikramda bulunmak gerek. Öyle ya, sen kudretliydin, şeref sahibiydin!"
50 "İşte, vaktiyle tartışma konusu yaptığınız cehennem budur!"
51 Dürüst ve erdemli bir hayatı tercih ederek kötülüklerden sakınanlar ise, güvenli bir yerde olacaklar.
52 Cennet bahçelerinde, pınar başlarında...
53 İpek ve atlastan giysiler içinde, altın işlemeli koltuklara uzanarak karşılıklı oturacaklar.
54 İşte böyle… Ayrıca onlara, güzel gözlü eşler vereceğiz.
55 Onlar orada, huzur ve güven içinde, canlarının çektiği her meyveyi isteyip tadabilecekler.
56 Dünyadaki ilk ölümlerinden sonra, orada bir daha asla ölümü tatmayacaklar. Ve Allah onları, ebediyen cehennem azabından koruyacaktır.
57 Bütün bunlar, Rabb'inin lütuf ve ihsanı sayesinde gerçekleşecektir. İşte en büyük başarı, en büyük kurtuluş budur.
58 Ey Muhammed! Bu tebliğin ulaştığı hiç kimse, ilâhî çağrıdan habersiz olduğunu öne süremez. Çünkü Biz bu Kur'an'ı senin dilinde kolayca anlaşılır bir hâle getirdik ki, önce onun ilk muhatabı olan Araplar, sonra da kıyamete kadar gelecek tüm insanlar onu düşünüp öğüt alabilsinler.
59 Öyleyse, sen çağrıya devam et ve Rabb'in neler gösterecek, onu bekle. Zaten onlar da başlarına gelecek azabı beklemekteler.
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حٰمٓۜ 1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ 2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ 3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ 4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ 5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ 6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ 7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ 8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ 9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ 10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ 11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ 12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ 13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ 14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ 15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ 16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ 17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ 18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ 19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ 20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ 21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ 22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ 23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ 24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ 25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ 26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ 27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ 28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟ 29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ 30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ 31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ 32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ 33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ 34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ 35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ 36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ 37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ 39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ 40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ 41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ 42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ 43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ 44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ 45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ 46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ 47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ 48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ 49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ 50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ 51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ 52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ 53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ 54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ 55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ 56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ 57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ 58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ 59
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حٰمٓۜ
Ha, mîm. Ey insan! Sana Rabb'inden gelen mesaja kulak ver:
1
وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ
İnsanın dünya ve âhirette kurtuluşu için en mükemmel inanç sistemini ortaya koyarak hakikati gözler önüne seren bu apaçık Kitaba yemin olsun ki,
2
اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
Biz onu, Kur'an'ın inişiyle bereketlenen mübarek bir gecede indirdik. Kur'an'ın ilk ayetlerini, insanlığın kaderinin dönüm noktası olan bir gecede, mübarek Kadir gecesinde gönderdik. Çünkü Biz, zalimleri bekleyen korkunç akıbete karşı insanlığı uyarıyoruz.

Bu öyle muhteşem bir gecedir ki;
3
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُـلُّ اَمْرٍ حَـك۪يمٍۜ
O gece indirdiğimiz Kur'an sayesinde, bütün hikmetli ve faydalı işler, şeytanî değer yargılarından, batıl inanç ve ideolojilerden ayırt edilir ve insanlığın hayatını düzenleyecek en mükemmel prensipler şeklinde hükme bağlanır.
4
اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ
Ve bütün bunlar, katımızdan bir emir olarak derhal yerine getirilir. Çünkü Biz, insanı yaratıp başıboş bırakmayız. Aksine, ona doğru yolu gösterecek mesajlar göndeririz.
5
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ
Bütün bunlar, Rabb'inin sonsuz lütuf ve rahmeti sayesindedir. O her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
6
رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۢ اِنْ كُنْتُمْ مُوقِن۪ينَ
O göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan bütün varlıkların gerçek Sahibi, Efendisi ve Rabb'idir. Buna gerçekten inanıyorsanız, yalnızca O'na kulluk ve ibadet etmeniz gerektiğini de bilmelisiniz. O Allah ki;
7
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْـي۪ وَيُم۪يتُۜ رَبُّكُمْ وَرَبُّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
O'ndan başka hükmüne kayıtsız şartsız boyun eğilecek bir otorite, bir tanrı yoktur. Hayat veren de, öldüren de O'dur. O hem sizin Rabb'iniz, hem de önceki atalarınızın Rabb'idir.
8
بَلْ هُمْ ف۪ي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Ama onlar, ayetlerimden yüz çeviren o gafiller, şüphe ve tereddüt içinde bir o yana, bir bu yana bocalayıp duruyorlar. Kur'an'ı terk ederek her gün yeni bir ideolojinin peşine takılıyor, fakat hiç birinde gerçek huzuru, mutluluğu bulamıyorlar.
9
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَٓاءُ بِدُخَانٍ مُب۪ينٍۙ
Öyleyse, Kur'an'ı hayatın dışına iten toplumlar için, göğün apaçık bir duman getireceği günü, yani yeryüzüne peş peşe belâların yağacağı zamanı bekle.
10
يَغْشَى النَّاسَۜ هٰذَا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Çünkü bu belalar sadece zalimleri değil, zulme seyirci kalan bütün insanları çepeçevre sarıp kuşatacaktır. Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır.
11
رَبَّـنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ اِنَّا مُؤْمِنُونَ
O zaman zalimler, "Ey Rabb'imiz!" diye yalvaracaklar, "Ne olur, başımızdan kaldır bu azabı. Çünkü artık, senin ayetlerine yürekten iman ediyoruz."
12
اَنّٰى لَهُمُ الذِّكْرٰى وَقَدْ جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مُب۪ينٌۙ
Felâketlerle yüz yüze gelince Allah'ı hatırlayan, fakat rahata kavuşunca yeniden inkâra dönen bu insanların, yaşadıkları acı tecrübelerden ibret alarak gerçekten tövbe etmiş olmaları hiç mümkün mü? Nitekim onlara, ayetlerimizi apaçık tebliğ eden bir Elçi gelmişti de, onun hak Peygamber olduğunu gayet iyi bildikleri hâlde, sırf kibir ve inatlarından dolayı inkâr etmişlerdi.
13
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌۢ
Sonra da onun hakkında, "Bu adam, Yahudi ve Hristiyan bilginler tarafından eğitilen ve kendisini Peygamber zanneden bir akıl hastasıdır!" diyerek onun getirdiği mesajdan yüz çevirmişlerdi.
14
اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَل۪يلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۢ
Bütün bunlara rağmen, Biz yine de başınızdaki azabı birazcık kaldıracak ve kısa bir süreliğine de olsa, size refah ve huzuru tattıracağız. Fakat siz, içtenlikle tövbe etmediğiniz için çok geçmeden verdiğiniz sözleri unutacak ve eski nankörlüğünüze yeniden döneceksiniz.
15
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرٰىۚ اِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Ama kıyamet veya ölüm vakti gelip de, zalimleri korkunç bir darbeyle kıskıvrak yakaladığımız Gün, işte onları asıl o zaman cezalandıracağız.

Buraya kadar anlatılanları daha iyi anlamak isterseniz, insanlık tarihinde yaşanan şu ibret verici kıssaya kulak verin:
16
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَٓاءَهُمْ رَسُولٌ كَر۪يمٌۙ
Gerçek şu ki, onlardan önce Firavunu ve halkını da buna benzer bir sınavdan geçirmiştik: Onlara, Musa gibi değerli bir Elçi gelmiş ve şöyle demişti:
17
اَنْ اَدُّٓوا اِلَيَّ عِبَادَ اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ
"Ey Firavun ve onun ileri gelen yöneticileri! Allah'a kulluk edin ve İsrail Oğulları'nı anayurtlarına götürmem için Allah'ın bu kullarını bana teslim edin. Doğrusu ben, size Allah tarafından gönderilmiş güvenilir bir Elçiyim."
18
وَاَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللّٰهِۚ اِنّ۪ٓي اٰت۪يكُمْ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍۚ
"Sakın gücünüze servetinize aldanıp da, Allah'a karşı büyüklük taslamayın! Bakın, iddiamı ispatlamak üzere, Allah tarafından size apaçık bir mucize de getirdim!"
19
وَاِنّ۪ي عُذْتُ بِرَبّ۪ي وَرَبِّكُمْ اَنْ تَرْجُمُونِۘ
"Şunu iyi bilin ki, hiçbir tehdit, hiçbir baskı beni bu yoldan çeviremeyecektir! Çünkü ben, bana yapacağınız bütün işkencelere karşı, hem benim hem de sizin Rabb'iniz olan Allah'a sığınıyorum!"
20
وَاِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا ل۪ي فَاعْتَزِلُونِ
"Eğer bana inanmıyorsanız, hiç olmazsa yolumdan çekilin!"
21
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Fakat Firavun, gördüğü bütün mucizelere rağmen zulmünden vazgeçmedi. Baskı ve işkenceler altında geçen uzun bir mücadele döneminin ardından, Musa Rabb'ine el açıp "Ey Rabb'im!" diye yalvardı, "Bunlar gerçekten suç işlemekten asla vazgeçmeyen azgın bir topluluktur. Onları sana havale ediyorum Allah'ım!"
22
فَاَسْرِ بِعِبَاد۪ي لَيْلاً اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَۙ
Biz de ona, "Ey Musa!" dedik, "İsrail Oğulları'nı Filistin'e götürmek üzere, kullarımı geceleyin Mısır'dan gizlice çıkar. Şunu da bil ki, Firavun ve ordusu tarafından takip edileceksiniz."
23
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْواًۜ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
"Kızıldeniz'e varınca, asanla vurup denizi ikiye ayır. İnananlar karşıya geçtikten sonra da, Firavun ve askerlerinin arkanızdan gelmesi için denizi öylece ikiye ayrılmış bir hâlde bırak. Çünkü bu ordu, kesinlikle denizde boğulacaktır."
24
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
Böylece, Firavun ve ordusu sahip oldukları bütün güzellikleri geride bırakarak Kızıldeniz'in karanlık sularına gömüldüler. Onlar arkalarında neler bırakmışlardı neler… Meyvelerle dolu yemyeşil bahçeler, şırıl şırıl akan pınarlar,
25
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَر۪يمٍۙ
Cömertçe ürün veren ekinlikler, lüks ve konforlu saraylar,
26
وَنَعْمَةٍ كَانُوا ف۪يهَا فَاكِه۪ينَۙ
Ve içinde sefa sürdükleri daha nice nimetler...
27
كَذٰلِكَ۠ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْماً اٰخَر۪ينَ
İşte böyledir zalimlerin akıbeti. Sonra onların ardından, başka bir toplumu bu nimetlere varis kıldık.
28
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَٓاءُ وَالْاَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَر۪ينَ۟
Firavun ve ordusu öyle büyük bir lânete uğramıştı ki, ne gök ehli ağladı arkalarından, ne de yeryüzü sakinleri. Onlara tövbe etmek için ikinci bir fırsat da verilmedi.
29
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُه۪ينِۙ
Doğrusu Biz, İsrail Oğulları'nı onur kırıcı bir azaptan kurtarmıştık:
30
مِنْ فِرْعَوْنَۜ اِنَّهُ كَانَ عَالِياً مِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
Firavunun o müthiş azabından. Gerçekten o, sınırı aşan azgın bir diktatör idi.
31
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
İsrail Oğulları'nı kurtarmakla kalmadık, bu davayı omuzlayıp insanlığa yol göstermeleri için onları ilmimizle seçtik ve kendi zamanlarındaki bütün toplumlardan üstün kıldık.
32
وَاٰتَيْنَاهُمْ مِنَ الْاٰيَاتِ مَا ف۪يهِ بَلٰٓؤٌا مُب۪ينٌ
Ve onlara, her biri aynı zamanda apaçık birer imtihan olan nice mucizeler verdik.
33
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَيَقُولُونَۙ
Firavundan sonra yeryüzüne varis olan çağdaş müşriklere gelince, onlar diyorlar ki:
34
اِنْ هِيَ اِلَّا مَوْتَتُنَا الْاُو۫لٰى وَمَا نَحْنُ بِمُنْشَر۪ينَ
"Bizim şu dünyada karşılaşacağımız ilk ölümümüzden sonra yeni bir hayat yoktur ve kesinlikle yeniden dirilecek değiliz."
35
فَأْتُوا بِاٰبَٓائِنَٓا اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ
"Eğer aksini iddia ediyorsanız ve sözünüzde samimî iseniz, o zaman atalarımızı diriltip şahit olarak karşımıza getirin de, yeniden dirileceğimize inanalım!"
36
اَهُمْ خَيْرٌ اَمْ قَوْمُ تُبَّعٍۙ وَالَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ اَهْلَكْنَاهُمْۘ اِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِم۪ينَ
Yoksa onlar, günah işledikleri için helâk ettiğimiz Tubba halkından ve onlardan önce yaşamış olan nice güçlü kavimlerden, diğer imparatorluklardan daha güçlü ve daha mı değerliler? Hayır! Onlar nasıl cezalarını çektilerse, günümüz inkârcıları da yaptıklarının hesabını verecekler. Zaten öteki dünya olmasaydı, insanın yeryüzündeki hayatının hiçbir anlamı kalmazdı.
37
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
Oysa Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun eğlence olsun diye yaratmadık.
38
مَا خَلَقْنَاهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Tam tersine, her ikisini de ancak hak, hukuk ve adalet esaslarına göre, belli bir hikmet ve amaç doğrultusunda ve şaşmaz kanunlara bağlı mükemmel bir sistem hâlinde, yani hak olarak yarattık. Ne var ki, insanların çoğu bunu bilmez.
39
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ م۪يقَاتُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
Fakat büyük mahkemenin kurulacağı Hüküm Günü, hepsinin buluşma zamanı olacaktır.
40
يَوْمَ لَا يُغْن۪ي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْـٔاً وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَۙ
O gün, dostun dosta zerre kadar yararı dokunmayacak ve hiç kimseye yardım edilmeyecektir.
41
اِلَّا مَنْ رَحِمَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟
Ancak Allah'ın şefkat ve merhametini hak edenler başka. Onlar elbette ilâhî yardıma mazhar olacaklardır. Hiç kuşkusuz O, sonsuz kudret ve merhamet sahibidir. Allah'ın gazabını hak edenlere gelince:
42
اِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِۙ
Cehennemde inkârcıları bekleyen o zehirli zakkum ağacı,
43
طَعَامُ الْاَث۪يمِۚۛ
Günahkârların oradaki yiyeceği olacaktır.
44
كَالْمُهْلِۚۛ يَغْل۪ي فِي الْبُطُونِۙ
Midelerde kaynayan erimiş maden gibi iç organları paramparça edecektir. Hem öyle fokurdayacak ki;
45
كَغَلْيِ الْحَم۪يمِ
Tıpkı sıcak suyun kaynaması gibi!
46
خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ
Daha sonra Allah, azap meleklerine emredecek: "Onu yakalayın ve alevli ateşin ortasına sürükleyin!"
47
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ
"Sonra da başından aşağıya, kaynar su azabını boşaltın!"
48
ذُقْۙ ۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْكَر۪يمُ
"Ey zalim! Geçmişte yaptıklarının acı meyvesini şimdi tat bakalım! Sana ikramda bulunmak gerek. Öyle ya, sen kudretliydin, şeref sahibiydin!"
49
اِنَّ هٰذَا مَا كُنْتُمْ بِه۪ تَمْتَرُونَ
"İşte, vaktiyle tartışma konusu yaptığınız cehennem budur!"
50
اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ
Dürüst ve erdemli bir hayatı tercih ederek kötülüklerden sakınanlar ise, güvenli bir yerde olacaklar.
51
ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ
Cennet bahçelerinde, pınar başlarında...
52
يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِل۪ينَۚ
İpek ve atlastan giysiler içinde, altın işlemeli koltuklara uzanarak karşılıklı oturacaklar.
53
كَذٰلِكَ۠ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ ع۪ينٍۜ
İşte böyle… Ayrıca onlara, güzel gözlü eşler vereceğiz.
54
يَدْعُونَ ف۪يهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِن۪ينَۙ
Onlar orada, huzur ve güven içinde, canlarının çektiği her meyveyi isteyip tadabilecekler.
55
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ
Dünyadaki ilk ölümlerinden sonra, orada bir daha asla ölümü tatmayacaklar. Ve Allah onları, ebediyen cehennem azabından koruyacaktır.
56
فَضْلاً مِنْ رَبِّكَۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ
Bütün bunlar, Rabb'inin lütuf ve ihsanı sayesinde gerçekleşecektir. İşte en büyük başarı, en büyük kurtuluş budur.
57
فَاِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Ey Muhammed! Bu tebliğin ulaştığı hiç kimse, ilâhî çağrıdan habersiz olduğunu öne süremez. Çünkü Biz bu Kur'an'ı senin dilinde kolayca anlaşılır bir hâle getirdik ki, önce onun ilk muhatabı olan Araplar, sonra da kıyamete kadar gelecek tüm insanlar onu düşünüp öğüt alabilsinler.
58
فَارْتَقِبْ اِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ
Öyleyse, sen çağrıya devam et ve Rabb'in neler gösterecek, onu bekle. Zaten onlar da başlarına gelecek azabı beklemekteler.
59

Sureler

Mealler